Önceleri güya ümmetin şefkat ve iman dağıtan fodul reisiydi, şimdilerde ise milletin dolandırıcılık yaparak servet dağıtan bostancıbaşısı. Eskiden mücahitti şimdi oldu müteahhit. Tefeci-tüccar sermayesinin köşke çıkardığı hodgam reis için yasa, kanun ve her türlü hukuk kuralı gereksiz. Temel ilke korkutarak diz çöktürmek. Artık devletin mutlak arsız ve tamahkâr patronu. Eskiden tutsaklarını yiyen İrokualarda dahi bir […]
Önceleri güya ümmetin şefkat ve iman dağıtan fodul reisiydi, şimdilerde ise milletin dolandırıcılık yaparak servet dağıtan bostancıbaşısı. Eskiden mücahitti şimdi oldu müteahhit. Tefeci-tüccar sermayesinin köşke çıkardığı hodgam reis için yasa, kanun ve her türlü hukuk kuralı gereksiz. Temel ilke korkutarak diz çöktürmek. Artık devletin mutlak arsız ve tamahkâr patronu. Eskiden tutsaklarını yiyen İrokualarda dahi bir hukuksal düzen vardı. Bizim cumhurun başı ise Yanomami yamyamlarından daha vahşi. Toplumun yönetimi için onun melun dudakları arasından süzülen menfur sözcükler yeterli. Tam anlamıyla neo-müstebit bir paradigma inşa etti. Her tarafta kalpazan patronun kolluk güçleri, dalkavukları ve silahlı üzengi ağaları. Siyaset sosyologu Montesquieu, müstebit kel Yahya’nın bugün izlediği yordamı haber verircesine yıllar önce Fransa için şöyle yazmıştı: “Bizim bugün hayranlık uyandıran bir kanunumuz var. O da kanunları yürütmek için başımıza getirdiğimiz hükümdarın kendi adına bütün suçları kovuştursun diye her mahkemeye bir memur atamış olmasıdır.”
Desteğini aldığı sermaye grubu ve yığınlar tıpkı Luizianalı vahşilere benzemektedir. Zira ağacı kökten kestikten sonra yemişi yemeye başlayan bu vahşilerden hiç farkları yok. Her yanda arsız bitki kökleri gibi türeyen ve patron tarafından amansızca semirtilen komprador sermaye sürüsünün yeşil renkli sünepe gökdelenleri. Bu keyfiyet, Osmanlı’nın son döneminde yaşanan muhafazakâr kılıklı haydutluğa çok benziyor. Söz konusu dönem, Tevfik Fikret’in Han-ı Yağma adlı şiirine şu şekilde yansımıştı:
“Yiyin efendiler yiyin,
Bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca tıksırınca, patlayıncaya kadar
Yiyin!”
Ümmeti kılcal damarlarına kadar sömüren tıyneti bozuk maskeli Nurjuvazi, arda kalan hücreleri zapt etmek için o meşum ve dolandırıcı patronu köşke de çıkardı. Artık ihaleleri ifsat etmek daha kolay. Yağmalamak için köşkteki tek adamın çalıntı mürekkebinden çıkacak efsunlu bir imza yeterli. Yeminli şaki ve büyük patron (big boss), hırsızlık ve yolsuzluk yapmasına rağmen sadık Müslüman halkı tarafından mükâfatlandırıldığı için gururlu. Bundan sonra köşkü, huzur ve refah içinde yolsuzlukları yönlendirme merkezi olarak kullanabilir. Mahkemelere ne hacet! Savcı ve hâkimlerin görevi zaten yolsuzluğu meşrulaştırmak. Tek adam olmanın sefasını çıkarsın. İşte yeni Türkiye: tek devlet, tek bayrak, tek millet ve tek adam (faşizm).
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.