Erdoğan seçim sonrası Türkiye’yi kilitlemiş, rehin almış durumda. Bu kilidi açmak, rehine durumunu ortadan kaldırmak gerekiyor. 7 Haziran seçimleri üzerinden bir ayı aşkın bir zaman geçmesine rağmen sanki Türkiye’de seçimler olmamış, AKP iktidardan düşmemiş gibi bir durum yaşanıyor. AKP her gün onlarca tutuklama yapıyor, gerilla noktalarını bombalıyor, yurtseverleri katlediyor, karakol, baraj ve askeri yol yaparak […]
Erdoğan seçim sonrası Türkiye’yi kilitlemiş, rehin almış durumda. Bu kilidi açmak, rehine durumunu ortadan kaldırmak gerekiyor. 7 Haziran seçimleri üzerinden bir ayı aşkın bir zaman geçmesine rağmen sanki Türkiye’de seçimler olmamış, AKP iktidardan düşmemiş gibi bir durum yaşanıyor. AKP her gün onlarca tutuklama yapıyor, gerilla noktalarını bombalıyor, yurtseverleri katlediyor, karakol, baraj ve askeri yol yaparak savaşı sürdürüyor, ciddi bir tepki yok. Varsa da çok cılız. AKP topyekün bir savaş yürütüyor buna karşı demokratik siyasetin ciddi bir muhalefeti gelişmiyor. Toplumsal direniş zayıf kalıyor. Yine AKP, İmralı işkence sistemini ağırlaştırarak sürdürüyor, halkların birliğini, Türkiye’nin demokrasi ve barış umutlarını dinamitliyor buna karşı seyirci pozisyonu aşılmıyor. Oysa tam da bu noktada kıyamet kopartılmalı, yer yerinden oynamalıdır.
HDP seçimin hemen ardından zaman kaybetmeden güçlü demokratik hamleler yapabilirdi. Türkiye’nin gündemini belirleyen ve politik doğrultusunu şekillendiren etkili bir performansı çok rahatlıkla ortaya koyabilirdi. Demokrasi güçleri seçimin ortaya çıkardığı olumlu sonuçları yeterince değerlendiremiyor.
Demokrasi mücadelesi süreklilik isteyen soluk soluğa yürütülmesi gereken bir mücadeledir. İhmale, boşluk bırakmaya gelmez. Çok defa ifade ettiğimiz üzere 7 Haziran sonrası Türkiye yeni bir aşamaya girmiştir. 7 Haziran öncesi gibi davranmak, hareket etmek, siyaset yapmak demokrasi açısından büyük bir kayıptır.
Türkiye’de Önder Apo özgürleşmeden ve bağlantılı olarak Kürt sorunu demokratik temelde çözülmeden Türkiye’nin barışı ve demokrasisi sağlanamaz. Bu açıdan herkes Önder Apo’nun özgürlüğü için harekete geçmelidir. İmralı sistemi bir özel işkence ve çarmıh sistemidir. Bu sistem öyle sadece tecrit olarak kavramsallaştırılamaz, basit sözcülerle ifade edilemez. İmralı’da tamamen bir özel savaş rejimi işliyor. Burada hukuk, adalet ve insanlık katlediliyor. Türkiye’nin özgür geleceği yok ediliyor. Önder Apo bir birey olarak asla ele alınamaz, Önder Apo Türkiye’de barışın, demokrasinin, özgürlüğün ve kardeşliğin tek gerçek güvencesidir. Kürdistan’ın özgürlüğü, Türkiye’nin ve bölgenin demokratik geleceği Önder Apo’nun özgürlüğüne ve özgürce siyaset yapmasına bağlıdır.
Türkiye’de yeni dönem Önder Apo’nun özgürlüğüyle mümkündür. Bu açıdan İmralı duvarlarını yıkacak bir gelişmeyi hedeflemek Türkiye’yi devrime taşıyacaktır. Bunun dışında hiçbir yaklaşım ve tutum demokratik çözüme ve demokratik ulus inşasına hizmet etmeyecek, Türkiye’yi demokrasiye ve barışa taşımayacaktır.
Bulunduğumuz aşamada Özgür Kürdistan’ı kurmanın ve Demokratik Cumhuriyet Türkiye’sini inşa etmenin bütün koşulları oluşmuştur. Demokrasi güçleri, hamlesel çıkışlarla demokrasi mücadelesini yükseltir, halkımız ve Türkiye toplumu da devrimci halk savaşını geliştirirse Önder Apo özgürleşir, Türkiye ise gerçek barışına ve demokrasisine kavuşur. Mevcut mücadelesiz duruş büyük bir tehlike oluşturuyor. Mücadele etmeden hiçbir kazanım elde edilemez ve elde edilen hiçbir kazanım da kalıcı kılınamaz. Bunun için Kürdistan’da ve Türkiye’de topyekün bir toplumsal direnişe acil ihtiyaç vardır. Yüzbinler ve milyonlar ayağa kalkarak, gerekirse günlerce, haftalarca meydanlardan ayrılmayarak demokrasi mücadelesini radikal bir biçimde yükseltmelidir. Halkımız, Kadınlar ve tüm ezilen kimlikler Türkiye’de ve Kuzey Kürdistan’da her meydanı Önderliğin özgürlüğünün istendiği meydana çevirmeli, günlerce meydanları bırakmamalıdır. Kadınlar ve gençler başta olmak üzere bütün demokratik güçler bu görkemli serhildanların ve son derece meşru olan bu demokratik toplumsal direnişin başını çekmelidir.
Önder Apo on yedi yıldır rehinedir. Önderliği rehine olan bir halk her zaman soykırım kıskacındadır. Şengal’de, Kobanê’de, Roboski’de ve Amed’de bu gerçek çok net görüldü. 2015 yılı bu duruma son veren bir yıl olacaktır. Önderliği rehine olan bir toplum özgür olamaz. Kürt halkı ve demokratik Türkiye toplumu devrimci halk savaşını geliştirerek 2015 yılını Kürt halkının ve Türkiye toplumunun özgürleşeceği bir yıl yapacaktır. Çünkü Önder Apo şahsında Türkiye’nin barışı, özgürlüğü ve demokrasisi rehin alınmıştır. Buna artık son verilecektir.
Türk devletinin ve özel savaş partisi AKP’nin soykırım siyaseti hiçbir biçimde kabul edilemez, pasif bir duruşla karşılanamaz. Bu dönem her bakımdan çok aktif bir mücadele dönemidir. Devrimci halk savaşı dönemidir. Kürt halkı ve Türkiye toplumu devletten ve hükümetlerden barış ve demokrasi dilenemez. Bizzat kendisi devrimci, demokratik mücadeleyi yürüterek Kürdistan’a özgürlüğü, Türkiye’ye demokrasiyi ve barışı getirecektir. Halk kendi mücadelesiyle demokratik sistemini kuracak ve bütün gücüyle bu sistemi savunacaktır. Hiçbir biçimde soykırımcı politikalara sessiz kalmayacaktır. Siyasi soykırım operasyonlarına karşı en radikal duruşu gösterecek, aynı anda yüzbinler ayağa kalkacaktır. Tek bir insanın tutuklanmasına müsaade etmeyecektir. Hiç kuşku yok ki artık gerilla da bu alçakça saldırılara ve soykırım politikalarına göz yummayacaktır. Bundan sonra gerilla soykırım operasyonlarına, karakol-kalekol yapımlarına, askeri amaçlı baraj ve yol yapımlarına gereken karşılığı verecektir.
Devrimci ve demokratik güçler içinden geçtiğimiz bu devrimsel süreci iyi ve doğru değerlendiremez, mücadelelerini radikalleştirerek yürütemezse çok büyük kaybederler. Stratejik kalıcı demokratik gelişmeler ancak Önder Apo’nun özgürlüğüyle, Kürdistan’da ve Türkiye’de demokratik ulus projesine dayalı demokratik özerkliği kurmakla ve savunmakla mümkündür. Seçim sonuçları ve Rojava’daki başarılar ancak bu biçimde kalıcı gelişmelere dönüşebilir. Bu açıdan Kürtler, Kadınlar ve gençler başta olmak üzere saldırı ve soykırım tehditi altında olan her kesimi demokratik özerk sistemini inşa etmeye, devletin ve AKP’nin her türlü saldırısına karşı savunmasını örgütlemeye-geliştirmeye çağırıyorum.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.