Giriş 8 Haziran Pazar akşamı evine giderken kimlik sorma bahanesiyle yolu iki sivil polis tarafından kesilen ve kimliği GBT’ye tabi tutulmadan apar topar gözaltına alınarak tutuklanan ve İstanbul’da sırasıyla, Beşiktaş İnzibat, Hasdal Askeri Cezaevi’nde işkence gören vicdani/total retçi Mehmet Bal 13 Haziran’da Adana 6. Kolordu Askeri Cezaevi’ne sevk edildi. 16 Haziran’da 6. Kolordu Askeri Mahkemesi’nde […]
Giriş
8 Haziran Pazar akşamı evine giderken kimlik sorma bahanesiyle yolu iki sivil polis tarafından kesilen ve kimliği GBT’ye tabi tutulmadan apar topar gözaltına alınarak tutuklanan ve İstanbul’da sırasıyla, Beşiktaş İnzibat, Hasdal Askeri Cezaevi’nde işkence gören vicdani/total retçi Mehmet Bal 13 Haziran’da Adana 6. Kolordu Askeri Cezaevi’ne sevk edildi. 16 Haziran’da 6. Kolordu Askeri Mahkemesi’nde duruşması yapılacak. Mehmet Bal’in gözaltına alınmasının ardından yaşadığı ve benim burada yazmaya bile cesaret edemediğim beş günü isteyen http://www.bianet.org/bianet/ kategori/bianet/107612/kronoloji-vicdani-retci-mehmet-balin-5-gunu bağlantısından okuyabilir.
9 Haziran günü ise Sultanahmet 1. Sulh Ceza Mahkemesi, İsrail’in Lübnan’ı işgaline karşı çıkan İsrailli vicdani retçiler Itzik Shabbat ve Amir Paster’i bir basın açıklamasıyla desteklediği için vicdani retçi Halil Savda’yı altı ay hapisle cezalandırdı. Mahkeme, 1 Ağustos 2006’da İstanbul Konsolosluğu önünde yaptığı basın açıklamasında Ceza Yasası’nın (TCK) 318. maddesi uyarınca ve “halkı askerlikten soğutmak” iddiasından suçlu bulduğu Savda’nın bu cezasını iyi halden beş aya indirdi. Ancak vicdani retçi İsmail Saygı’nın serbest bırakılmasını talep eden bir basın açıklamasına katıldığı sırada daha önce verilen 11,5 aylık hapis cezası nedeniyle 27 Mart’ta gözaltına alınarak tutuklanan Savda, 2 Haziran’daki karar duruşmasına katılamadı, avukatı kararı temyize götüreceklerini açıkladı.
12 Haziran günü Adana 1. Sınıf Askeri Cezaevi’nde işkenceyle ölüme sebebiyet vermekle suçlanan askeri görevlilerin yargılandığı 5. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın duruşmasına bir askeri savcı, hırsızlığa teşebbüs suçu nedeniyle 27 Haziran 2005 tarihinde tutuklanarak, Adana 1. Sınıf Askerî Cezaevi’ne gönderilen asker Murat Polat’ın “emir komuta zinciri içinde, sistematik işkence” sonucunda katledildiğini kayda geçirtti.
Gelişme
Vicdani ret en dar anlamıyla, bir bireyin dini, ahlaki, ideolojik, siyasi, cinsel, herhangi bir gerekçeyle zorunlu askerlik hizmetinde bulunmayı reddetmesi anlamına gelmekte. Daha doğru ve geniş bir tanımı ise şu; bir bireyin kendi iradesi dışında hiçbir angarya ve dayatmayı kabul etmemesi. Anti-militarizm ise savaş ya da şiddet karşıtlığı olmanın çok ötesinde toplumsal alanın bütün yapı ve ilişkilerinde güç-merkezliliğin, ataerkilliğin ve amaçlı-amaçsız şiddetin tasfiye edilmesi ve yeni bir dünyanın tamamen barışçı ilişki ve yapılar ekseninde kurulması anlamına geliyor.
Özellikle militer ve paramiliter güçlerin bu kadar doğrudan siyasetin aktörü olduğu ve toplumsal yapıda bu denli kanıksandığı, her gün yeniden üretildiği yaşadığımız coğrafyada “anti-militarist” kimliğin çok daha insani ve ahlaki bir temele dayanması gerekiyor. Bu anlamda Türkiye gibi, askeriyenin, düzenin temel dinamiklerinden biri olarak siyasi, ekonomik ve hukuksal açıdan özerk durumda örgütlenebildiği, askerliğin zorunlu olduğu ve dahası devlet-vatandaş arasındaki ilişkilerin doğrudan ya da dolaylı şekilde askeriye tarafından belirlendiği bir ülkede anti-militarist mücadelenin önemli ayaklardan birini işte bu “vicdani retçilik” oluşturuyor.
Sonuç
Daha önce vicdani ve total retlerini açıklayanların ve son olarak Mehmet Bal’ın tutuklanması, işkence görmesi ve angaryaya zorlanması ne askeriyenin mantıksız yapısıyla ne Türkiye’nin yeterince demokratikleşmemiş olmasıyla ne de Türkiye’deki defolu hukuk anlayışıyla açıklanabilir. Kısaca hazmedilemeyen şey, bir insanın tamamen kendi iradesiyle bu düzene hizmet etmemeyi seçmesi ve yeni bir ahlak yaratmasıdır. Burada ilericilere düşen şey ise, bu yeni ahlakı anlamaya çalışmak ve bu onurlu piyade saldırısına destek vermektir. Kısacası, olay elini taşın altına koymak ya da koymamaktır, meselenin hepsi değilse de büyük kısmı budur…