Selçuklular ve Osmanlılar döneminde Kürt olarak kabul edilen Zazaların Türkiye Cumhuriyeti’nde bu kadar münferit bir unsur olarak empoze edilmesine bir çift lafımız olmalı Esen Işık’ın illiyet bağı zayıf, eleştiri sınırlarını aşan, su-i tefehhüm kokan ve bilimsel hiçbir dayanak sunmayan “uçkun” yazısına yanıt vermek icap etmektedir. Evvela ben de Dersimli bir Zazayım (Kırmanc). Bu dili iyi […]
Selçuklular ve Osmanlılar döneminde Kürt olarak kabul edilen Zazaların Türkiye Cumhuriyeti’nde bu kadar münferit bir unsur olarak empoze edilmesine bir çift lafımız olmalı
Esen Işık’ın illiyet bağı zayıf, eleştiri sınırlarını aşan, su-i tefehhüm kokan ve bilimsel hiçbir dayanak sunmayan “uçkun” yazısına yanıt vermek icap etmektedir. Evvela ben de Dersimli bir Zazayım (Kırmanc). Bu dili iyi bildiğimi düşünüyorum. Zazaca ve Kürtçe arasındaki rabıtayı kavramak için Farsça öğrenmeyi de aksatmadım. Gelinen noktada Farsça, Kürtçe ve Zazaca arasındaki dilbilimsel bağa (fonetik, gramer ve söz dizimi) baktığımızda Kürtçe’yle doğrudan ilintili olduğunu görmemek, kumsaldaki kumu görememek kadar basiretsizlik olur. Bu yüzden Kürt olduklarını veya olduğumuzu düşünüyorum. Dilbilimsel tahlil için “anlamak” yeterli bir kriter değil. Sırplar da Ruslar gibi eski Slav uruklarındadır. Ama bugün birbirlerini anlamaları çok zor. Kaldı ki “anlamak” fiili, izafidir. Zazaca’yı bilen ve Kurmanci’yi -mükemmel olmamakla- birlikte anlayan kitleyi de göz önüne almak gerekir.
Zazaca’nın diğer lehçelerle hiçbir ilgisi olmadığını ileri sürmek ya son dönemde yapılan (Vaté Grubu) etnolojik ve dilbilimsel çalışmaları takip etmemektir ya da anakronizmdir. İlk olarak Kurmanci ile Zazaki arasında yüzde 60 oranında ortak sözcüğün olduğu herkesçe bilinmektedir. İkinci olarak yakın zamanda Irak’a giden grup (Zazaca bilenler), Hewreman bölgesinde Hewremice (Gorani) lehçesini konuşan kişilerle bir araya gelmiş ve onları çok kolay anlayabilmiştir. Yaptıkları etnolojik çalışmalar sonucu Hewremilerin Ahl-e Haqq inancına mensup olduklarını ve Dersim Kızılbaşlığıyla ortak özellikler taşıdığını da gözlemlemişlerdir. Bu çalışma, Hewremice ile Zazaca lehçesinin çok güçlü bağlara malik olduğunu gayet aşikâr bir şekilde yansıtmaktadır.
Tarihte daha geriye gidildiğinde Kürtçe’nin Zazaca, Kurmanci, Sorani ve Hewremani lehçelerine ait çok sayıda sözcüğün kullanıldığı Avesta adlı kutsal kitabı görmekteyiz. Medlerin resmi dini Zerdüştlüğün mukaddes kitabı olan Avesta, Kürt tarihinin en mühim kaynaklarından biridir. Kürt akademisyen Dr. Siraç Bilgin’in kelimelerin kökenini esas alarak yaptığı mukayeseli bir çalışmaya göre Avesta’daki bazı benzerlikler (sözcüklerin sayısı sadece bunlarla sınır değil) şöyle aksettirilmektedir:
Avesta | Kürtçe | Türkçe |
aétadha | ityad (Zazaki) | burada |
athar | adır, agır (Zazaki, Kurmanci, Sorani) | ateş |
dantan | dıdan, dındon (Z, K, S) | diş |
dujd | dızd, dız (Z, K, S) | hırsız |
gutha | gû, gi (K, Z, S) | dışkı (insan) |
garema | germ (Z, K, S) | sıcak |
gau | ga (K, Z, S) | öküz |
nazda | nızdi, nızik (Z, K, S) | yakın |
zanu | zonu (Z) | diz |
Salt Sanskritçe üzerinden Zazaca’yı tavsif etmek, ayakkabıya uysun diye ayağa şekil vermeye çalışmaktır. Hazar, Ortadoğu ve Hindistan bölgelerindeki birçok lisanın kökeni Sanskritçe’ye istinad etmektedir. Ancak bugün Sanskritçe bağlamında bir dil çözümlemesi yapmak pek kabil değil.
Zazaca’nın konuşulduğu bölgelerdeki Kırd, Kırmanc ve Dımili sözcüklerinin de Esen Bey tarafından yeterince etimolojik bir analize tabii tutulmadığını görmekteyim. Kırdki ve Kırmancki konuşanlar, kendilerini asıl Kürt olarak telakki ederler; Kurmanci konuşanlara ise Kırdasi derler. Yani Kürdümsü.
Eğer tarihi çarpıtıyor olsaydım yazımda hiçbir tarihsel dayanak sunmazdım. Bakış açımı muhtelif belgelerle yüzeysel de olsa yansıtmaya çalıştım. Bazı “Zazacı yazarların”, devletin (Bingöl Üniversitesi) özenle hazırladığı konferanslara katılmalarına ve politik bir oyun olarak kamusal alanda “salt hegemonik Zazacılığı” yaymalarına karşı yazdım. Zazaların Kürt olduğu tezini ilk savunan ben değilim. Akademik anlamda 1856 yılında Rus araştırmacı Peter Lerch ile başlayan süreç Kanat Kurdoyev, Celadet Ali Bedirhan, Sorbonne Ekolü ve daha niceleriyle devam etti. Günümüzde de tezi güçlendiren çalışmalar sayısızca araştırmacı ve dilbilimci tarafından sürdürülmektedir.
Kimseyi zorla Kürtleştirme diye bir niyetim yok. Zaten mezkûr yazıda da belirtmiştim. “Zazalar ulus olamaz veya Zazaca bir dil hüviyetine bürünemez” gibi bir düşüncem asla olmadı. Uluslaşmaların yaşandığı bu dönemde lehçe de zamanla olgunlaşır ve bağımsızlığını kazanabilir. Örneğin Kiev Rusyası döneminde Ukraynaca ve Rusça adlarında iki ayrı dil yoktu. Slavca’nın lehçeleri zamanla görüldüğü gibi iki ayrı dile dönüştüler. Ukraynalılar Slav’dır dendiğinde Ukraynalıların etnik, sosyal ve kültürel hakları yok sayılmaz. Ancak tarihsel realiteyi de gözardı etmemek gerekir. Ukraynalıların Slavlıkla aralarında somut kültürel ve filolojik bağları mevcut. Mesela Knez Vladimir veya Yaroslav dönemini Slavlık üzerinden açıklamak daha gerçekçi ve faydalı olacaktır.
Son olarak “Zazalar kesinlikle Kürt değil” tezi de bir dayatmadır. Üstelik Türkçü devlet aygıtının da kurguladığı marazi bir söylem. Selçuklular ve Osmanlılar döneminde Kürt olarak kabul edilen Zazaların Türkiye Cumhuriyeti’nde bu kadar münferit bir unsur olarak empoze edilmesine bir çift lafımız olmalı.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.