AKP iktidarının son yasal düzenlemeleri sayesinde 15 yaşındaki Ş.B., molotof kokteyli attığı iddiasıyla artık bomba atmış sayıldığı için 24 yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Hrant Dink’in katili 25 yaşındaki Ogün Samast ise “çocuklar hakkında yapılan değişiklik hükümlerine” göre örgüt üyeliğinden beraat etti Medyadaki haber ve köşe yazılarından meclisteki bütçe görüşmelerine kadar pek çok alanda uzun tutukluluk […]
AKP iktidarının son yasal düzenlemeleri sayesinde 15 yaşındaki Ş.B., molotof kokteyli attığı iddiasıyla artık bomba atmış sayıldığı için 24 yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Hrant Dink’in katili 25 yaşındaki Ogün Samast ise “çocuklar hakkında yapılan değişiklik hükümlerine” göre örgüt üyeliğinden beraat etti
Medyadaki haber ve köşe yazılarından meclisteki bütçe görüşmelerine kadar pek çok alanda uzun tutukluluk süreleri, haksız ve hukuksuz tutuklamalar, gerçeklikten yoksun iddianameler kamuoyunun gündeminde yer etti. Hak mücadelesi verenler başta olmak üzere toplumsal muhalefet bileşenlerinin Hopa davası ile yaratabildiği meşruluğu artırmak, benzer yargılama süreçlerine müdahale edebilme anlamında bir görev olarak karşımızda duruyor.
AKP ise boş durmuyor. Kamuoyundan uzun tutukluluk sürelerine gelen eleştirileri ‘geçici mahkûmiyet’ diye adlandırılan bir yöntemle savuşturmaya çalışıyor.
‘Geçici mahkûmiyet’i Kürt halkına ve devrimcilere karşı yürüttüğü savaş politikasının silahı yapıyor bir yandan. KCK, Devrimci Karargâh vb. adlarla yürütülen operasyonlarda günde ortalama 30 kişiyi gözaltına almaktan ve tutuklamaktan çekinmiyor. Diğer yandan devletin yapısal dönüşümünde tökezlemesine neden olabilecek yargılamaları sessizce aklamaya çalışıyor. Hizbullahçıları, Sivas davası sanıklarını ve onlara kol kanat gerenleri aklamaya çalışıyor.
Son 10 gün içerisinde çıkan iki haber ve haberlerdeki iki ‘çocuk’ AKP’nin ‘geçici mahkûmiyet’ yönteminin nasıl işlediğini gözler önüne seriyor.
Geleceği karartılan Ş.B.
“Adana Emniyet Müdürü Mehmet Avcı geçtiğimiz günlerde molotof kokteylinin ‘likit bombası’ olarak adlandırılarak silah kapsamına alınmasını ve atanlara silahla karşılık verilebilmesini önermişti. Avcı’nın önerisinin ardından yargı harekete geçti. 27 Kasım’da Van 4. Ağır Ceza Mahkemesi, molotof kokteyli hazırladığı iddia edilen 2 sanığa 12 yıl 6’şar ay hapis cezası verdi. Bu kararın ardından Adana’da çok önemli bir gelişme yaşandı. Savcılık molotof atan bir kişi için 24 yıl hapis cezası istedi… …İddianamede sanık için kasten adam öldürmeye teşebbüs, görevli memura silahla etkili eylem suçlarından toplam 24 yıl hapis cezası talep edildi. Artık molotof kokteyli, atanı da yakacağa benziyor.”
Savcıların Adana Emniyet Müdürü’nün talimatı ile hızla harekete geçmesini 7 Aralık günü sevinçle duyuruyordu haber bültenleri. Adana Emniyet Müdürü, molotof kokteylini bir kere bomba ilan etmişti. Artık savaş politikalarına karşı direnme hakkına sahip çıkarak molotof kokteyli atan, gizli tanıkların ifadeleri doğrultusunda molotof kokteyli attığı tespit edilen ya da evine yapılan baskında molotof kokteyli hazırladığı iddia edilen herkes bombalı eylem yapmış sayılacaktı.
Sayıldı da. Önce 12 yıl 6 ay istendi, yetmedi. Bir sonraki suçlamada 24 yıla çıkartıldı ceza. Müebbete kadar yolu vardı.
Ancak pek çok haber bülteninin es geçmeyi tercih ettiği bir ayrıntı vardı. 24 yıl hapsi istenen Ş.B. 15 yaşındaydı. İddianameye göre Ş.B. 4 Mayıs 2010’da, yani 13,5 yaşındayken Şakipaşa Polis Merkezi’ne molotof kokteyli atmış ve bir polisin yaralanmasına neden olmuştu. Aynı Ş.B. 30 Eylül 2011 günü bir başka eylemde yine molotof kokteyli atmış ancak isabet ettirememişti.
Ne cüretti bu Ş.B.’deki? Tekdir ile uslanmamıştı madem, hakkı kötekti.
Gözaltına alındıktan sonra Adana Adli Tıp Kurumu’na götürüldü. Adli Tıp, Ş.B.’nin 13,5 yaşında yaptığı eylem hakkında hazırladığı raporda “İşlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilme ve davranışlarını buna göre yönlendirebilme yeteneği gelişmiş” dedi. Ş.B. hapishaneye, rapor da iddianameye konuldu.
Ve Ş.B. çocukluğu bir kenara bırakılarak geleceği karartılanların son örneği oldu…
Geçmişi aklanan Ogün Samast
“Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin Ogün Samast’ın ‘terör örgütüne üye olmak’ suçundan yargılandığı davada tahliyesine karar verildi. Samast’ın avukatı Levent Yıldırım, müvekkilinin 4 yıl 11 aydır tutuklu bulunduğunu, örgüt üyeliği suçundan dolayı ceza verilse dahi yatacağı sürenin tutukluluk süresinden fazla olmayacağını öne sürdü ve müvekkilinin tutukluluk halinin kaldırılmasını talep etti… …Mahkeme heyeti, Samast’ın hükmen tutuklu bulunmasına, tutuklulukta geçen süreye ve 6008 sayılı yasa ile çocuklar hakkında yapılan değişiklik hükümlerine göre örgüte üye olma suçunda tutukluluk halinin kaldırılmasına karar verdi.”
Hakimlerin, devletin talimatı ile hızla harekete geçmesini 16 Aralık günü şaşkınlıkla duyuruyordu haber bültenleri. Devlet, Ogün Samast’ı bir kere çocuk ilan etmişti. Artık onun yaşında ve onun düşüncelerinde olan, eline silahı tutuşturup ‘git ve vur’ diyen, yakalanmasının ardından Türk bayrağını eline tutuşturup anı fotoğrafı çektiren, 5 yıllık dava sürecinde sorumluları ‘sorumlu’ ilan etmeyen, onları davaya katmayan, telefon kayıtlarını göndermemekte direnen, davanın arka planını aydınlatmaya çalışan gazetecileri hapishaneye tıkan tüm yapılanma çocuk sayılacaktı.
Sayıldı da. Samast, terör örgütü üyeliği ile yargılandığı davadan beraat etti. Tümden beraate kadar yolu vardı.
Ancak pek çok haber bülteninin es geçmeyi tercih ettiği bir ayrıntı vardı. Çocuk denilen Ogün Samast 25 yaşındaydı. Terör örgütü üyeliği suçlamasından beraat etmişti, ancak unutulmuştu ki yukarıdan aşağıya ‘vur’ emri verilmiş bir emir-komuta zincirinin son halkasıydı. Aynı zincir, mahkemede de Dink ailesine hakaretler yağdırmıştı ve cinayeti savunmuştu. Olanakları olsa onları da vururdu.
Ne naif çocuktu bu Ogün Samast? O istemişti bir göz, devlet vermişti iki göz.
Ogün Samast’ın avukatı “yattı zaten yeterince” dercesine ‘terör örgütü üyeliği’ suçlamasından beraat istedi. Mahkeme heyeti de suçun vasfı ve mahiyetini, kuvvetli suç şüphesini, mevcut delilleri elinin tersiyle itti. Hükmen tutuklu bulunduğu süreye dayanarak “örgüte üye olma suçundan tutukluluk halinin kaldırılsın” dedi.
Ve Ogün Samast ‘çocukluğu’ esas alınarak geçmişi aklananların son örneği oldu.