Simon Kuper, 1994 yılında kaleme aldığı “Football Against the Enemy (Düşmana Karşı Futbol)” kitabının Türkçeye “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir” adıyla çevrileceğini düşünmemiştir muhtemelen. Egemen medya tarafından sıkça üretilen bu söz; endüstriyel, ırkçı ve cinsiyetçi futbolun ‘taraftarlar arasında çıkan olaylar’ ile perdelenmesini de sağlamıştır. Karşılaşmanın son anlarında Al-Masry tribünlerinden sahaya inen binlerce kişi silahlarıyla 79 […]
Simon Kuper, 1994 yılında kaleme aldığı “Football Against the Enemy (Düşmana Karşı Futbol)” kitabının Türkçeye “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir” adıyla çevrileceğini düşünmemiştir muhtemelen. Egemen medya tarafından sıkça üretilen bu söz; endüstriyel, ırkçı ve cinsiyetçi futbolun ‘taraftarlar arasında çıkan olaylar’ ile perdelenmesini de sağlamıştır.
Peki, yaşananlar gerçekten ‘taraftar grupları arasında çatışma’ mıydı? Maçı 3-1 önde götüren Al-Masry takımının taraftarları neye kızmışlardı da binlerce kişiyle sahaya inmişti? Al-Masry taraftarlarının sahaya inerken attığı ‘intikam’ sloganları, iki takım arasındaki son maçı Al-Ahly’nin kazanmasından mıydı? Peki bu atışma, futbolcuları linç edecek kadar büyük bir öfkeye dönüşebilir miydi gerçekten?
UltrAhly üyeleri, Ocak 2011’de Hüsnü Mübarek karşısında gelişen halk ayaklanmasının en önünde yer almıştı (3). Mübarek sonrası dönemde, özellikle Kasım 2011’de Tahrir Meydanı’nda yükselen ‘devrim’ ve ‘demokrasi’ taleplerini de haykıran UltrAhly, hem Yüksek Askeri Konsey’i hem de Müslüman Kardeşler’i hedefine koydu. UltrAhly’e göre her iki egemen özne de Mübarek rejimini baskıyı artırarak sürdürmekte (4).
Dakikalarca süren saldırı sırasında polisin ellerini arkadan birleştirerek yaşananları izlemesi, hatta oturdukları sandalyeleri UltrAhly tribünlerine fırlatması da danışıklı bir dövüş olduğunu kanıtlar nitelikte.
Al-Ahly takımının doktoru Ehab Ali, Egypt Independent gazetesine verdiği demeçte saldırının önceden planlandığını belirterek yaşananları “savaş” olarak niteledi (5). Takımın kaleci antrenörü Ahmed Nagy ise taraftarlardan birisinin gözleri önünde öldürüldüğünü söyledi. Nagy, “Koridorlarda yüzlerce yaralı yerlerde yatıyordu. Soyunma odası morga dönmüştü” dedi.
Yüksek Askeri Konsey Başkanı Hüseyin Tantawi ise canlı yayına bağlandığı bir televizyon programında “Buna benzer olaylar dünyanın her tarafında meydana gelebilir.” yorumunda bulundu. Tantawi, elbette ki bir araştırma komisyonunun kurulacağını ve sorumluların bulunacağını da sözlerine ekledi, ancak o bildik deyimle ‘kendi halkına zulmeden bir iktidar’ın sözünün arkasında ne kadar duracağını da önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Mısır’da Yüksek Askeri Konsey ve Müslüman Kardeşler’in mutabakatı tarafından yeniden üretilen baskıcı rejime karşı demokrasi ve özgürlük taleplerini yükselten, devrimi Tahrir Meydanı’nda sürdüreceğini haykıran yüz binlerin yansımasıydı UltrAhly. Gerici ve örgütlü bir tabanın, iktidar aygıtları gözetiminde ve ‘intikam’ söylemleri ile saldırıya uğradı. Port Said Stadı’nda yaşanan, ‘Mısır devrimi’ne karşı yapılmış bir katliamdı.
Ancak UltrAhly kasım ayında Tahrir’de haykırdığı sözü tekrarlıyor:
“Faşizme ve militarizme karşı sokak!”
(1) http://www.vice.com/en_uk/read/ultra-violence-in-egypt-tom-dale
(2) http://www.theglobeandmail.com/news/world/political-football-rival-cairo-teams-reflect-loyalties-stretching-back-to-colonial-days/article2324892/
(3) a.g.b.
(4) a.g.b.
(5) http://www.egyptindependent.com/node/632996