Mutlak butlan siyasal iktidarın, “Bu hiç olmadı, hiç yaşanmadı” deme çabasıdır. Siyasal hafızanın silinme çabasıdır. Bir siyasal liderin fiilen var olmuşluğunu hatta bir toplumsal hareketin fiilen var olmuşluğunu hiç yaşanmamış ilan etme çabasıdır. Ne yaptıysanız ne söylediyseniz ne kadar oy aldıysanız başlangıçtan itibaren tüm bunları hükümsüz ilan etme çabasıdır
Emmanuel Carrère’in The Moustache (Bıyık) adlı romanı 2005 yılında aynı isimle sinemaya uyarlanmıştı. Filmin çarpıcı yanı “fiilen var olmuşluğun reddi” temasını psikolojik, varoluşsal ve hatta politik bir düzlemde seyirciye sorgulatabiliyor olması. Kitabının filminden daha iyi olduğu söylense de sadece filmini görmüş biri olarak filmin de seyretmeye değer olduğunu söylemeliyim.
Film, çok uzun süredir bıyığı olan ana karakterin birden bıyığını kesmeye karar vermesiyle başlar. Ancak bu son derece sıradan eylemin (bıyık kesme) ardından hayatı da dramatik bir biçimde değişmeye başlayacaktır. İlk sarsıcı unsur, karakterin eşi dahil çevresindeki hiç kimsenin hiçbir şekilde onun bıyığını kestiğini fark etmemesidir. Sıradan olmayan bir tepki beklentisini örtük olarak içinde taşıyan ana karakterimize, bu konu kaçınılmaz olarak açıldığında şaşkınlıkla onun zaten hiçbir zaman bıyığı olmadığı söylenir. Eşi, “Senin zaten hiç bıyığın olmadı ki” der. Asıl yıkıcı unsur böylelikle karşımıza çıkar. Adam önce bunun bir şaka olduğunu düşünür ama çevresindeki herkes aynı şeyi söylemeye devam edince ana karakterimizin gerçeklik algısı çökmeye başlar. Karakter açısından kimliğinin bir parçası olan bu küçük ayrıntı (bıyık), herkes tarafından yok sayılınca, adam kendisini fiilen var olmamış biri gibi hissetmeye başlar. Film boyunca kimlik, hafıza, gerçeklik ve delilik arasındaki sınırların gittikçe silikleştiğini görürüz.
Mesele çok katmanlıdır. Filmin ana karakterine özgü olarak tercih edilen bıyık metaforu her birimizde farklılaşır. Şüphesiz her birimizin, kimliğimizi tanımlayan, varoluşumuzla hayata kattığımız ve filmdeki gibi en azından yakınlarımız için nispeten açık olduğunu düşündüğümüz özelliklerimiz vardır. Filmdeki karakter gibi bunlara aslında hiç sahip olmadığımızı duymak sanıyorum hepimizin kendi gerçekliğimizi algılayışımız açısından sarsıcı olacaktır. Diğer yandan katmanlar sadece bıyık gibi fiziksel ya da örneğin diğerkamlık gibi karaktere özgü şeyler bağlamında oluşmaz. “Fiilen var olmuşluğun reddi” bireysel olduğu kadar toplumsal boyutta da gerçeklik kaybını beraberinde getirebilir.
CHP’nin başındaki mutlak butlan meselesi de böyledir kanımca… Mutlak butlan, fiilen var olmuş bir şeyi yok saymaktır kabaca… Bıyık metaforu gibi… Nasıl ki filmde bıyığın var olmuşluğu reddediliyorsa, bugün var olmuşluğu reddedilmek istenen, butlan kılınmak istenen de Kılıçdaroğlu sonrasında, Özgür Özel liderliğinde alınan yolun, yürütülen muhalefetin, yapılan mitinglerin belirgin kıldığı görsel, işitsel ve sembolik izdir. Bıyık yoksa muhalefet de yoktur anlayacağınız…
Bıyık yoksa Özgür Özel yoktur mesela… bıyık yoksa mitingler yoktur… mitinglere katılan insanlar yoktur… atılan imzalar yoktur… bıyık yoksa İmamoğlu yoktur… hapiste bir cumhurbaşkanı adayı bile yoktur… hiç olmamıştır… mutlak yoktur…
Mutlak butlan siyasal iktidarın, “Bu hiç olmadı, hiç yaşanmadı” deme çabasıdır. Siyasal hafızanın silinme çabasıdır. Bir siyasal liderin fiilen var olmuşluğunu hatta bir toplumsal hareketin fiilen var olmuşluğunu hiç yaşanmamış ilan etme çabasıdır. Ne yaptıysanız ne söylediyseniz ne kadar oy aldıysanız başlangıçtan itibaren tüm bunları hükümsüz ilan etme çabasıdır. Rakibin sadece susturulması değil daha ötesi varlığının reddedilmesi çabasıdır. Dahası siyasal butlanın sadece kişisel değil, kitlesel bir deneyim haline gelmesidir. Var olmuşluğu reddedilmek istenen sadece bir genel başkan değil, Türkiye’de yükselen toplumsal muhalefet, toplumsal muhalefetin gerçeklik algısıdır.
Bir sabah uyandığımızda Gregor Samsa gibi kendimizi dev bir böcek olarak bulmak bile değil, uyanıp kendimizi bulamamak, aslında hiç olmadığımızı ya da hiç olduğumuzu kabul ettirmektir butlan. Turbunan, şalgamınan, kayyımınan olmadı butlanınan…
Kaynak: Evrensel
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.