DİSK, 1 Mayıs 1977 Katliamı ile ilgili gerçekleri açıkladı: ‘Taksim alanı yarım saat boyunca birçok yerden ateş altındaydı, panzerlerden de ateş açıldı. Asıl kargaşa, panzerlerden ses bombalarının atılması ve panzerlerin kalabalığın üzerine sürülmesiyle başladı. 1 Mayıs 1977 Katliamı soruşturulmadı, solcular yapmış olsaydı iddianameye kesin girerdi’ DİSK, Taraf gazetesinden Halil Berktay ile Radikal gazetesinden Oral Çalışlar’ın […]
DİSK, 1 Mayıs 1977 Katliamı ile ilgili gerçekleri açıkladı: ‘Taksim alanı yarım saat boyunca birçok yerden ateş altındaydı, panzerlerden de ateş açıldı. Asıl kargaşa, panzerlerden ses bombalarının atılması ve panzerlerin kalabalığın üzerine sürülmesiyle başladı. 1 Mayıs 1977 Katliamı soruşturulmadı, solcular yapmış olsaydı iddianameye kesin girerdi’
DİSK, Taraf gazetesinden Halil Berktay ile Radikal gazetesinden Oral Çalışlar’ın 1 Mayıs 1977 Katliamı ile ilgili çarpıtmalarına bugün (9 Mayıs) Taksim’deki Hill Otel’de bir basın toplantısı yaparak yanıt verdi.
“Intercontinental Oteli’nin önünde yüzden fazla polis olmasına rağmen silahlı kişiler otele nasıl girip çıktı?
Kitleye ateş açan Renault marka araçtaki 4 kişi kimdi ki, sıradan polis memurları bile bunlara müdahale etmedi? Sonradan emniyet aracı olduğu iddia edilen bu araçta, Samsun’da görevli Alaattin adlı bir binbaşı bulunuyor muydu? Bulunuyorsa görevi neydi?
Intercontinental Oteli günlerce öncesinde boşaltılıp kontrolden geçirilmiş olmasına, giriş ve çıkışlar yasaklanmasına ve otelin 4, 5, 6, 7 ve 8. katları tamamen polislerce kullanılmasına rağmen, bu katlardan kitle üzerine kimler nasıl uzun menzilli silahlarla ateş edebildi?
Taksim Sular İdaresi duvarı üzerinden, elleri başının üzerinde indirilenler kimlerdi ve neden salıverilmişlerdi?
Panzerlere ısrarla kim emir vermişti ve panzerleriyle su sıkıp, siren çalarak, bomba atarak ve ateş ederek 35 kişiden 29’unun ezilerek ölmesine sebebiyet veren emniyet müdürleri, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına rağmen neden bulunamadılar?
Sular İdaresi üzerinde ellerinde uzun menzilli silahlar bulunan sivil giyimli kişilerin fotoğrafları Adli Tıp’a gönderilmesine rağmen bu kişilerin kimler olduğu neden polis tarafından açıklanmadı? Bu fotoğraflar Adli Tıp’ta nasıl kayboldu?
Ateş açılan noktalar herkesçe görülmesine rağmen, polis, neden bu binaları kuşatıp katilleri etkisiz hale getirme teşebbüsünde bile bulunmadı?
Bu kanıtlara rağmen mağdurlardan oluşan 98 kişi dışında neden kimse yargılanmadı?
Dönemin emniyet müdürleri, içişleri bakanı ve başbakanı bu katliamın üstünün örtmek için neden ellerinden geleni yapmışlardır?
İçişleri ve Adalet bakanları niçin ilk atışların alan içinden yapıldığını öne sürmüştür?
Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, katliam kendisine daha önce ihbar edilmiş olmasına rağmen neden katliamı önleyecek girişimlerde bulunmamıştır?”
Basın toplantısına 1 Mayıs 1977’nin tanıklarından olaya bakan dönemin savcısı Çetin Yetkin, 1977 1 Mayıs’ı tertip komitesinden Mehmet Karaca, gazeteci Şükran Soner, fotoğrafçı Coşkun Aral, CHP milletvekili Süleyman Çelebi, dönemin DİSK Hukuk Dairesi Müdürü Müşir Kaya Canpolat, dönemin DİSK Hukuk Dairesi’nden avukat Ercüment Tahiroğlu, dönemin DİSK Sosyal-İş üyesi Mehmet Atay, dönemin DİSK Bank-Sen uzmanı, Fahri Aral katıldı.
Basın toplantısı, DİSK Genel Başkanı Erol Ekici’nin okuduğu basın metniyle başladı. Ekici, geçmişteki kotrgerillanın günümüzdeki sözcülüğüne soyunanların, 1 Mayıs katliamının arkasındaki tezgahı, solu karalama kampanyaları eşliğinde çarpıtarak gündeme taşıdığını söyledi.
Ekici konuşmasını 1 Mayıs 1977’den beri yanıtlanamamış soruları okuyarak sonlandırdı. Ekici’nin konuşmasının ardından katliamın tanıkları konuştu.
Esas kargaşa panzerlerin ses bombası atmasından sonra başladı
İlk tanıklığı 1977 1 Mayıs’ının tertip komitesi başkanı Mehmet Karaca yaptı. Karaca, 1 Mayıs 1977’yi anlamak için 1976’daki 1 Mayıs’a bakmak gerektiğini söyledi. 1976’daki mitingin güçlü olmasının kimi kesimleri endişelendirdiğini dile getiren Karaca, Türk-İş merkezinin Taksim’de 1 Mayıs’a karşı olmasına rağmen Türk-İş’e bağlı bazı sendikaların da Taksim’deki mitinge katılmak istediğini hatırlattı. Bazı siyasi grupların “makinelerle geleceğiz” dediğini aktaran Karaca, bu grubu alana sokmadıklarını söyledi. Karaca, Kemal Türkler’in konuşmasının ardından saygı duruşuna geçildiğini ve saygı duruşundan sonra Sular İdaresi tarafından bir iki el silah sesi duyduğunu söyledi. Silah sesinin ardından ufak bir kargaşa yaşandığını ifade eden Karaca, silah seslerinin giderek çoğaldığını söyledi. Ardından alanda iki panzer gördüğünü, panzerlerin yüksek sesli sirenler çalarak ve ses bombası atarak kitlenin üzerine sürüldüğünü aktaran Karaca, esas paniğin o zaman başladığını söyledi.
Taksim yarım saat boyunca ateş altındayı
Şükran Soner, olayla ilgili daha öncede tanıklıkta bulunduğunu ancak mahkemelerin bu tanıklıkları dikkate almadığını belirtti ve 1 Mayıs 1977’de neler yaşandığını anlatmaya başladı.
Şükran Soner Tarlabaşı tarafından gelen bir grubun alana girmek için zorladığını telsizden duyduğunu söyledi ve Tarlabaşı’na doğru ilerlediğini anlattı. Oraya doğru yürürken mermilerin yağmaya başladığını ve Tarlabaşı yolunun tamamen boşaldığını söyeleyen Soner, iddia edildiği gibi bazı grupların arasında çatışma çıkmasının mümkün olmadığını, hatta o grupların yan yana bile gelmediklerini ifade etti. Ateş edilirken otele doğru yönelen Soner, otelin içinde polislerin boşalan yola ateş ettiğini söyledi. Ateşin, otele girişleri durdurmak için açıldığının kendisine söylendiğini belirten Soner, otelin yakınlarındaki bir elektrik direğinin yanında yere çömeldiğini söyledi. Etrafına yağan mermilerin asfalta saplandığını belirten Soner, mermilerin Sular İdaresi tarafından geldiğini ifade etti. Otele girdiğinde otelin üst katına çıktığını ve orada uzun menzilli bir silahla bir polisin ateş ettiğini söyleyen Soner, polisin kalabalığın üzerine değil ayaklarına doğru ateş ettiğini belirtti; o sırada panzerin renkli elbiseli bir kadını ezdiğini de gördüğünü söyledi. Soner, o gün yarım saat boyunca Taksim Meydanı’nın ateş altına alındığını aktardı.
Soner ayrıca, İsveçli bir turistin olayla ilgili önemli fotoğraflar çektiğini aktardı. Ara Güler ve Ergun Çağatay tarafından keşfedilen bu turistin fotoğraflarının dünya basınında yer aldığını söyleyen Soner, Kazancı Yokuşu’ndaki ölümlerin fotoğraflarının bu turiste ait olduğunu belirtti.
‘Panzerden de ateş açıldı’
Coşkun Aral, Tarlabaşı’ndaki grubun alana girişi sırasında elinde birçok gazete bulunan bir kişinin havaya ateş açtığını söyledi. Fotoğrafın Savaş Ay tarafından çekildiğini hatırlatan Aral, daha sonra her yerden mermi geldiğini hatta panzerin kapağının açılarak içinden de ateş edildiğini söyledi. Havaya ateş eden kişinin fotoğrafının Hayret dergisinde yayımlandığını ifade eden Aral, o kişinin kim olduğunu bir gazeteci olarak merak ettiğini de söyledi. Aral, kitleye tek bir yerden değil her yerden ateş edildiğini, benzer bir olayı San Salvador’da yaşadığını aktardı. Yıllar sonra Pentagon’da çalışan bir kişiyle görüştüğünü söyleyen Aral, onlara 1 Mayıs 1977 Katliamı hakkında sorular sorduğunu ve “Bize gerek kalmadan olayın geliştiği” şeklinde bir yanıt aldığını belirtti. Aral, son olarak şunları söyledi: “Halil Berktay bir açıklama yaptı ama önceden onun yer aldığı siyasetin içinde olan ve da
ha sonra ayrışan bazı kişileri çok iyi sorgulaması gerekir.”
Aral’dan sonra Soner söz alarak, Aral’ın tanıklıklarıyla kendi tanıklığının birbirini tamamladığını söyledi.
1 Mayıs 1977 Katliamı’nın soruşturması yapılmadı
Davaya bakan savcı Çetin Yetkin, soruşturmayı kendisinin yapmadığını sadece davaya baktığını ve bu olayın soruşturmasının yapılmadığını söyledi. Olaydan 28 gün sonra iddianamenin getirildiğini belirten Yetkin, ateşli silahla öldürülen 5, hayati bölgelerinden yaralanan 35 kişi olduğunu, elinde silahla yakalanan sanıkların olduğunu, ele geçirilen birçok silahın olduğunu ama iddianamede silahlarla mermilerin karşılaştırılması işleminin yapılmadığını, tanıkların net ifadeleri olduğu halde üzerine gidilmediğini söyledi. Olayla ilgili görüntülerde Sular İdaresi üzerinde yer alan bazı silahlı kişilerin basında yer aldığını belirten Yetkin, o fotoğrafların olayın başlamasından 20 dakika sonra çekildiğini ve fotoğraftakilerin polis olduğunu söyledi.
Savcı tarafından tarihe havale edilen dava
Yetkin, hiçbir soruşturma açılmadan dava açıldığını belirterek iddianameden şu ifadelere yer verdi: “Kamu vicdanının ve evrensel adalet duygusunun mahkum edildiği 1 Mayıs 1977 olayı ile ilgili açılan bu davanın sanıklarının küçük bir bölümü yüce adaletin önüne çıkarılmıştır. O büyük kanlı facianın tertipçisi, insanlık düşmanı olan asli failler ergeç teslim edilecek ve tarihin ve şaşmış adaletin önüne çıkarılacaklardır.” Yetkin ekledi: “Ben hayatımda ilk defa bir davanın tarihe havale edildiğini gördüm. Savcının görevi, asıl failleri bulmaktır.”
Soruşturma talep ettikten sonra kendisinin davadan çıkarıldığını aktaran Yetkin son olarak “Eğer solcular yapsaydı iddianameye kesin girerdi, zaten bundan iyi fırsat da olamazdı” dedi.
‘Hakikatleri araştırma komisyonu kurulmalı’
Yetkin’in ardından CHP milletvekili Süleyman Çelebi söz aldı. Çelebi, solun, sosyalist hareketin gelişiminden rahatsız olanların katliamın sorumlusu olduğunu söyledi. 1 Mayıs 1977’nin, 12 Eylül’e giden süreçte önemli bir olay olduğunun altını çizen Çelebi, solun yeniden yükselişe geçmeye başladığı bir dönemde 1 Mayıs katliamını solcuların yaptığı yönünde karalamaların başladığını dile getirdi. Her 1 Mayıs öncesinde sağ basının neler yazdığına bakılması gerektiğini ifade eden Çelebi, 1 Mayıs 1977 Katliamı’yla ilgili olarak Güney Afrika’da olduğu gibi hakikatleri araştırma komisyonu kurulması gerektiğini söyledi. Gerçekle yüzleşmenin önemli olduğunu ifade eden Çelebi, herkesin yaptıklarını itiraf edebileceği cezai yaptırımın olmadığı bir hakikatleri araştırma komisyonu kurulması gerektiğini söyledi. 1 Mayıs 1977’de DİSK TEKSTİL’de görevli olduğunu anlatan Çelebi, Berktay’a seslenerek “Olayla ilgili bilgileri 30 yıl karnında tutup sonrasında kusmak, birileri adına hizmet etmektir” dedi.
Mehmet Atay, 1 Mayıs Katliamı’nın sorumlularının DİSK’in MC hükümetine ve 12 Mart’a rağmen yükselmesini istemeyenler olduğunu ifade ederken, Müşir Kaya Canpolat da benzer ifadeleri kullandı.
Pamuk Eczanesi önündeki kamyon
Canpolat’ın ardından söz alan Fahri Aral Halil Berktay’ın 1 Mayıs Katliamı tartışmasını açmakla aslında yararlı bir iş yaptığını dile getirdi. Konunun tartışılmasının gerçeklerin açığa çıkması açısından önemli olduğunu belirten Aral, 1 Mayıs 1977 Katliamı’nın bir derin devlet tezgahı olduğunu söyledi. Aral tarihçilikle tanıklığın ayrı şeyler olduğunu belirterek 1 Mayıs 1977’nin tarihinin ilerde yazılacağını söyledi. Aral, 1 Mayıs 1977 Katliamı ile ilgili senelerdir Pamuk Eczanesi yanına park edilen bir kamyonun tartışıldığını hatırlatarak o kamyonun alana malzeme getirdikten sonra şoför tarafından oraya park edildiğini aktardı. Aral, kutlamalar başlamadan saatler önce Pamuk Eczanesi’ne park edilen kamyon örneğini vererek olayı komplo örgüsünde işlemenin yanlış olduğunu ifade etti.
Katliamın, işçi sınıfının örgütlenip büyük bir kutlama yapmasına engel olmak için yapıldığını söyleyen Ercüment Tahiroğlu, 1976’da çok büyük bir kutlama yapıldığını hatırlattı. 1977’de “kimileri tarafından beklenen olayların” kutlama sırasında olmadığını, olayın, mitingin bitimine yakın bir zamana rastladığını söyledi.
Polis elime silahı tutuşturdu
1977’de 17 yaşında olan ve 1 Mayıs’ta 3 kişiyi öldürmekten yargılanan bir işçi, zincirlenerek Afyon Cezaevi’ne götürüldüklerini söyledi. İşçi, alana giderken Dolmabahçe’de bir polisin eline silah tutuşturduğunu söyledi, parmak izi dahi alınmadan 20 yıl hapis istemiyle yargılandığını, sonra beraat ettiğini anlattı.
Tanıklıkların ardından basın toplantısı son buldu.
Sendika.Org