Yazar olmak zor iş. Ciddi bir mesai gerektiriyor. Asgari bir çalışma ortamına, belirli bir geçim seviyesine ve en önemlisi, fazlaca zamana ihtiyaç duyuyor. Son vurguladığımız zaman meselesi, pek çok kişi açısından en kritik mesele; işimiz var gücümüz var, zamanımız çok az. Neyse ki artık “Haydi Yazar Olalım Otomat Yazıcılık” var! Lafı uzatmayalım. Öncelikle örnek olarak dört yazar tipi belirleyelim. Bunlardan […]
Yazar olmak zor iş. Ciddi bir mesai gerektiriyor. Asgari bir çalışma ortamına, belirli bir geçim seviyesine ve en önemlisi, fazlaca zamana ihtiyaç duyuyor. Son vurguladığımız zaman meselesi, pek çok kişi açısından en kritik mesele; işimiz var gücümüz var, zamanımız çok az. Neyse ki artık “Haydi Yazar Olalım Otomat Yazıcılık” var! Lafı uzatmayalım.
Öncelikle örnek olarak dört yazar tipi belirleyelim. Bunlardan ilki “akil yazar”dır. Karakteristik örneği Cengiz Çandar’dır diyebiliriz. İkincisi “kelimatör yazar”dır ki Takvim gazetesinden Bekir Hazar, özellikle yazdığı “Ayvanlık!!!” başlıklı yazıdan sonra örnek alınmaya hak kazanmıştır. Üçüncü örnek “ortada su şişesi yazarı”dır, tipik örneği Cüneyt Özdemir’dir. Dördüncü yazar tipi ise “muaf yazar”dır ki uzak ara tipik örneği Çetin Altan’dır. Şimdilik bu dört örnekle yetinelim ve derhal hızlandırılmış yazarlık sistemimizi sunalım.
Akil yazarlık
Akil yazarlıkta esas önemli olan, yazının içinde mümkün mertebe yer ve kişi ismi geçirmektir. Kayıtdışı kişisel görüşmelere kesinlikle referans verilmelidir. Bir de herkesin bildiği kavramların İngilizcesinin arada bir parantez içinde verilmesi yeterlidir. Bir örnek yazalım (bütün bilgiler uydurmadır):
“Musul’dan kalkan uçağımız Kuveyt’in üzerinden geçerken kahvemden son yudumu aldım. Üç yıl önce yine bugün Şam’da kadim dostum Muhammed Sefir ile, iki katlı villasının ön bahçesinde bölgenin durumunu konuşuyorduk.”
Evet, bu türden bir cümle, sizin haybeden yazmadığınıza işaret etmesi açısından önemlidir. Yazının devamında yine bol özel isim kullanmanın yanı sıra bol bol kavram kullanıp, bunları nasıl parantez içine alacağımızı gösterelim:
“Mansur al-Hadi ile yaptığımız San’a ziyareti sonrasında sohbetteyiz. Çevirmenimiz Salih adında genç bir işadamı dostumuz. Orta Doğu halklarının bir arada yaşamasının (co-existence) mümkün olup olmadığını konuşurken, KDP-KCK arasındaki yaratıcı gerilimin (creative tension) sadece Rojava’nın değil, bölgenin geleceğinde de etkin (effective) olduğunu dillendiriyoruz.”
Görüldüğü gibi, İngilizce parantez içleri oldukça etkili. Yazılan kelimenin aslında çok feci önemli olduğunu okurun anlamasını sağlıyor. Dahası sıradan bir kelimeye bu kadar vurgu yapmak akilliği de pekiştirir. Yazımız bu şekilde gidecek. Nihayet sonunu nasıl bağladığımıza bakalım. Burada önemli olan, hiçbir şey söylememektir. Bakalım:
“Nihayet Orta Doğu artık eski Orta Doğu değil. Türkiye de eski Türkiye olarak kalmamalı. Siyasette kartlar yeniden karılırken, Türkiye’de masadan kalkmadan oyuna devam etmesi gerektiğini anlamalı ve buna göre hareket etmeli…”
İşte bu kadar…
Kelimatör yazar
Bu yazarlık türünde önemli olan yazılarda merkezinde vurucu kelime oyunlarına başvurmaktır. Yazılacak konu bile bulunan kelime oyunlarına göre belirlenebilir, bu anlamda yaratıcılığa açıktır. Kısa kısa yazmak esastır. Bir örnekle başlayalım:
“Kenya, dünyanın başına bela…
BM her yıl milyonlarca doları bu ülkenin istikrarı için harcıyor..
İnsanlığın sırtında bir yük, bir parazit Kenya..
Kenya değil, resmen Tenya!”
Evet, yani Kenya-Tenya oyununu bir kez bulduktan sonra, artık mesele, yazıda Kenya ile tenyanın ortak özelliklerini uydurmaya kalıyor. Burada dikkat edilmesi gereken şey, kelime oyunu ne kadar yaratıcıysa, arada yazdıklarınızın o kadar önemsiz olacağı ve elinizin rahatlayacağıdır. Daha yaratıcı ve vurucu bir örnekle devam edelim:
“Beşşer Esad…
İnsanlık düşmanı, ahlaksız ve başıbozuk..
Uluslar arası topluma meydan okuyor, şiddetten zevk alıyor..
Dünyada daha önce de böyle ahlaksızlar yaşamıştı..
Her birinin ismi birbirine benzer..
Avrupa’da ahlaksızlığın kurucusu Marquis De Sade,
Orta Doğu’da ahlaksızlığın kurucusu Beşşer Esad!”
İşte bu kadar basit.
Ortada su şişesi yazarı
Burada önemli olan sert ve eleştirel bir giriş yaptıktan sonra, yazıyı birbirini takip eden övgü-eleştiri paragraflarıyla tamamlamak, arada kesinlikle “Yeni Türkiye” kalıbını kullanmak ve nihayet okurlara arka arkaya dokuz tekila şat yapmış kafası yaşatmaktır. Hemen örneğe geçelim. Önce hızlı giriş:
“Gezi olaylarında 6 kişi öldü, yüzlercesi yaralandı ve yüz binlerce kişi sokağa çıktı. Türkiye bir anlamda bir ‘gezi rönesansı’ yaşadı.”
Şimdi burada gayet Gezi’nin yanında yer aldığımızı ilan ettik. Bundan sonrası sırayla bir övgü, bir eleştiri paragrafı yazmaktan ibarettir. Yazıların sonu ise yetkililere çağrı yaparak bitirilirse şık olur. Bakalım:
“Ama bu rönesansa yol açanın bir yanıyla bir “iletişim rönesansı” olduğunu da söylemek gerek. On yıl önce internet kullanma oranımız %6 iken bugün bu oran %40’ları geçiyor. İnsanlar cep telefonu alabiliyor; köylerde bile artık internet var.”
Olay budur. Şimdi de yazının sonunu bağlamaya çalışalım:
“Yeni Türkiye, yeni taleplerde bulunuyor. Bu yeni taleplere yanıt vermek de yine hükümete düşüyor.”
İşte oldu.
Muaf yazar
Muaf yazarlık, yazarlığa yeni başlayanlara kapalı görünen bir alandır. Bu alanda genel olarak zamanında yazmış çizmiş, bu işleri kovalamış yazarlar kalem oynatırlar. Yine de yazarlıkta belirli bir seviyeye geldikten sonra, muaf yazarlığa terfi etmek mümkün olabilmektedir. Biz şimdiden elimizi alıştıralım. Buradaki tek kural, gündemle alakası olmayan, serbest vezin yazılar yazmaktır. Okur açısından tuvalette okuduğu deterjan kutusu yazıları ne kadar güncelse yazınız da o kadar güncel olmalıdır ve başlık çok önemlidir.
Diyelim ki gündemde Suriye ile savaş, taraftar gruplarına operasyon, yeni anayasa paketi ve ekonominin daralması meseleleri var. Başlığın sizin muafiyetinizi en üst düzeyde vurgulaması kritiktir:
“Yedi delikli tokmak, bunu bilmeyen ahmak”
Evet, başlıkta cüretkar olmalıyız, uzay boşluğunda yazıyormuşçasına rahat olmalıyız. Şöyle bir başlangıç, okurun kendini daha da güvenli hissetmesi açısından iyi olacaktır:
Dostum Niyazi Güngör’den bir fıkra:
Bir gün Temel’e araba çarpar ve bacağı kırılır.
Kazayı yapan şoför para vermek ister.
Temel istediği fiyatı söyler:
– 20 milyar verirsen vazgeçeceğim davadan.
Adam şaşırır:
– Beni milyarder mi sandın, der. Temel de:
– Haçan milyarder değilsun da beni kırkayak mı sandun, der.
Bundan sonrası daha kolay. Araya “***” koyarak rastgele yazmanız yeterlidir. Yine de netleşmesi için örnek yazalım:
***
“Eskiden plastik poşet yoktu, karda kaymak için leğen kullanırdık. Şimdi poşetten bol bir şey yok ama artık kayacak yer de yok…”
***
“Yeni Gelin
On üçüncü gündü mutfağa indi;
Ellerini yıkayıp, çorba pişirdi.
Evin adetlerini nereden bilsin,
İlk kaşığı görümceye tattırdı.”
***
“Meteoroloji, her tarafta fırtınalar yağacağını, caddeleri, yolları, evlerin alt katlarını suların, sellerin basacağını; hatta Erzurum’a kar bile yağabileceğini haber veriyor.”
***
Ne diyelim, hayırlısı olsun…
Gördüğünüz gibi kendimizi ne kadar az sınırlarsak o kadar rahat yazıyoruz. “Haydi Yazar Olalım Otomat Yazıcılık” iyi günler diler…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.