7 Haziran seçimlerinde politik dengeleri belirleyecek en önemli toplumsa güçlerden biri Alevilerdir. Alevi toplumunun tercihi aynı zamanda Türkiye’nin geleceğine yön vermek bakımından da önemseniyor. Bu bakımdan Aleviler belki de ilk kez, bu düzeyde bir toplumsal bilinç ve sorumlulukla hareket etmeleri gerektiğini farkına vardılar. Türkiye’nin ciddi bir toplumsal gücü olan aleviler sadece sosyolojik olarak değil esasen […]
7 Haziran seçimlerinde politik dengeleri belirleyecek en önemli toplumsa güçlerden biri Alevilerdir. Alevi toplumunun tercihi aynı zamanda Türkiye’nin geleceğine yön vermek bakımından da önemseniyor. Bu bakımdan Aleviler belki de ilk kez, bu düzeyde bir toplumsal bilinç ve sorumlulukla hareket etmeleri gerektiğini farkına vardılar.
Türkiye’nin ciddi bir toplumsal gücü olan aleviler sadece sosyolojik olarak değil esasen politik olarak güç ilişkilerini belirleyebilecek önemli bir sosyal katmandır. Tahmini olarak 7-8 milyon oy oranına sahip olan Aleviler, Cumhuriyet tarihinde belki ilk kez kendilerinden söz ettirme potansiyelini yakaladılar. Bu bakımdan Alevilerin toplumsal reaksiyonu ve politik tercihleri, sistem içi güç dengelerini değiştirebilecek bir düzeyde oldukları artık kabul görüyor.
Yüzyıllardır egemen devlet sisteminin baskısı altında yaşayan ve ortak değerler üzerinde birlikte hareket eden Aleviler arasındaki ekonomik farklılaşma, politik ayrışmaya yol açtı. Tarihsel koşullar nedeniyle tek bir politik merkezden hareket etmeyen Aleviler, halen ortak inançsal, kültürel ve toplumsal değerlerini koruyabiliyorlar. Bu realite, onların sosyo-politik gelişmeler karşısında birçok kez birbirinden bağımsız ama ortak refleks göstermelerini sağlayan önemli bir faktördür. Gezi toplumsal direnişi bunun somut bir örneği olarak görülebilir.
Alevilerin toplumsal etki gücünün doğru tanımlanabilmesi için birkaç noktaya vurgu yapmakta yarar var:
Birincisi, Alevilerin içerisinde küçük bir azınlık büyük bir ekonomik güç haline geldi. Süzer Holding, Ege Seramik gibi 10 civarında şirket büyük sermaye grubu arasında yer alırken, ticari ilişkileri daha orta ölçekli sermaye gruplarından oluşmaktadırlar. Alevi kökenli sermaye gruplarının palazlanarak geliştirilmesi, devletin Özal döneminde belirlediği ve bugün de belirli düzeylerde devam ettirilen bir politikadır
İkincisi, Alevilerin yoğunluklu olarak yaşadıkları bölgelerden, sosyo-politik nedenlere dayanan zorunlu kitlesel göçler yaşandı. İstanbul, İzmir, Ankara, Mersin, Gaziantep, Adana gibi şehirlere doğru akan ve 1975-1995 yılları arasında en üst seviyeye ulaşan iç göç özellikle İstanbul gibi mega kentlerde “gönüllü” Alevi gettolarının oluşmasını yol açtı. Solun, toplumsal mücadelenin “volan kayışları” olarak gördükleri gecekondulardaki kitlelerin önemli bir kısmının Alevi kökenli olması de tesadüfî bir durum değildi. Ayrıca 1980’lerden başlayıp 1990’larda yoğunlaşan özellikle Almanya, Hollanda, Belçika, İngiltere ve Fransa gibi ülkelere doğru akan dış-politik göç akımı içerisinde Kürt kökenli Aleviler önemli bir oranı oluşturuyor.
Üçüncüsü, Bugünkü veriler dikkate alındığında, yekpare bütünlüklü-homojen bir toplumsal grubu oluşturmayan Alevilerin politik tercihleri de, etnik, inançsal ve sınıfsal eğilimlerine göre değişiyor. 12 Eylül darbecileri, devrimci-demokratik güçlerin doğal tabanı olarak görülen Alevileri, sistem içerisine çekmek için öncelikli olarak etnik kimliklerini ön plana çıkarttı. Bütün Alevilerin Türk olduğu tezi çok bilinçli olarak işlendi. Aleviler içerisinde çok önemli bir potansiyeli oluşturan “Türk” kökenli Aleviler, inançsal kimliklerinden çok egemen etnik kimliklerini ön plana çıkararak devletin ideolojik hegemonyasından çok önemli oranda etkilendiler.
Kendilerini Türk olarak tanımlayan Aleviler, inançsal olarak halen bir baskı altında olmalarına rağmen, etnik kimlik olarak egemen toplumsal grup içerisinde yer almaktadırlar. Kendilerini Kürt olarak tanımlayan Aleviler ise hem inançsal, hem de etnik kimlik olarak çifte bir baskıyla karşı karşıyalar. Bu iki durum Türk ve Kürt Alevilerin sosyo-politik tercihlerini de doğrudan etkilemektedir. Sosyolojik-inançsal bir olgu olarak Alevi kimliği etrafında birleşen toplumsal yapı, politik tercihleri de tersten farklılaşmaktadır.
Sistem içerisinde bulunan partilerle Aleviler arasındaki bağlar incelendiğinde, birkaç temel olguya dikkat çekmekten yarar var:
Birincisi, AKP’nin Alevilere yönelik izlemiş olduğu asimilasyon politikasıdır. Alevilerin ne tarihsel ne de inançsal varlığını kabul eden AKP, Alevilerin Sünnileştirilmesi politikasını esas alan bir strateji izliyor. Cemevlerinin statüsünü dahi kabul etmeyen AKP, İslam-Türk sentezi içerisinde Alevilerin tasfiyesini esas almaktadır. AKP’nin Sünnileştirme politikası esasen mezhepsel çatışmaya nesnel bir zemin hazırladığını söylemek abartı olmayacaktır.
Alevilerin çok küçük bir azınlığı AKP’ye oy veriyor. AKP, birçok Alevi kökenli adayı seçileme olasılığı çok zayıf olan alt sıralarda göstererek hem Alevi kökenli adayları gösterdiği imajını yayıyor, hem de Alevilerden oy almayı planlıyor.
İkincisi Malatya, Maraş, Çorum, Sivas gibi illerde Alevilere yönelik toplu katliamların örgütleyicisi olan MHP, 1980’lerden sonra Alevilerin “Oğuz boyunda geldikleri” savını işlemeye başladı. Böylelikle Türk-İslam senteziyle Alevilerin bütünüyle Türkleştirilmesi stratejisi çok yönlü olarak uygulanmaya konuldu. Alevilere yönelik politikalarında ciddiye alınabilir bir değişiklik yapmayan MHP, özellikle İç Anadolu ve Akdeniz bölgesinde Türk kökenli Alevilerin oyları üzerinde yoğunlaşıyor. İç Anadolu’da MHP içerisinde yer alan Alevilerin varlığı biliniyor. MHP de AKP gibi seçilemeyecek yerde Alevi adayları göstererek Alevilerin oylarını parçalamayı hedefliyor. MHP’nin kapılarının Alevilere açık olduğunu söyleyen Türkeş’ten bu yana MHP’den bir tek Alevi milletvekili seçilmiş değil.
AKP ile MHP’nin Alevi politikasının özü aynıdır. Bu iki partinin seçim beyannamesinde Alevilerin inançsal, kültürel ve sosyal taleplerinin hiçbirinin yer almadığı gibi Alevilere yönelik tarihsel değerlendirmeleri de aynı ideolojik kaynaktan geliyor: Türk-İslam veya İslam-Türk.
Üçüncüsü Kemalist rejim, Alevileri etkisizleştirme ve tasfiye etme planını aşamalı olarak devam ettirmesine, 1925 yılında tekke ve dergâhları yasaklayan bir kanun çıkartarak Alevilerin ibadet yerlerini toplu olarak kapatmasına, Sünni İslam için ise Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurdurup herkesin kimliğinde din hanesine “İslam” yazdırmasına rağmen Alevilerin önemli bir kesimi CHP’yi destekliyor.
Anadolu ve Mezopotamya topluluklarını Türkleştirme ve İslamlaştırmanın mimarı olan CHP’nin Aleviler içerisinde önemli bir güç olması, devletin en önemli stratejilerinden biridir. Aleviler bütün tarihleri boyunca seküler bir yaşam tarzı benimsediler. Laiklik yaşam biçimi Alevilerin vazgeçilmezidir. Devlet yönetiminin doğrudan İslami yasalara göre belirlenmemiş olması, Aleviler bakımından önemli pozitif bir uygulama olarak görüldü ve Mustafa Kemal CHP’si laik olarak değerlendirilerek desteklendi. Özellikle 1960’lardan sonra sosyal demokrat olarak gösterilen CHP, tarihinin hiçbir dönemde Alevilerin en ufak bir sorununu gündemleştirmedi. Tersine Cem’lerin yapılması yasaktı, cemevleri de yasadışı olarak görüldü.
1995’lerden sonra sosyo-politik pozisyonlarını sorgulama sürecine giren Alevilerin CHP ile ruhsal bağları koparmaya başladı. Baykal’ın CHP’yi milliyetçi-Sünnileştirme politikası Alevileri önemli oranda dışlamasına yol açtı. Böylelikle CHP’nin toplumsal tabanını oluşturan Alevilerde artarak gelişen politik kimlik bunalımı aynı zamanda arayışlara yönelmesini sağladı. Bunun gelecekte devletin stratejik çıkarları için sorun olacağı kaygısı nedeniyle Kürt-Alevi kökenli Kılıçdaroğlu süreci başlatıldı denebilir. Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanlığı’na gelmesiyle Alevler yeniden ve çok daha güçlü bir şekilde CHP’ye yöneldiler. CHP’nin Alevilere yönelik politikalarında kısmi bir değişim olmasına rağmen, esasen devletin stratejine uyumlu hali devam ediyor. CHP’nin içerisinde yapmış olduğu ön seçimlerde çok sayıda Alevi kökenli aday seçilebilecek yerlerde listeye girmelerine rağmen, ayrı bir inanç grubu olan Alevilerin sosyo-politik talepleri gündemleştirilmiyor.
Dördüncüsü Alevilerin inançsal, kültürel, sosyal ve politik taleplerini partinin programı ve ilkeleri içerisinde gündemleştiren HDP, Alevilerin bütün stratejik taleplerini savunmakta ve desteklemektedir. Bugünkü politik veriler dikkate alındığında, mevcut partiler içerisinde sadece HDP, Alevileri sosyolojik ve ayrı bir inanç grubu olarak görüyor. Bu bakımdan CHP’de Alevi adayları bulunmasına rağmen, HDP’deki Alevi adayları, baraj aşıldığı taktirde mecliste doğrudan Alevi kimliğiyle bulunacaklardır. Ayrıca Alevi oylarının HDP’ye yönelmesi, aynı zamanda Alevilerin temel taleplerinin gündemleştirilerek kabul edilmesinde önemli bir etki yaratacaktır.
CHP’den sonra Alevi oylarının en yoğunluklu olarak geldiği parti HDP’dir. Özellikle Kürt Alevilerinde önemli bir potansiyel HDP’ye yönelmiş bulunuyor. Bu oran Türk Alevilerinde beklenilenin altıdadır. Özellikle İstanbul, İzmir, Mersin ve Antep gibi kentlerde HDP’ye yönelen Alevi oylarının korunması ve arttırmaya çalışılması, HDP’nin barajı geçmesinde çok önemli bir faktör olacaktır.
Alevi oylarının çok daha yoğunluklu olarak HDP kayması, önümüzdeki süreçte Türkiye’nin iç politik dengelerini çok ciddi oranda etkileyecektir. AKP iktidarının geriletilmesi, Türkiye’nin daha üst düzeyde demokratikleştirilme sürecine sokulması, Alevilerin kendi toplumsal taleplerini çok daha üst düzeyde gündemleştirmesi için HDP’nin barajı aşarak ezilen kitlelerin sesi haline gelmesi son derece önemlidir.
İstanbul seçim sonuçlarının belirlenmesinde kilit role sahiptir. Bu bakımdan İstanbul’da yaklaşık olarak 2,5-3milyonluk oyu temsil eden Alevilerin tercihi Türkiye’nin iç politik denklemini yeniden şekillendirecektir. HDP, seçime üç hafta kala, özellikle metropol kentlerde Alevilere yönelik özel bir çalışma örgütlemeyi başarmalıdır. Barajın aşılmasında Alevi toplumunun etkisi ve yönelimi hayati derecede önemlidir. İzmir’de ve İstanbul’da Alevi kökenli iki adayın gösterilmiş olması kesinlikle yeterli değildir. Bu bakımdan henüz kararsız olan ve AKP iktidarının durdurulması için HDP’y oy verme eğiliminde olan Kürt ve Türk Alevilerinin ikna edilmesi ve kazanılması için özel bir propaganda ve örgütlenme programının uygulanması gerekli ve zorunludur.
Gokyuzu9gmail.com
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.