“Eşit, özgür, adil bir dünyada ısrarcıyız. Yaşamda ısrar ediyoruz ve tüm toplumsal muhalefetle birlikte aile ve nefret yılına karşı bu yılı Onur Yılı ilan ediyoruz. Sistematik, örgütlü, patriyarkal şiddetiniz karşısında bir kişi bile eksilmeyeceğiz. Birbirimizi geride bırakmayacağız”
23. İstanbul Onur Yürüyüşü’nde yaşanan polis şiddetine tepki gösterdiler. İHD İstanbul Şubesi’nde yapılan basın toplantısında 63 kurumun ortak imzasıyla hazırlanan basın metni okundu. Tutuklu 3 kişinin derhal serbest bırakılması istendi. Açıklamanın yapıldığı masaya “Doğan’ı, Hivda’yı ve Seval’i alacağız. Hukuksuz yasaklara ve düzmece bahanelerle verilen yasaklara alışmayacağız #yaşamdaısrar. Lubunyanın onuru işkenceyi yenecek” yazılı pankart asıldı.
Açıklamanın tamamı şöyle:
23. LGBTİ+ Onur Yürüyüşü günü yaşananlara dair basın açıklamamız
22 Haziran Pazar günü 11. İstanbul Trans Onur Yürüyüşü ve sonrasında 29 Haziran Pazar günü 33. İstanbul Onur haftası kapsamında “Yaşamda Israr” temasıyla 23. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşümüzü gerçekleştirdik. 29 Haziran Pazar günü şehri insansızlaştırmak için tüm kaynaklarını seferber eden devletin, içinde LGBTİ+ kelimesi bile geçmeyen sözde ve hukuksuz yasak kararı ile tamamı abluka altına alınmış bir İstanbul’a uyandık. Basın açıklamamızı gerçekleştirirken, yürüyüşte olan ve olmayan, basın ve avukatlarımız dahil toplam 53 kişi işkence ile gözaltına alındı. Gözaltı aracında, nezarethanede yani tüm gözaltı süreci boyunca arkadaşlarımız şimdiye dek hiç olmadığı kadar yoğun kadın düşmanlığına ve transfobiye maruz bırakıldı. Polisler gözaltına alınan trans kadın arkadaşlarımızdan birini, yeni meme ameliyatı olduğunu belirtmesine ve ters kelepçenin dikişlerine zarar vereceğini söylemesine rağmen ters kelepçeledi. Trans kadın arkadaşlarımız nezarethanede önce erkeklerle aynı hücrelere konuldu. Avukatlarımız duruma itiraz ederek kadınlarla birlikte tutulmasını talep etse de arkadaşlarımız erkeklerle aynı koridordaki hücrelere teker teker konularak tecrit edildi. Tecrit edilen trans kadınlar aynı koridorda farklı hücrelerde kalan diğer erkekler tarafından cinsel tacize maruz bırakıldı. Trans kadın arkadaşlarımızın da üst araması erkek polisler tarafından gerçekleştirildi. “Üst araması” adı altında yapılan bu muameleyi açıkça cinsel şiddet olarak tanımlıyoruz. Polis, trans kadınlara yönelik cinselleştirilmiş şiddetini yalnızca arama sırasında değil; nezarethaneden araca götürülürken ve gözaltı süresi boyunca da sürdürdü. Bazı Trans kadın arkadaşlarımızın kollarına erkek polisler girerek eşlik etti. Translara dönük bu nefreti, cinselleştirilmiş şiddeti kabul etmiyoruz.
Yürüyüşe olan saldırıdan sonra, gün boyu bölgeyi terörize eden polisler, arkadaşlarımızı saatler sonra çevrelerdeki kafelerden ve marketlerden gözaltına aldı. Arkadaşlarımızın gözaltı işlemleri, gözaltı gerekçesi olan 2911 sayılı kanunun gerektirdiği uygulamalar ile değil, polisin keyfi saldırısı ve kurumsallaşmış nefret ile gerçekleşti.
Yürüyüşte olmayan, yürüyüşten haberi bile olmayan insanlar da gözaltına alındı. Ayrıca, eylem noktasından kilometrelerce uzakta Fatih’te yemek yiyen arkadaşlarımızın üzerine sivil giyimli 20’ye yakın kişi çullandı, arkadaşlarımız zorla sivil araca bindirildi ve iki saate yakın bir süre onlardan haber alamadık. Beş kişinin beraber durmasının ‘toplanma ve yürüyüş’ olarak sayıldığının iddia edildiğini öğrendik. Fatih’te gözaltına alınan arkadaşlarımız, o gün gerçekleştirdiğimiz İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü üzerinden değil, önceki hafta gerçekleşen 11. Trans+ Onur Yürüyüşü üzerinden hazırlanan yakalama tutanağı ile gözaltına alındı. Arkadaşlarımız sebepsiz yere saatlerce tutulduktan sonra alıkonuldukları karakoldan serbest bırakıldılar. Daha sonra ise arkadaşlarımızın bindikleri araçlar saatlerce sivil araçlar tarafından takip edildi ve araçlarının fotoğrafları çekildi. Biliyoruz ki, arkadaşlarımızın fiziksel olarak takip edilmesi ve bu şekilde gözaltına alınması, onların devlet gözünde “tanınmış şahıslar” olarak değerlendirilip kriminalize edilmesinden ve devletin eylemin tekrarlanacağı korkusundan kaynaklanıyor.
Devlet, bir önceki hafta 22 Haziran Pazar günü gerçekleştirilen 11. İstanbul Trans+ Onur Yürüyüşünde de, fişlediği aktivistleri fiziksel polis takibi sonucunda yürüyüşten saatler önce evlerinin önünden gözaltına aldı. Arkadaşlarımız GBT bahanesiyle durdurulup sivil polislerce sivil araçlarla kaçırıldı. Daha sonra bu hukuksuz yakalamaya gerekçe olarak “kimlik fotoğrafı ile uyumsuzluk” gösterildi. Bir arkadaşımızın mahkeme izni olmadan telefonundaki mesajlar okundu. Yalan gerekçelerle gözaltına alınan arkadaşlarımız hakkında delilden sanığa değil, sanıktan delile giden hukuksuz bir yol izlendi. Ardından hukuksuzca arkadaşımızın telefonuna el konuldu. 5 arkadaşımız yurtdışı yasağı ve her hafta imza koşuluyla serbest bırakıldı. Devletin bu saldırılarla, düzmece gerekçelerle ve yasaklarla bizleri kriminalize ederek sindirmeye çalıştığını görüyoruz. Bu baskılarla, düzmece iddianamelerle bizleri sindiremeyeceklerini buradan bir kez daha söylüyoruz.
Dışarıdaki birçok arkadaşımız gün boyunca hem sivil araçlarla hem yaya olarak sivil polislerce taciz edildi. Yürüyüşe gelmeyen, evlerinde olan arkadaşlarımızın bile kapısına sivil polisler gönderildi. Devlet İstanbul’da yaşayan, önceden fişlediği her lubunyayı hukuka aykırı bir şekilde gözetim altına almaya çalıştı. Gazeteci arkadaşlarımız basın kartlarını göstermelerine rağmen işkenceyle gözaltına alındı. Gazetecilerin birçok elektronik eşyası da dahil olmak üzere bütün elektronik aletlerimize tutanak tutulmadan el konuldu. Gözaltındaki arkadaşlarımız ise neredeyse 12 saat boyunca avukatlarıyla görüştürülmedi, avukatlar ise arkadaşlarımızın çığlık seslerini duyarken, işkenceyi engellemek için emniyete girmek istediklerinde gözaltı tehdidi ile karşı karşıya kaldılar. Bazı avukatlar ise yürüyüşümüzü gerçekleştirdiğimiz alana yakın bir mekandan İstanbul Barosu aracına binmek için ayrıldıkları sırada gözaltına alındı. Avukatların emniyete girişini ve avukatlarımızın arkadaşlarımızla görüşmesini keyfi biçimde engelleyen devlet, çevik kuvvet polisleri ile avukatları gözaltına alma tehdidinde bulunarak; İstanbul Emniyet Müdürülüğü çevresini ve caddeyi insan giriş çıkışına kapattı. Gözaltında olan arkadaşlarımızla dayanışmaya gelenleri terörize etmek ve engellemek içinde mahalledeki dış aydınlatmaları kapattırdı. Vatan Emniyet’in koridorlarında ya da gözaltı araçlarında ışık kapalıyken yaptıkları işkencelerin görünmeyeceğini sananlar bilsinler ki işkenceci polislerinizi de bu emri verenleri de tanıyoruz, biliyoruz, ifşa ediyoruz.
Gözaltına alınan arkadaşlarımız tüm gözaltı süresi boyunca ters kelepçeli bekletildi, “üst arama” adı altında taciz edildi, hakaretlere maruz kaldı, nezarethanede onur kırıcı şekilde fotoğraf ve videoları çekildi. Saatlerce plastik kelepçeleri çıkarılmayan arkadaşlarımızın, tıbbi yardıma erişimi engellendi. Vatan Emniyet’ten Çağlayan Adliyesi’ne nakil sırasında ters kelepçeyi kabul etmedikleri için arkadaşlarımız sözde “emniyet müdürlüğü”nün içerisinde darp edildi, zorla ters kelepçe uygulandı. Maruz kaldığı şiddet sonucu atak geçiren kalp hastası arkadaşımıza ambulans çağırılmadı, ters kelepçesi itirazlar sonucu uzun süre sonra ancak çıkarıldı.
Çağlayan Adliyesi önünde, arkadaşlarımızı karşılamamıza bile tahammül edemeyen devlet aklı, önce Kağıthane için “Onur Haftası eylem yasağı” getirdi, slogan atarsanız gözaltına alacağız diye tehdit etti. Aynı akşam yasak kararına rağmen Taksim’deki cihatçı çetelere göz yuman kolluk kuvvetleri, adliye önünde arkadaşlarımızı karşılarken alkışlamamıza bile eylem yapıyorsunuz diyerek saldırmaya çalıştı ve bizleri ablukaya aldı. Birbirimize ulaşmamızı engellemeye çalışan polis, arkadaşlarımızı farklı kapılardan bırakarak yanlarına gitmemizi engellemeye ve saatlerce özgürlüğüne el koyduğu insanların hareketini kısıtlamaya çalıştı.
Tutuklamaya sevk edilen arkadaşlarımız dışındaki 50 kişi savcı tarafından ifadesi alınmadan ve hakim karşısına çıkarılmadan haklarında yurtdışı çıkış yasağı kararı verildi. Verilen bu kararların hukuksuzca özgürlüklerimizin kısıtlanması, mücadelemizin cezalandırılmaya çalışılması olduğunu biliyor ve adalet sisteminin baskı aracı olarak kullanılmasını teşhir ediyoruz.
Onur Yürüyüşleri tarihinde ilk kez üç arkadaşımız, tutuklama gerektirmeyen 2911 sayılı kanuna muhalefet gerekçesiyle tutuklandı. Yürüyüşe katılmaları gerekçe gösterilen arkadaşlarımız, değil yürüyüş sırasında yürüyüşü gerçekleştirdiğimiz mahallede bile değilken gözaltına alındılar. Tutuklanan arkadaşlarımızdan Hivda’ya ve Sinem’e hapishane girişinde çıplak arama dayatıldı. En son aldığımız bilgiye göre arkadaşlarımız çıplak aramayı reddettikleri için tek kişiye göre havalandırmasız biçimde tasarlanmış hücrede birlikte tutuluyorlar ve siyasi tutsakların koğuşuna alınmıyorlar. Arkadaşlarımızın maruz kaldığı şiddeti kabul etmiyoruz, çıplak aramanın cinsel şiddet olduğunu söylemekten vazgeçmiyoruz.
Tutuklanan arkadaşlarımızın özellikle seçildiğini biliyoruz. Devletin toplumsal muhalefete ve dayanışmaya gözdağı verme çabasını görüyoruz. Doğan’ı, Hivda’yı, Sinem’i sokaklardan, verdikleri mücadelelerden vazgeçmeyişlerinden, Suruç’tan, gençlik eylemlerinden tanıyoruz. Devlet tarafından tutuklanan arkadaşlarımız yıllardır mücadele ettikleri, nefret politikalarına karşı sokaklarda oldukları için “devlet tarafından fişlenen” arkadaşlarımız. Hukuki bir gerekçesi olmayan bu kararın politik gerekçelerini çok iyi anlıyoruz. LGBTİ+ hareket toplumsal muhalefetin doğrudan bir parçasıdır, bizlerin toplumsal muhalefetle bağını hukuksuz saldırılarınızla zedeleyemezsiniz. Ne SDGF ne SODAP ne de bu topraklarda mücadele eden kimse yalnız değildir, mücadelemiz ortaktır. Tutuklanan arkadaşlarımızı yalnız bırakmayacağız. Tüm süreçlerin takipçisi olacağız.
LGBTİ+’larla dayanışan, sistematik nefrete karşı dayanışma gösteren tüm kurumlara teşekkür ediyoruz.
Tüm bunların bilinçli bir yok etme ve imha politikasının parçası olduğunu biliyoruz. Kaç kişiyi gözaltına alabildikleri, onlara ne kadar işkence edebildikleri, kaçını ne kadar baskıladıkları üzerinden bizi yıldırabileceklerini düşünenler yanılıyorlar. LGBTİ+ nefretiyle örülen genel ahlak ve polis ablukasının, örgütlü mücadelemizle karşısındayız. Buradayız, birbirimize sarılıyoruz. Dayanışmadan ve mücadelemizden güç alıyoruz.
Nasıl ki pazar günü bizi yürütmemek için yaptıkları saldırıların ardından arkadaşlarımız için Çağlayan Adliyesi önünde ablukaya alamadıkları bir kalabalığa dönüştüysek, bu sene de yapılanlardan sonra da kitleselleşen bir tepkinin parçası olacağız. Eşit, özgür, adil bir dünyada ısrarcıyız. Yaşamda ısrar ediyoruz ve tüm toplumsal muhalefetle birlikte aile ve nefret yılına karşı bu yılı Onur Yılı ilan ediyoruz. Sistematik, örgütlü, patriyarkal şiddetiniz karşısında bir kişi bile eksilmeyeceğiz. Birbirimizi geride bırakmayacağız.
Patronsuz, pezevenksiz, sömürüsüz, cinsiyetsiz, eşit ve özgür bir yaşam için hepberaber mücadele edeceğiz.
İmzacı kurumlar şöyle: 23. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü Komitesi, 33. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi, 11. İstanbul Trans+ Onur Yürüyüşü Komitesi, 11. İstanbul Trans+ Onur Haftası Komitesi, 11. Antalya Onur Haftası, 13. İzmir LGBTİ+ Onur Haftası, 17 Mayıs Derneği, 20 Kasım Nefret Suçlarıyla Mücadele Derneği, 5. Eskişehir LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi, Ankara Pride, Antalya Vegan Platformu, Aralık Feminist Kolektif, Barış için Toplumsal Çalışmalar Derneği – BATOÇA, BİZ LGBTİ+ İnisiyatifi, Bilgi Üniversitesi Gökkuşağı Kulübü, Bilgi Rainbow, Boğaziçi Üniversitesi BÜLGBTİ, Boğaziçi Üniversitesi LGBTİA+ Çalışmaları Kulübü, Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği, DEM Parti Kadıköy İlçe Örgütü, Demir Leblebi, Direnişin Renkleri, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Galatasaray Üniversitesi LGBTİ+ ve Kuir Çalışmalar Kulübü, LionKuir, Genç LGBTİ+ Derneği, Haliç Üniversitesi LGBTİ+, Haliç LGBTİ+, Halkevci Kadınlar, Halkevleri LGBTİ+ Komisyonu, Havle Kadın Derneği, Hevi LGBTİ+ Derneği, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi, İnsan Hakları LGBTİ+ Hakları Komisyonu, Kadın Savunması, Kadınlar Birlikte Güçlü, Kaos GL Derneği, KESK İstanbul Kadın Meclisi, Kırkyama Kadın Dayanışması, Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği, Koç Üniversitesi Kuir Kulübü, KoçKuir, Lambdaistanbul LGBTİ+ Dayanışma Derneği, Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks + Aileleri ve Yakınları Derneği, Marmara Üniversitesi LGBTİQAA+ Dayanışma Ağı, Kuirmarmara, Mersin 7 Renk LGBTİ+ Dayanışma Derneği, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi LGBTIQA+ Topluluğu, Kuir Baykuş, Muamma LGBTİ+ Eğitim Araştırma ve Dayanışma Derneği, Öğrenci İnisiyatifi, Otonom İşçi Birlikleri, Özgür Genç Kadın, Özgür Renkler Derneği, Özgür Kanatlar Antalya, Partizan, Pembe Hayat LGBTİ+ Dayanışma Derneği, Queer Olympix, Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği, Sosyalist Dayanışma Platformu – SODAP, Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu, Sosyalist Kadın Hareketi, Sosyalistler Partisi – SOLDEP, UKaLA İstanbul, ÜniKuir Derneği, Yaşatacağız Platformu, Yeni Demokrat Gençlik, Yeni Demokrat Kadın, Yıldız Teknik Üniversitesi Kuir Kulubü, Kuir Yıldız.
Sendika.Org