Sayısal sömürgecilik devrede. Teknolojinin beşli çetesi ve silikon vadisinin oligopolleri GAFAM (Google, Amazon, Facebook, Apple, Microsoft) milyonlarca veriye sahip ve gerektiğinde satıyorlar. Gelişmekte olan ülkelere gidip, yerleşip bilgileri elde ediyor ve farklı amaçlarla kullanıyorlar
Sayısal dünyaya (dijital yerine sayısal demeyi tercih ediyorum) giderek hapsoluyoruz ve yavaş yavaş özgürlüklerimizi kaybediyoruz. 0 (sıfır) ve 1 (bir) bu dünyanın iki önemli sayısı ve bizi gözetliyor.
Sayısal dünyanın soğuk savaşının içindeyiz. Kişisel alanda ya da uluslararası alanda olsun, kişisel ilişkilerde ya da devletler arası ilişkilerde olsun, sayısal alandan kaçmak olanaksız.
Günlük yaşamdan alışverişe, tarımdan iktisada, tıptan biyolojiye, fizikten kimyaya sayısal egemenlik her yerde. Gözetleniyor, fişleniyoruz. Olumlu yönleri de yok değil ama bu dünya daha çok belli (ve kirli) amaçlar doğrultusunda kullanılıyor.
Sayısal dünyanın 2025 yılında toplam karbondioksit salımında payı yüzde 8 ve elektrik tüketiminde payı ise yüzde 10. 2017’den bu yana dünyada satılan cep telefonu 12 milyar. İnternetin çalışması için 67 milyon hizmet sağlayıcı (server) gerekli ve 2025 yılında 48 milyar bağlantılı nesnenin devrede olacağı öngörülüyor. Tüm bu nesneler kendi kendilerini üretemeyceklerinden emeğe gereksinim olduğu kadar nadir cevherler ve madenlere de gereksinim var. Dolayısıyla ucunda sömürü var, doğanın tahribatı var, kirlilik var, ölümler var, özellikle gelişmekte olan ülkelerde.
Veri merkezlerinin bir anlık kesintisi yaşamı felakete çeviriyor. Hasta olsanız uzaktan doktorla tedavi oluyorsunuz, banka hesaplarınız denetleniyor ve gerekirse bir tıkla kilitleniyor.
Çiftçi sulamasını cep telefonundan yapıyor. Esnaf kredi kartlarıyla ödemenin maliyetini hesaplıyor. Alışverişlerde artık bozuk para ya da banknot yok. İsveç’te bozuk para ve banknot kullanımı yüzde 10 iken bu oran Almanya’da yüzde 50. Varsa yoksa kart. Şimdi ise temassız. Alet kartı görünce ödemeyi gerçekleştiriyor. Cebinizden başkaları ödeme yapabilir yakın temasla. Kartınız ise gözetim altında ve her an ödeme konusunda sınır gelebilir. Yakında spekülasyon amaçlı internet üzerinden kullanılan bitcoin, kripto para yaşamımıza girecek ve Merkez Bankası’nın denetimi dışında olacak. Para politikası bu paralarla nasıl denetlenecek?
Avrupa Birliği sayısal avro üzerinde çalışıyor. İhtiyat akçesi olarak görüyor, yani tasarruf ya da para biriktirme aracı olmayacak ve mülkiyete erişim yerine kiralamayı ön düzleme çıkaracak.
Alışverişler de artık internet üzerinden. Bir tıkla istediğiniz yemekleri sipariş ediyor ve yorulmadan, evden çıkmadan karnınızı doyuruyor ve hareketsiz kalıyorsunuz. Giyim kuşamdan bilgisayara, ıvır zıvır aletlerden ev ve kişi için gerekli her tür alet ve edevatı internet üzerinde ısmarlıyor, satın alıyor ya da deniyorsunuz. Adrese teslim ediyorlar ya da insansız hava aracı (drone) ile kapınızın önüne koyuyorlar. Bu amaçla, ülkenin her yerinde kentsel bölgelere yakın akıllı ambarlar kuruluyor. Müşterinin istediği mal anında akıllı robotlarla “gönder” bandına yerleştiriliyor.
Bütün bunlara bir de yapay zekâyı ekleyin. Artık düşünmenize gerek yok. Karşınızdaki kişi ya da bir şirketin algoritması, sayısal verilerle ve toplumsal-iktisadi seçimleriyle oluşturduğu yapay zekâya istediğinizi sorun ve yanıtlasın. Artık siz robotsunuz, düşüncesiz, duygusuz, bağlarından kopmuş.
Yüz tanıma ile insanları her an denetleme olanağınız var. Evden işe, hafta sonundan tatile her an nerede ne yaptığınız denetim altında.
Akıllı elektrik, su sayaçları evlere takılıyor. Ne kadar ve ne için tükettiğiniz kayda geçiyor. Tarımda sulamada ise işe yarıyor. Çünkü su kaybı önleniyor. Su paylaşımı daha adaletli oluyor. Tabii suya ödenen paranın tutarı da önemli. Her çiftçinin ödeme olanağı farklı olduğundan suya ödenecek tutar da belki farklı olmalı.
Çöp kutularına çip takılıyor. Bunlara “akıllı çöp kutusu” deniyor ve sizin çöpte ayrım yapıp yapmadığınız denetliyor. Fazla çöp üretirseniz sizi uyarıyor.
Bu arada çocuklarımız telefon ya da tableti piyano çalar gibi parmaklarıyla kullanarak toplumsal ağlara giriyorlar ama ağlarda her şey var: Yalan bilgiler, tuzaklar, dolandırıcılar, seks avcıları, pedofiller… Kolay değil çocukları uzaklaştırmak ekrandan. Yüz yüze görüşmek, sohbet etmek, birlikte oyun oynamak, eğlenmek yerine ekran yoluyla iletişim kuruluyor. Bilişsel ya da ruhsal etkileri ise bilim insanları tarafından sıkça vurgulanıyor. Çocuklarınızı bunlardan uzak tutun diye uzmanlar bas bas bağırıyor. Araştırmalarında dile getiriyorlar. Zeka katsayısı etkileniyor.
Artık teneffüslerde ip atlamak, uzun eşek ya da top oynamak, kovalamaca yapmak yok. Çıkar telefonu ve ekrana dalış yap. Hangi yaştan itibaren telefon ya da tablet verilmeli çocuklara?
Uzmanlar tartışıyor. Ancak interneti ya da akıllı nesneleri kullanamayan ya da bu dünyadan hoşlanmayan insanlar da var. Örneğin herhangi bir idari işlem için internetten geçmeniz gerekiyor.
Yüz yüze ya da bire bir iletişim kayboluyor ve internetten başvurun deniyor.
Uzaktan çalışma ile işe gitmenize gerek yok. Çalışma arkadaşlarınızla ya da patronla ekrandan görüşür ve size verilen talimatlar doğrultusunda işiniz yapar ve aynı anda yemek de pişirirsiniz. Bu emeğin ve ücretin esnekleştirilmesidir. Emek dayanışmasının kaybolmasıdır.
Emek de büyük ölçüde etkilenir sayısal dünyadan. Bu dünyaya geçiş daha az emek kullanımı demektir. Sayısal dünya yeni iş alanları yaratır: Yazılım, internet siteleri, sayısal yolla kullanılan makine ve robotlar. Yaratılan istihdam daha azdır. Robotları, yazılımları yine emek üretse de ya da makinenin başında yine emek gerekli ise de etkinliğini, mücadelesini, devrimci ruhunu kaybetmeye başlar. Eğitim de almak zorundadır.
Eğitimde ise akıllı tahtalara yer verilerek zaten cep telefonu ile sayısal dünyanın içine giren öğrenci akıllı tahta ile havuzuna girer. Okumayı yazmayı , bilimi öğrenmek için öğretmeni kapıya koyar, robot ve yapay zekâ ile öğrenci yetiştirirsiniz.
Sayısal sömürgecilik devrede. Teknolojinin beşli çetesi ve silikon vadisinin oligopolleri GAFAM (Google, Amazon, Facebook, Apple, Microsoft) milyonlarca veriye sahip ve gerektiğinde satıyorlar. Gelişmekte olan ülkelere gidip, yerleşip bilgileri elde ediyor ve farklı amaçlarla kullanıyorlar. İktisadi ve sayısal bağımlılık ile düşünceleri ele geçirerek ve yönlendirerek toplumsal yapıyı istikrarsız hale getiriyor, bağımlı kılıyorlar.
Uluslararası ilişkilerde, jeopolitik ortamda siber saldırı, siber korsanlık söz konusu. “Dış güçler” hastanelerin , santrallerin, barajların, toplu taşımacılığın, gizli servilerin bilgisayarlarına girerek ülkeyi felç edebiliyorlar. Dolayıyla siber güvenlik devreye giriyor. Sayısala öncelik vermeniz gerekli.
Silah sanayi büyük ölçüde sayısal dünyadan yararlanıyor. Yeni silahlar sayısal temelli. Neyi , ne zaman, nasıl vuracağı beyninin içinde ve uzaktan kumandalı. Yakında akıllı askerlerde devreye girecek. Sayısal donanımlı yarı robot yarı insan askerler savaşlarda yer alacak.
İnternet, SMS yoluyla kişileri, şirketleri tehdit tehdit eden, zorla para gasp eden korsanları saymayayım. Şirketlerin muhasebesine el koyan ve kilitleyen 500-1000 avro arasında para isteyen korsanları şirketler polise bildirmiyor ve ödeyip kurtuluyorlar.
İktidarın, partilerin, lobicilerin trollerini unutmayalım. Etkililer ve kâra ortaklar.
Popülist, faşist, otoriter, İslamcı iktidarların en iyi kullandıkları silah yine sayısal dünya. Orwell’in 1984 romanın içindeyiz. Hukuk devletini sayısal duvarın üstüne koyarak aşındırır ve yok ederler.
Pasaportunuz, kimliğiniz sayısal olacak. Nüfus kağıdı yok artık. Sayısal kimliğiniz var. Belki de vücudunuza doğuşta konulacak kimlik çipi ile yaşayacaksınız.
Kişi başı karbon salımı için kimlik hazırlığı yapılıyor. Kişi başı saptanacak karbon salımını aştığınızda kimi hareketleriniz kısıtlanacak. Arabayı kullanmayacak, uçakla seyahat edemeyecek, alışverişlerinize sınırlama getirilecek.
Uydular ve dünyadaki baz istasyonları yoluyla sayısal dünya en ücra köşelere kadar giriyor. Kaçmak olanaksız.
Akıllı tarım, akıllı kentler, akıllı binalar gibi uygulamalar ise çoğalıyor. Bunların genelde amacı da doğayı korumak, karbon salımını azaltmak.
Tıpta ise önemli adımlar atılıyor ve sayısal dünya sağlık açısından umut vaat ediyor. Robotlar tek başına ameliyat yapabiliyor, yapay zekâ sizi muayene ediyor ve tedavi sunuyor. Gerekirse uzaktan, ekran yoluyla teşhis yapabiliyor ve müdahale edebiliyor.
Peki sayısal dünyanın insanlığa yararı mı çok yoksa zararı mı? Bu dünyaya daha fazla girdikçe ve daha fazla bağımlı oldukça sonuçlarını göreceğiz. Özgür robot mu olacağız? Özgürlüklerimiz sayısal dünya ile sınırlanıp elimizden alınırken dünyanın sonunu da acaba görüp hazırlanabilecek miyiz?
Önce özgürlük, sonra sayısal dünya.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.