Samandağ’ın Atatürk, Yeni Mahalle ve Yeşilada Mahallelerinin tam ortasına korkunç gürültü ve toz kaynağı olan hazır beton santrali yapılması, başta Samandağ halkı olmak üzere oradaki bitkilerin ve hayvanların yaşamına, toprağın ve suların sağlıklılığına büyük bir tehdittir. Bu tehdide, Samandağ halkının ve doğasının varlığına açıkça yürütülen bu saldırıya karşı gecikmiş de olsa ciddi bir mücadele yükseltilmeye başlanmıştır
Bir doğa parçasına anlam katan, orada yaşayan insanlardır. Ancak sağlıklı yaşayan ve sağlıklı düşünen insanlar, o doğa parçasını güzelleştirebilir ve yaşam alanı yapar. Bunu, bugünkü Samandağ ilçemizin tarihsel adı olan Seleukia Pieria dönemindeki bir olayla somutlayabiliriz. MÖ 8. yüzyılda aktif olarak kullanıldığı bilinen Al-Mina Limanı, Mitanniler’den başlayarak Asur, Babil ve Pers egemenliğinin ardından Helenistik dönemde de kullanılmıştır.
Asurca kaynaklarda Asi Deltası ve yakın çevresi “Patina/Pattin”, daha sonra da “Ungi” adını almıştır. Bugünkü Amik Ovası’ndaki Tell-Tainat’ın (Kunulua) yönetim merkezi olduğu Patina Krallığı döneminde Al-Mina, Asurluların göz diktiği bir limandır. Bulunduğu konum nedeniyle Mezopotamya-Anadolu ve Doğu Akdeniz’i birbirine bağlayan bu coğrafya, tarih boyunca bölgede kurulan devletlerin egemenlik savaşına da sahne olmuştur.
MÖ 3. yüzyıla kadar etkili olan Al-Mina, bugünkü Sabuniye bölgesindedir. Seleukos Kralı I. Nikator (MÖ 305-281) döneminde Al-Mina’nın 7 km kuzeyinde Seleukia Pieria’nın kurulmasıyla Helenistik Dönemde yaşam buraya kaydırılmıştır.[1] Bu limanın Musa Dağı’ndan gelen selin taşıdığı taş ve toprakla dolmasını önlemek üzere Roma İmparatoru Vespasian döneminde MS 69’da başlatılan tünel çalışması 2 yıl sürmüştür. Oğlu Titus tarafından tamamlandığı için kayıtlara “Titus Tüneli” olarak geçen ve antik dönemin mühendislik harikasının uzunluğu 1380 m, genişliği 6 m ve yüksekliği 7 metredir. Aradan yaklaşık 2 bin yıl geçmesine karşın bugün de iç ve dış turizmin önemli kaynağı olarak Samandağ ekonomisine katkı sağlayan Titus Tüneli, sağlıklı ortamda yaşamak isteyen ve sağlıklı düşünen insanların emeğinin eseridir. Doğaya zarar vermediği gibi bölgenin en işlevsel limanını selin zararlarından korumuş Seleukia Pieria’nın daha da güçlenmesini sağlamıştır.
Bu tarihsel arka planı hep hatırda tutarak 2 bin yıl sonra Samandağ’da gerçekleşen büyük bir yanlışa, doğal ve toplumsal kıyıma yol açacak hazır beton santralı katliamına dikkat çekmek istiyorum. Bilindiği üzere 6 ve 20 Şubat depremleri, Hatay’daki yaşam alanlarımızı önemli oranda etkiledi. Büyük can kayıplarımız yanında Antakya başta olmak üzere Defne, Samandağ, Kırıkhan, İskenderun ve Arsuz’da büyük yıkım gerçekleşti. Tüm deprem bölgesindeki yaklaşık 100 milyon ton inşaat yıkıntı atığının 40 milyon tonu Hatay’dadır. Bu atıkların yaklaşık 30 mekanda toplanmakta olduğu ve bu süreçte kanun-yönetmeliklere aykırı olarak enkaz-moloz taşınmasından kaynaklı oluşan tozlarla havada asılı kalan ve çapı 10 mikrometreden küçük partiküllerin (PM10) kanserojen maddeler içerdiği biliniyor.[2] Hatay Tabip Odası’nın ve İstanbul Çevre Mühendisleri Odası’nın Antakya-Defne-Samandağ ilçelerinde yaptıkları ölçümlerde havada bulunan partikül oranının, Dünya Sağlık Örgütü’nün sınırının 3 katı olduğu anlaşılmıştır.[3] Bilimsel çalışmalarla depremin büyük yıkıma yol açtığı bu üç ilçemiz hava sağlığı bakımından büyük tehlike altındayken, Samandağ’ın Atatürk, Yeni Mahalle ve Yeşilada Mahallelerinin tam ortasına korkunç gürültü ve toz kaynağı olan hazır beton santrali yapılması, başta Samandağ halkı olmak üzere oradaki bitkilerin ve hayvanların yaşamına, toprağın ve suların sağlıklılığına büyük bir tehdittir. Bu tehdide, Samandağ halkının ve doğasının varlığına açıkça yürütülen bu saldırıya karşı gecikmiş de olsa ciddi bir mücadele yükseltilmeye başlanmıştır. Araştırmacı-yazar Hamide Rencüs ve çevre aktivisti Demet Parlar’ın katılımıyla mahalle sakinlerinden Mevlüt Oruç ve arkadaşlarının başlattığı bu çalışma, “Beton Santrali İstemiyoruz” hareketinin oluşmasıyla konuyla ilgili hukuki ve fiili mücadeleye dönüşmüştür. Aynı adla kurulan Whatsapp grubunda mücadelenin ve çalışmaların seyriyle ilgili gerçekleşen paylaşımlardan yola çıkarak yaptığımız önemli saptama ve değerlendirmeler şunlardır:
Atatürk, Yeşilada ve Yeni Mahalle halkı başta olmak üzere geleceğine sahip çıkmak durumunda/zorunda olan tüm Samandağ halkının, çevre derneklerinin ve konunun uzmanı bilim insanlarının “Beton Santrali İstemiyoruz Platformu”nun mücadelesine katılıp destek vermeleri, bu hayati saldırıdan daha çabuk kurtulmamızı sağlayacaktır. İşte o zaman, 2 bin yıl önce Samandağ’a Titus Tüneli’yle güzellik, yarar sağlayan insanların emeklerine saygı göstermiş oluruz ve kendi geleceğimizi yaşanabilir bir doğayla kurabiliriz. Onun için de, “Rant ve sermaye değil, öncelikle sağlıklı yaşam!” demeliyiz.
[1] Yıldırım Nurgül, Eski Doğu Akdeniz’de Bir Krali Liman “Al-Mina”, Archivum Anatolicum-Anadolu Arşivleri 13, Aralık 2019, s.185-201 (dergipark.org.tr)
[2] İnandı Tacettin, “Depremin Hatay’da Halk Sağlığına Etkileri”, İnterdisipliner Yaklaşımla Hatay’da Afet Deneyimi, Nobel Yayınevi, Ankara, 2023, s.462
[3] Kabadayı, Müslüm, “Kapitalizmde Deprem Yıkım Örneği: Hatay”, http://kongrekaraburun.org/wp-content/uploads/2023/08/17.-KARABURUN-BILIM-KONGRESI-KESIN-PROGRAM.pdf
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.