HDP’ye desteği, aday göstermeye indirgemek son derece tehlikeli ve yanlıştır. Bu konuda Halkevleri’nin herhangi bir aday tartışmasına girmeden AKP’nin geriletilmesi için HDP’yi destekleme kararı almış olması, politik bir tercih olarak örnek alınmalıdır AKP, HDP’nin yüzde 10 barajını aşamayacağını düşünerek parti olarak seçimlere girmesini çok istedi ve hatta yönlendirdi denebilir. Yüzde 9,9 ile barajı aşamayan HDP’nin […]
HDP’ye desteği, aday göstermeye indirgemek son derece tehlikeli ve yanlıştır. Bu konuda Halkevleri’nin herhangi bir aday tartışmasına girmeden AKP’nin geriletilmesi için HDP’yi destekleme kararı almış olması, politik bir tercih olarak örnek alınmalıdır
AKP, HDP’nin yüzde 10 barajını aşamayacağını düşünerek parti olarak seçimlere girmesini çok istedi ve hatta yönlendirdi denebilir. Yüzde 9,9 ile barajı aşamayan HDP’nin 70’e yakın milletvekilinin AKP’ye gideceği ve böylelikle Erdoğan’ın çok istediği başkanlık sistemine sorunsuz geçileceği hesaplandı. AKP, halen bu politik manevrasını gündemde tutuyor ve seçim çalışmasını bunun üzerinde şekillendirecek.
Politik gelişmeler ise AKP’nin HDP üzerinde kurduğu hesabın pek tutmayacağını gösteriyor. Tersine HDP’ye olan ilgi artıyor ve toplumun farklı kesimlerinde artan destek, barajın aşabileceğini gösteriyor. HDP’nin barajı aşması özellikle AKP’ye ağır darbe vuracak gibi görünüyor.
HDP için gündemde olan üç olasılık
Olası en kötü durum HDP’nin geleneksel oyu olarak görülen % 6-7 bandından kalmasıdır. Böylesi bir durum başta Kürt Özgürlük Hareketi olmak üzere, tüm demokratik-devrimci güçler bakımından da ciddi bir sorun yaratacaktır ve politik güç ilişkilerinde önemli bir darbe alacaktır. Politik gelişmelere ve toplumsal ilgiye dikkat edildiğinde bu olasılık son derece düşüktür.
İkinci senaryo, HDP’nin % 8,5 ile % 9,9 sınırında kalmasıdır. Kürt merkezli demokratik güçlerin politik ve toplumsal iradesinin parlamentoya yansımaması, tarihsel kopuşu da içerecek yeni bir sürecin başlaması anlamına gelecektir. Böylesi bir durum da, Kürt coğrafyası başta olmak üzere Türkiye’nin bazı bölgelerini de kapsayacak olan çok daha kapsamlı bir toplumsal tepkinin oluşmasına ve politik kaosun derinleşmesine yol açacaktır
Bugünkü politik gelişmelerde ön plana çıkan ise HDP’nin barajı aşarak Türkiye’nin iç politik denkleminin belirlenmesinde önemli bir rol oynamasıdır. Yüzde 10 barajı aşıldığında, AKP’nin milletvekili sayısının 280-290 arasında kalacağını görülüyor. Parlamento aritmetiğinin bu düzeyde değişmesi, politik dengeleri ciddi oranda sarsacaktır. Birincisi, Erdoğan’ın başkanlık hayali bütünüyle sonlanacaktır. İkincisi AKP’nin iktidar gücünde önemli bir kırılma yaşanacaktır ve AKP’nin ANAP’laşması olasılığı artacaktır. Üçüncüsü parlamentoda politik dengeler yeniden şekillenecek ve HDP fiilen ana muhalefet partisi haline gelecektir. Dördüncüsü artık zorunlu hale gelen yeni bir anayasanın hazırlanmasında ve sistem içi demokratikleşmede HDP önemli bir rol üstlenecektir. Beşincisi müzakere gerçeğinden kaçan ve Kürt sorununda tasfiyeci bir politika izleyen AKP, kaçınılmaz olarak gerçek bir müzakereye dönmek zorunda kalacaktır.
HDP’nin toplumsal tabanı ve politik kimliği
Farklı politik ve toplumsal eğilimlere sahip çevrelerden ve bireylerden oluşan HDP içerisinde; kendisine devrimci, sosyalist ve hatta komünist diyen politik akımlar, sosyal demokrat kimliğe sahip çevreler, liberaller, orta sınıf temsilcileri, İslamcı ve Alevi merkezli inanç grupları, ağırlıklı Kürtler olmak üzere çok farklı sayıda etnik grup yer alıyor.
Ancak HDP’nin toplumsal tabanı esasen Kürt emekçilerinden ve yoksullardan oluşuyor. Bu eğilimin Türk emekçilerini kapsayacak düzeyde genişletilmesi, onun toplumsal tabanını çok daha güçlendirmesine ve rolünü daha fazla oynamasına hizmet edecektir.
Homojen politik bir yapıya sahip olmayıp daha çok belli ilkeler çerçevesinde bir araya gelen HDP, çok açıktır ki ilerici-demokratik ve anti-faşist olup, politik gelişmelerin ruhuna uygun olarak 21. yüzyılın sosyal demokrat kimliğine sahip bir parti olarak tanımlanabilir. Ancak farklı ekonomik, ideolojik ve politik kesimlerin içerisinde yer aldığı HDP anti-kapitalist değildir.
HDP, Türkiye’nin çok yönlü demokratikleşmesini esas alan ve ezilenlerin toplumsal taleplerini sistem içinde gündemleştiren ve alternatif çözüm arayan bir partidir. Bu bakımdan partinin politik kimliğinin doğru analiz edilmesi, üstlenmiş olduğu misyonun sağlıklı bir şekilde bilince çıkartılması, onun etki gücünü önemli oranda arttıracak ve rolünü çok daha üst düzeyde oynamasını sağlayacaktır.
HDP’nin toplumsal karşılığının % 10 barajının çok üstünde olduğu bir gerçek. Bu gücün ortaya çıkartılarak örgütlü bir yapıya dönüştürülmesi HDP’nin izleyeceği politikalarla doğrudan ilişkilidir.
HDP’nin, seçim tartışmaları boyunca kendisinden en çok söz ettirecek parti olarak ön plana çıkacağı biliniyor. Bunun temel nedeni de, Türkiye’nin iç politik dengelerini değiştirmede üstlenebileceği roldür.
HDP’nin barajı aşması veya altında kalması ise esasen, örgütsel gücünü kullanması ve ortaya koyacağı politik taleplerle ilişkilidir. Toplumsal dinamikleri iyi okursa, toplumun genel taleplerine uygun politik bir hat izlerse barajı aşma sorunu olmayacaktır. Ancak gerçekçi olmak gerekirse HDP, baraj sorununu henüz aşmış değil, kritik bir düzeyde olduğu gerçeğini bilerek hareket edilmeli ve çalışma buna göre yürütülmelidir.
Sistemin HDP’ye yönelimi
Toplumun farklı katmanlarının HDP’ye yönelimi arttıkça, sistemin planları da değişik boyutlarda artarak devreye girecektir. HDP’nin politik ilkelerinin revize edilerek ‘kitle’ partisine dönüştürülmesine yönelik bir planın uygulanmaya konulmasının ilk adımları atılmaya başlandı. Bir bakıma, 1995 yılında, Bahri Zengin tarafından geliştirilen “Refah Partisi’nin politik çizgisinin revize edilerek toplumun farklı katmanlarını içine alan bir kitle partisine dönüştürülmesi” modelinin HDP üzerinden yeniden yaşama geçirilmesi için düğmeye basıldı denebilir.
Bugüne değin HDP ile hiçbir politik ve toplumsal bağı olmayan ve hatta devleti temsil etmiş kişilerin aday gösterilmesi eğiliminin giderek güçlenmesi, kitleselleşme adı altında sistemle bütünleştirme projesinin ilk adımıdır. Örneğin, her partide görev almış olmakla ünlenen, en son Hüsamettin Cindoruk tarafından kurulan Demokrat Parti’ye kurucu olarak katılan Celal Doğan, AKP kurucusu olan ve hakkındaki birçok şaibe nedeniyle istifa etmek zorunda kalan Mir Dengir Fırat, neo-liberal politikaları Türkiye’ye dikte ettiren Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal gibi isimlerin gündeme gelmiş olması bir tesadüf olmayıp, HDP’nin sistemle bütünleştirilmesine yönelik uygulanmak istenen planın bir parçasıdır. Bu tür adaylar, sanıldığı gibi HDP’nin oy oranını arttıracak düzeyde tabanda ciddi karşılığa sahip değil. Tersine İhsan Eliaçık gibi toplumda daha fazla karşılığı olan adayların gösterilmemesi de bir başka çelişkidir.
Toplumun farklı sosyal katmanlarını içinde barındıran HDP, aday belirlerken toplumsal dinamikleri dikkate alacaktır. Örneğin politik, toplumsal, etnik ve mezhepsel sosyal gruplar tarafından kabul gören adayların gösterilmesi ve bir dengenin sağlanması son derece önemlidir. Halkın, gündelik politik yaşamın içinde yer almayan, toplumsal değişimin içerisinde olmayan tanınmışlara, ünlülere, isimlerinin yanında etiket bulunanlara oy vermediği deneylerle kanıtlanmıştır.
HDP’ye aday yönelimin yüksek olması son derece sevindiricidir ancak HDP’nin kuruluş felsefesine karşı çıkan, politik çizgisinin dışında duran adayların olması da ayrı bir ilginçlik ve tezat oluşturuyor.
Bütün illerde çok sayıda nitelikli aday içerisinde sınırlı sayıda bir tercihin yapılması son derece zordur. Ancak burada dikkat edilmesi gereken temel nokta şu ki; zorunlu olmadığı sürece adayların bölgede yerleşik olmasına dikkat etmek gerekir. Hayatında ancak birkaç defa uğradığı bir şehirde birinin aday gösterilmesinin toplumsal bir karşılığı olmayacağı biliniyor.
Herkesin aday olmak hakkına ve tercihine saygı duymak gerekir. Ancak 20-25 yıl yurtdışında yaşayıp sonra uçağa atlayıp gelip aday olmanın çok da etik olduğunu düşünmüyorum.
HDP’nin aday belirlemesinde merkezin ve özellikle Kürt Özgürlük Hareketi’nin önemli bir etkisi olduğu bir gerçek. Politik güç ilişkileri dikkate alındığında, bugünkü tarihsel koşullarda bu bir bakıma kaçınılmazdır. Kürt Hareketi de, aday belirlemesinde çok yönlü politik ve toplumsal dengeleri dikkate alarak hareket ediyor ya da etmesi gerekiyor.
HDP, politik ve örgütsel olarak farklı eğilimleri içerisinde barından bir parti olmasına rağmen, grupsal dengeler üzerinde aday yarışına veya pazarlığına girilmesinin toplumda karşılığı olmayacağı gibi tepkiye yol açacağı açıktır. Politik grupların, “mutlaka bizden aday olması lazım” kaygısına kapılmadan, her bölgede, nitelikli ve politik olarak toplumda karşılık bulan adayları ön plana çıkarmalarının, barajın aşılmasında önemli bir faktör olduğu asla unutulmamalıdır.
HDP’ye desteği, aday göstermeye indirgemek son derece tehlikeli ve yanlıştır. Bu konuda Halkevleri’nin herhangi bir aday tartışmasına girmeden AKP’nin geriletilmesi için HDP’yi destekleme kararı almış olması, politik bir tercih olarak örnek alınmalıdır.
Baraj bandını kritik düzeyde aşacak gibi görünen HDP’nin daha üst düzeyde oy alması ve sistemin bütün iç dengeleri alt-üst edebilmesi için taleplerini toplumsallaştırması ve anlaşılır bir tarzda kamuoyuyla paylaşması, toplumun ihtiyaçlarına yanıt verecek bir şekilde gündemleştirmesi son derece önemlidir.
– HDP’nin Kürt sorununun demokratik çözümünü ön plana çıkartması doğal ve bir bakıma zorunludur. Ancak Çingeneler, Lazlar, Çerkezler, Pomaklar, Ermeniler gibi farklı etnik grupların taleplerini gündemleştirmeyi de başarmalıdır.
– Aleviler, Ezidiler, Süryaniler gibi sosyal grupların istemleri öncelikli olarak ön plana çıkartılmalıdır. Özellikle HDP tabanının önemli bir kısmını oluşturan Alevilerin politik ve toplumsal talepleri Kürt sorunu gibi gündemleştirilmelidir.
– HDP, politik vizyonunu geliştirmeli ve toplumun temel sorunlarına dair politikalar ve alternatif projeler oluşturmalıdır.
– Ekonomik krizin aşılması için çok net anlaşılır alternatif politikaların oluşturmalıdır.
– İşsizlik sorunun çözümüne ilişkin somut projeler geliştirilmelidir.
– AKP’nin izlediği sağlık ve eğitim politikasına karşı alternatif politik projeler hazırlanmalıdır.
– Uluslararası güçlerin HDP’ye olan ilgisi hızla artıyor. Bu bakımdan uluslararası ve bölgesel ilişkilerde savunduğu dış politikanın ana çizgilerini oluşturmalı ve kamuoyuna sunmalıdır.
HDP, Kürt sorununun çözümüne ilişkin politik duyarlılığını en ileri düzeyde tutarken aynı zamanda toplumun değişik temel sorunlarına karşı aynı düzeyde duyarlı olmalı, alternatif politikalar ve projeler üretmeyi başarmalıdır. Bunun için her konunun uzmanlarından oluşan ekiplerin kurulması ve danışmanlar grubu oluşturularak gerekli hazırlıklara girişilmesi gelecek vizyonu bakımından önemlidir.
Sonuç
– Seçimin kazanılması, örgütlenmeden ve parti örgütlerinin hemen her alanda yüksek düzeyde motive edilmesinden geçer.
– İstanbul’u kazanmak, seçimi kazanmaktır. İstanbul’u kazanmayan bir HDP, barajı aşmada zorlanacaktır. Bu bilinçle hareket edilmelidir.
– Toplumun farklı politik ve sosyal kesimlerinden AKP’ye karşı oluşan tepkinin HDP’ye akması şaşırtıcı olmayacaktır. Eğilim bu yönde. Bu süreci doğru okumak ve değerlendirmek HDP’nin görevidir.
– Türkiye’nin iç politik dengelerini bütünüyle değiştirecek olan 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’ye verilecek her oy Türkiye’nin demokratikleşmesine çok önemli bir katkı olacaktır. HDP karşıtı politik bir tutum, sistemin güçlenmesine hizmet edecektir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.