ABD’nin önde gelen muhalif yazarlarından Noam Chomsky Boston’da yaptığı bir konuşmada, bir dinleyicinin radikal Venezüella ve Bolivya hükümetlerinin ABD için yarattığı tehlike hakkındaki söylediklerini yanıtladı: ABD’nin Venezüella Başkanı Hugo Chavez’i kısa bir süre görevinden uzaklaştıran hükümet darbesini desteklediğini ve Chavez geri getirilince ve Latin Amerika’da oluşan şiddetli tepki üzerine vazgeçmek zorunda kaldığını biliyoruz. Latin Amerikalılar […]
ABD’nin önde gelen muhalif yazarlarından Noam Chomsky Boston’da yaptığı bir konuşmada, bir dinleyicinin radikal Venezüella ve Bolivya hükümetlerinin ABD için yarattığı tehlike hakkındaki söylediklerini yanıtladı:
ABD’nin Venezüella Başkanı Hugo Chavez’i kısa bir süre görevinden uzaklaştıran hükümet darbesini desteklediğini ve Chavez geri getirilince ve Latin Amerika’da oluşan şiddetli tepki üzerine vazgeçmek zorunda kaldığını biliyoruz. Latin Amerikalılar demokrasiyi bizden daha fazla ciddiye alıyor.
Hükümet darbesi zor kullanılarak başarıya ulaşmayınca ABD derhal Chavez karşıtı grupları desteklemeye başladı. ABD’deki basın, bunu Chavez karşıtı demokrasi yanlısı gruplara yapılan destek diye açıkladı.
Dikkat edin, tanıma göre, eğer başkana karşıysanız demokrasiden yanasınız. Yapılan bütün anketlerin (ve Latin Amerika’da bu konularda sık sık anket yapan çok güvenilir anket şirketleri var) ortaya çıkardığı gerçeğin, demokrasiye, yani demokrat hükümetlere güvenin azaldığı doğrultusunda olduğu konu dışı kalıyor. Aslında Latin Amerika’da demokrat hükümetlere desteğin azalmasının geçerli bir nedeni var: hükümetler demokrasinin altını oyan neo-liberal programlarla (IMF, ABD Hazinesi programları gibi) yakın ilişki içindeler. Bazı istisnalar var ve bunlardan en önemlisi Venezüella.
Chavez’in seçildiği 1998 yılından beri hükümete verilen destek hızla artıyor. Bütün Latin Amerika’da en çok desteklenen hükümet Venezüella’da. Chavez serbest ve dürüst olduğu kabul edilen birkaç seçimi ve değişik referandumları kazandı, ama o bir “diktatör”; tenekeden yapılmış bir diktatör ve eğer bizim sevgili başkanımız (Bush) öyle diyorsa, öyle demektir. Ve diktatör olduğuna göre onu devirmek için komplo kurmak, tanımı gereği demokrasinin yanında olmak demektir.
Kendimize soralım, örneğin eğer İran ABD’de hükümet darbesine destek olsaydı ve başarısızlığa uğrayınca da hemen ardından hükümet karşıtı grupları desteklemeğe başlasaydı, bizim tepkimiz ne olurdu? Onlara dondurma ve şeker mi ikram ederdik?
Diktatörlük olduğu iddia edilen Venezüella’da bu grupların özgürce çalışmalarına izin verildi. Hatta darbeye destek veren gazeteler bile özgürce yayına devam ediyor.
ABD’nin elinde uzun zamandan beri Güney Amerika’yı kontrol altında tutmak için kullandığı iki silah var. Biri ekonomik diğeri ise askeri güç. İkisi de devamlı olarak kullanıldı. Ama şimdi bu iki güç de etkisini kaybetmekte ve bu ABD’li stratejistler için ciddi sorunlar yaratıyor.
Ekonomik güç… İspanyol sömürgeciliğinden beri tarihinde ilk defa Latin Amerika bağımsızlık ve kısmi bütünleşme için birlikte hareket etmeye başlıyor.
Tarihleri boyunca Latin Amerika ülkeleri birbirlerinden ayrı ve uzak durdular. Her ülkede aralarında derin uçurumlar bulunan aşırı varsıllar ve çoğunluğu oluşturan aşırı yoksullar vardı ve ülkeler deyince bahis konusu olan bu varsıl seçkinlerdi. Bu seçkinlerin eğilimleri kendi vatandaşları veya birbirlerine değil ama Kuzey Amerika ve Avrupa’ya idi. Para Zürih’e, Londra’ya veya New York’a kaçıyordu – Riviera’da ikinci bir eve yahut çocukların Cambridge’deki eğitimine… gibi. İki tabaka arasında hiçbir etkileşim olmadan böyle devam etmiş gitmiş ama artık bu durum değişiyor.
Öncelikle, Bolivya’da olduğu gibi halk hareketleri oluşuyor. Orada, bizim burada hayal bile edemeyeceğimiz bir demokratik seçim oldu. Yani, eğer bizde dürüst bir haber yayını olsaydı, onların seçimi ile bizimkini karşılaştırmaya utanırdık.
Ayrıntılara girmeyeceğim, ama herkes biraz düşünse kendisi çıkartabilir; yüksek oranda katılım, neye oy verdiklerinin bilinci, kendi içlerinden birine oy vermeleri, ilgilendikleri esas konular gibi. Biz bunları hayal bile edemeyiz çünkü bizim seçimlerimiz tam olarak diş macunu satar gibi ticaret reklamları düzeyinde.
Bütün kıtada halk hareketleri oluşuyor ve artık bunlar, bir ölçüde, birbirleriyle bütünleşmeye başladı.
Silahlı güç etkisini kaybetmeye başladı. Venezüella’da 2002 girişimi çabucak yenilgiye uğradı. Bu değişiklikten dolayı ABD artık, daha önceden devirmeye çalıştığı hükümetler benzerlerini destekliyor; desteklemek zorunda kalıyor.
Ekonomik silah da büyük ölçüde zayıflıyor. IMF ülkelerden kovuluyor. IMF demek ABD Maliye Bakanlığı demek. IMF’nin poster ülkesi olan ve IMF reçetelerini harfi harfine uygulayan Arjantin korkunç bir ekonomik krize girdi. Krizden ancak IMF kurallarına radikal bir şekilde karşı çıkarak kurtuldu. Ve şimdi de, başkanlarının deyişiyle, “IMF’den kurtuluyor”. IMF’ye borçlarını Venezüella’nın yardımıyla geri ödüyor. Venezüella Arjantin’in borcunun büyük bir kısmını IMF’den satın aldı. Brezilya’da da aynı şey oluyor. Bolivya’da da aynısı olacak.
Genel olarak, ekonomik önlemler zayıflıyor, askeri önlemler de eskisi gibi değil. Şüphesiz ABD bu durumdan çok kaygı duyuyor. Ama bu ABD askeri emellerinden vazgeçti demek değil. Tam tersine, Latin Amerika’da ABD’li askeri personel sayısı herhalde eskiden olduğu kadar yüksek.
ABD’de eğitilen Latin Amerikan asker sayısı da artıyor. İlk defa olarak (Soğuk Savaş sırasında bile hiç olmadı) ABD’nin askeri yardımı, federal hükümetin ekonomik ve sosyal yardımlarının toplamını aştı; bu bir değişiklik. Bütün kıtada hava üsleri de çoğaldı.
Yakında seçim yapacak Ekvador’a da dikkat edin. Olası galip Rafael Correa ilginç bir insan. Ekavador’da ABD’nin büyük hava üssü Manta’yı ne yapacağı sorusunu, eğer ABD Ekvador’un Miami’de hava üssü kurmasına izin verirse, Manta da Ekvador’da kalabilir diye yanıtladı.
Artık böyle şeyler olageliyor. İlk defa olarak bir yerli ulus arayışı var. Bolivya gibi bazı ülkelerde yerli çoğunluk, 500 yıldan beri ilk kez politika alanına girdi ve kendi adaylarını seçti. Bunlar çok büyük değişiklikler, ama ABD bir türlü pes etmiyor.
Askeri eğitim de değişti. Odak noktası şimdi radikal halkçılık ve sokak takımları. Radikal halkçılık ne demek herhalde bilirsiniz. Yani, bir papazın hizadan çıkan köylüleri veya herhangi birilerini örgütlemesi gibi. Evet, bu ciddi. Ne yapacaklar?
Hükümetlerin güvenlik çıkarları var; ulusal güvenliği korumak zorundalar. Eğer yeni açıklanan gizli ABD belgelerini okuduysanız, ne demek olduğunu anlarsınız. Ben okudum; hükümet düşmanına, başlıca düşmanına karşı kendisini koruyor.
Başlıca düşman yerel halktır. Bu yeni, eski bütün hükümetler için böyle. Açıklanan gizli belgelerin çoğu, hükümetin kendisini kendi halkına karşı koruması hakkında. Ulusal güvenlikle fazla ilgisi yok. Hükümetin planlarının tam ne olduğunu bilmiyoruz çünkü planların bizden gizlenmesi gerektiğini düşünüyorlar. Biz de kuramsal düşünmek zorundayız..
Elimde somut bilgiler yok ama ben Pentagon’da planlama dairesinde oturuyor olsaydım ve Bolivya, Venezüella ve hatta İran’da hükümet darbesi planlamam istenseydi ne yapardım diye düşüncelerim var. İlk akla gelen, ve onların da ilk aklına gelen varsaydığım, ayrılıkçı hareketleri desteklemek. Petrolün bulunduğu bölgelerin coğrafyasına bakarsanız bunun olanaklı olduğunu görürsünüz.
Venezüella’da petrol yatakları, seçimlerde karşıtların adayının bölgesi Zulia’da. Latin Amerika’da ABD askeri gücünün sağlam yerleşmiş olduğu birkaç ülkeden biri olan Kolobiya ile hudut. Zulia varsıl, en zengin petrol yataklarının bulunduğu, oldukça Chavez karşıtı bir eyalet. Orada bölücülük hareketlerinin başladığı söylentileri var. Eğer bu doğruysa, ABD o zaman eyaleti “dikta
tör”den korumak için işe karışabilir. Venezüella’da durum bu.
Bolivya’da en zengin gaz kaynakları çoğunlukla Avrupalıların yerleşmiş olduğu batı ovalarında. Bu varsıl Avrupa kökenli Bolivyalılar hükümete karşı. Bölge, gene ABD askeri üslerinin var olduğu ülkelerden biri olan Paraguay’la sınır komşusu. Burada da aynı bölücü hareketin hazırlandığını düşünebiliriz.
25 Ekim 2006
[Green Left Weekly’den Emine Kunter tarafından çevrilmiştir]