ABD’de 39 yaşındaki polis memuru Ericson Harrell, 3 Aralık’ta Obama’nın yeni sağlık sigortası sistemini protesto yürüyüşüne Guy Fawkes maskesiyle katıldığında, polis maskesini çıkarmasını ve kimliğini söylemesini istedi. Harrell “ben bir polisim ama kimliğimi söylemek zorunda değilim. Bu anonim bir maskedir ve dünya çapında protestolarda kullanılmaktadır, ben de protestonun anonimliğini vurgulamak için takıyorum” cevabını verdi ve […]
ABD’de 39 yaşındaki polis memuru Ericson Harrell, 3 Aralık’ta Obama’nın yeni sağlık sigortası sistemini protesto yürüyüşüne Guy Fawkes maskesiyle katıldığında, polis maskesini çıkarmasını ve kimliğini söylemesini istedi. Harrell “ben bir polisim ama kimliğimi söylemek zorunda değilim. Bu anonim bir maskedir ve dünya çapında protestolarda kullanılmaktadır, ben de protestonun anonimliğini vurgulamak için takıyorum” cevabını verdi ve maskeyi çıkarmayı reddetti. Harrell tutuklandı.[1]
Beyaz, erkek, muhafazakar, ABD’li hem de Cumhuriyetçi bir polisin, Guy Fawkes maskesini çıkarmayı reddettiği için tutuklanması neresinden bakılırsa bakılsın başlı başına bir “haber”. Ve önemli. Sadece bu maskenin son yıllarda sistem karşıtı halk hareketlerinin karakteristik simgesi haline gelmesi nedeniyle değil, ABD’li polis Harrell gibi dört başı mamur bir WASP’ın “Bu anonim bir maskedir ve dünya çapında protestolarda kullanılmaktadır” sözleri nedeniyle de.
Anonimliğin popülerleşmesi
İlhamını 5 Kasım 1605’te halkı Britanya tiranlığına karşı isyana çağırmak amacıyla parlamentoyu havaya uçurmayı deneyen ve idam edilen Guy Fawkes’ten alan, “V for Vendetta” filmiyle popülerlik kazanan Guy Fawkes maskesi, son yıllarda dünyanın dört bir yanındaki direniş ve isyanlarda kullanılıyor. Brezilya, Bahreyn ve Suudi Arabistan’da maskenin takılması resmen yasaklanmış durumda. Son yıllarda dünyanın en ücra köşesine kadar nerede bir sokak protestosu olsa, Guy Fawkes maskeleri de yerini alıyor.
Bir yanıyla, otonomist ve anarşistlerin “Bizim yüzyılımız başlıyor!” sloganının hayata geçtiği aşikar. Derinleşen kriz, sisteme entegre edilemeyen yoksullar, kapitalist tüketim cenneti rüyalarının sonu, parlamenter demokrasinin krizi, kitlelerin temsile gelmemeye başlamaları ve buna yanıt olarak her türden toplumsal hak talebinin ya da rejimlere dönük her türden rahatsızlığın kitlesel sokak hareketleriyle dillendirilmesi. Parlamentoların duvarları hiçbir dönem egemenlerin üzerine bu kadar “soldan soldan” gelmemişti.
İstatistikçileri ve anket erbabını çıldırtacak kadar muazzam bir yaş, sınıf, siyasi görüş, inanç ve etnisite çeşitliliği de cabası. Bu anlamda muhalefetin anonimleşmesi ve tam da bu anonim muhalefet halinin popülerleşmesiyle karşı karşıyayız. Bunların hepsi iyi hoş.
Tayland ve Ukrayna: Maskenin ardındakiler
Son iki hafta, Tayland ve Ukrayna’da yüz binlerce kişinin sokağa çıkarak mevcut rejime açıkça medyan okunduğuna şahit olduk. Özet geçelim: Tayland’da kitleler bütün bakanlıkları işgal etti, genelkurmay karargahını kuşattı, bütün yolları kapattı ve polise karşı cansiperane savaştı. Ukrayna’da başkent Kiev’in merkezindeki Bağımsızlık Meydanı’na kamp kuruldu, belediye binaları işgal edildi, bütün anayollara barikatlar kuruldu, hatta meclis kısa süreli işgal edildi. İki ülkede de hükümetler önce beklediler, sonra polise müdahale emri verdiler, nihayet geri adım atıp diyalog çağrısı yaptılar.
Her iki ülkedeki fotoğraflara da bizim de Haziran İsyanı’nda tecrübe ettiğimiz türden karnavalesk bir kitlesel militanlık yansıyordu. Guy Fawkes ise hemen her fotoğrafta o delişmen ve cüretkar gülüşüyle vardı. Ancak iki vakada da mevzu biraz karmaşıklık arz ediyordu. Şöyle: Tayland’da sokağa çıkanlar arasında güçlü monarşik özlemlerle yananlar da vardı, aşırı milliyetçiler de. Ukrayna’da ise ABD ve AB ile akçeli ve alengirli ilişkileri yıllardan bu yana teşhir olmuş düzen muhalefeti de yerini almıştı.
“Demokrağsi”: Şah ve Şahbazlar
Tayland’da ve Ukrayna’da herkes “demokrasi” diyor. Sokaktakiler de hükümet de. Bizim egemenler de malum Gezi sürecinde bol bulamaç “demokrağsi” dediler, dilleri dönmüyor, bir “ğ” ekleyiveriyorlar. Gezi’de idrak ettiğimiz üzere bizim egemenlerin “demokrağsi”sinde bir Şah ve onun Şahbaz’ları var.
Şimdi, el yakan sorular şunlar: Halk hareketleri her türlü meşru mudur? Ya da halk hareketine gerici bileşenlerin katılması halk hareketini gayrimeşru mu kılar? Sokağa çıkmış kitlelere emperyalist odakların ya da küresel para babalarının destek vermesi, o kitlelerin sokağa çıkmasını salt bir komplo girişimiyle açıklamaya yeter mi? Guy Fawkes maskesi istismar edilebilir mi yoksa bu maskeyi takan herkesi tiranlığa karşı isyan edenlerden mi saymak gerekir?
Kabaca baktığımızda Ernesto Laclau’nun popülizm kuramında kavramsallaştırılan sistem karşıtı hareketlenme biçiminin hayata geçtiğini söylemek olası. Ancak pek çok şerh düşerek. Laclau, bir baskı rejimi dâhilinde toplumsal hak taleplerinin kendi farklılıklarını koruyarak bir eşdeğerlilikler zinciri kurabileceğini, demokrasinin olanaklılığının da buradan geçtiğini ileri sürer. Mevzuyu bir alıntıyla kestirmeden anlatayım:[2]
Laclau ilk elden demokrasinin olanağını, bir halkın inşasına bağlar. Halk ise kimliğini değişen eşdeğerlikler zincirleri vasıtasıyla bulur: “demokrasi yalnızca, ortaya çıkışı eşdeğer talepler arasındaki yatay eklemlenmeye bağlı olan demokratik bir öznenin var oluşu üzerine oturtulabilir. Boş bir gösteren tarafından eklemlenen eşdeğer talepler topluluğu, bir ‘halk’ı inşa eden şeydir. O halde demokrasinin olanaklılığının kendisi, demokratik bir ‘halk’ın kurulmasına bağlıdır.”
Laclau’nun eşdeğerlikler zinciriyle kast ettiği şey, verili bir baskı rejimine karşı baş gösteren taleplerin tikel farklarını muhafaza etmeleri; ancak yine bu rejimin karşısında konumlanmalarıyla ortak bir muhalefet platformunun unsurları olarak birbirlerine eşdeğer olmalarıdır. Kendilerinde yalıtılmış heterojenlik arz eden talepler, karşı oldukları iktidar aygıtıyla ilişkilerinde söz konusu eşdeğerlilikler zinciri üzerinden evrensel bir ufka açılırlar. Ezcümle: tikelden evrensele giden yol ancak tikeller arası bir zincirin kurulmasıyla aralanabilir.
Laclau’dan ayrıldığımız yer, boş bir gösteren etrafında eklemlenen eşdeğer talepler arasındaki yatay eklemlenmenin, her daim “demokratik” değil, yer yer “demokrağtik” de olabileceğidir. Bu anlamda belirli bir iktidar aygıtına karşıtlık dahilinde eşdeğerlilikler zinciri üzerinden evrensel bir ufka açılan tikel taleplerin “iktidar karşıtlığının” fıtratında “demokrağtik” eğilimlerin de olabilir.
Tayland ve Ukrayna örneklerinin karmaşıklığı da burada gizlidir ve üzerine düşünmeye değerdir. Nihayet bu meselelere dair düşünürken sorulabilecek sinir bozucu ama yaratıcı yanıtları kışkırtacak olan soru şudur: Ya maskenin arkasından Şah ya da Şahbaz çıkarsa?
[1] Bkz. “Florida cop arrested for refusing to remove Guy Fawkes mask in Obamacare protest” ahberi, Russian Times, 3 Aralık 2013,
http://rt.com/usa/florida-cop-arrested-anonymous-mask-667/
[2] Bkz. Onur Kartal, “Popülist Akıl: Fırsatlar ve Tuzaklar”, BirGün Kitap, 136. Sayı; internetten okumak için: http://birgunkitap.blogspot.com/2013/11/populist-akl-frsatlar-ve-tuzaklar-onur.html.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.