İstanbul Belediyesi’ne sabah saatlerinde yapılan operasyonlarda aralarında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık ile birlikte 103 kişi gözaltına alınmasına tepkiler geldi
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne sabah saatlerinde “Kent Uzlaşısı Terör soruşturması kapsamında” düzelenen operasyonda aralarında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık ile birlikte 103 kişi gözaltına alındı. Ayrıca Gazeteci İsmail Saymaz, “Türkiye Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım” iddiasıyla gözaltına alındı.
Operasyonlara farklı kesimlerden tepkiler geldi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel şunları kaydetti:
Milletin yerine karar vermek, halkın iradesinin yerine geçmek ya da ona engel olmak için güç kullanmak darbedir. Şu anda bir sonraki cumhurbaşkanını milletin belirlemesine engel olmak üzere bir güç devrededir. Bir sonraki cumhurbaşkanımıza darbe girişimi ile karşı karşıyayız… Milletimiz devletini sever ama birileri tarafından devlet milletin karşısına dikilirse millet buna izin vermez. Esas güç millettir ve en sonunda millet kazanır… Yine öyle olacak. Teslim olmayacağız. En sonunda yine milletin dediği olacak ve Türkiye kazanacak.
Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mansur Yavaş şunları kaydetti:
Bu ülkede hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi ve millet iradesini savunan herkes bilmelidir ki, seçilmiş bir belediye başkanına yönelik bu girişimler asla ama asla kabul edilemez. Dün diploma iptali, bugün sabahın erken saatlerinde Ekrem Başkanımızın evinin önüne yığılan polisler ve ekibine yönelik gözaltı işlemleri… Bu tablo, hukuk devletine yakışmıyor.
Gözaltı nedeni belli olmasa da; Daha önce adliyeye gidip ifade veren bir belediye başkanını, bugün koştur koştur gözaltına almak neyin göstergesidir?
Eğer gerçekten adaleti arıyorsanız, önce hukukun temel ilkelerine sadık kalınmalıdır.
Bilinmelidir ki, milletin iradesine yapılan hiçbir müdahale karşılıksız kalmaz. Hukuk dışı yöntemlerle, baskılarla, tehditlerle yapılan bu uygulamalardan en büyük zararı demokrasimiz görecektir. Ancak biz susmayacağız!
Hiç kimse de unutmasın: Ekrem Başkanımız yalnız değildir!
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları onlarca kişinin evleri basılarak gözaltına alınmasını kabul edilemez olduğunu belirtirken “En güçlü şekilde reddediyoruz” dedi. Hatimoğulları’nın açıklaması şöyle:
Bu operasyon hukuk sınırlarını tanımayan, siyasi bir operasyondur. Sandık, oy, makam uğruna Türkiye’deki toplumsal gerilim ve kutuplaşmayı onarılmaz bir yere doğru götürmektir. Bu ülkenin en büyük kentinin belediye başkanının siyasi sakilerle sabah baskınıyla gözaltına alınması yüzlerce yıl unutulmayacak bir utançtır. Adalete olan inancı tuzla buz eden bu operasyon, siyasetin yargı eliyle dizayn edilmesidir.
Türkiye’nin ihtiyacı sabahın köründe polis baskınlarıyla belediye başkanlarını gözaltına almak değil; daha fazla demokrasi ve daha fazla hukuktur.
Herkesi uyarıyoruz. Adalete olan inanç biterken, birlikte eşit ve adil yaşam umudu büyük zarar görecektir. Gidilen yol, yol değildir. Zararlıdır.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’na ve beraberinde belediye başkanları, gazeteciler ve siyasetçilerin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişiye yönelik gerçekleştirilen operasyon, demokrasiye, halk iradesine yönelik açık bir saldırıdır.
Halkın iradesine karşı yapılan bu hukuksuzluğu reddediyoruz ve en güçlü şekilde kınıyoruz. Bu yanlış yoldan bir an evvel dönülmeli, halkın iradesinde saygı gösterilmeli.
DEM Parti olarak, demokratik siyasete yönelik her türlü baskıya karşı durmaya devam edeceğiz. İstanbul halkının ve Türkiye’de demokrasi mücadelesi veren tüm kesimlerin yanında olduğumuzu belirtiyor, Ekrem İmamoğlu ve gözaltına alınan herkesin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
Halkevleri yaptığı açıklamada İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve 105 kişinin gözaltına alındığı operasyonun sadece İmamoğlu’nu değil halkın tamamını hedef aldığını ifade etti. Halkevleri saldırıyı ancak halkın direnişinin püskürtebileceğini vurguladı.
SOL Parti yaptığı paylaşımda “Azınlığa düştüğü gün gibi açık Saray rejimi zorbalıkla ayakta durmaya çalışıyor. Ne yaparsanız yapın halkın önünde durabilecek bir güç yoktur. Ekrem İmamoğlu’na dönük operasyon Saray talimatlı bir yargı darbesidir, hep beraber mücadele edeceğiz. Hep beraber kazanacağız” dedi.
TİP Genel Başkanı Erkan Baş şunları kaydetti:
Ellerine geçirdikleri gücü kullanarak halk iradesini kırmaya dönük girişimlerine devam ediyorlar.
Bu bir darbedir.Ne olursa olsun, bu güzel ülkeyi darbecilerin insafına teslim etmeyeceğiz.
Tüm halkımızı ve tüm siyasi partileri, sendikaları, meslek odaları ve demokratik kitle örgütlerini hep birlikte darbenin karşısında durmaya çağırıyoruz.
Teslim olmayacağız ve bu karanlık sona erecek.
Devrimci Hareket şu açıklamayı yaptı:
İstanbul’da Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere çeşitli CHP’li belediye başkanları ve görevlileriyle onlarca muhalif isim gözaltına alınıyor. İstanbul Valiliği metroları ve yolları kapatıp eylem yasağı getiriyor.
Tekrar görüldü ki Saray rejimi darbe rejimi, AKP iktidarı darbe iktidarıdır. Seçimle gelenin polis zoruyla, kayyumla gitmesi bu faşist rejimin karakteridir.
Baskılara, operasyonlara ve kayyumlara karşı sessiz kalmayacağız!
CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır yaptığı açıklama şöyle:
Öyle bir korku içindeler ki İstanbul Valiliği, metro seferlerini durdurarak, caddeleri kapatarak insanların yaşamına darbe vuruyor!
Meydanlara çıkışı sağlayan metro istasyonlarını da kapatsanız, yolları bariyerlerle çevirseniz de nafile!
Milletin önünde duramayacaksınız!
Türk Tabipler Birliği (TTB) internet sitesinden yaptığı açıklamada şunları söyledi:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun dün İstanbul Üniversitesi Yönetim Kurulu kararıyla diplomasının iptal edilmesi, bu sabah da aralarında belediye başkanlarının ve yöneticilerinin olduğu çok sayıda kişiyle birlikte gözaltına alınması, böylece anayasal bir hak olan siyaset yapma hakkının engellenmesi, ülkemizde anayasal hakların güvencede olmadığının ilanı olmuştur.
Diploma kararı aynı zamanda, topluma örnek olması beklenen akademisyenlerin, bilim üreterek toplumun ilerlemesini sağlamakla görevli üniversitelerin, bağımsız olması beklenen yargı kurumunun halini de gözler önüne sermiştir.
Ülkemizin birikimi, hukukun egemenliğinin sağlanmadığı, kurum ve kuralların yok edildiği, üniversitelerin siyasete alet edildiği bir ülke olmayı hak etmeyecek düzeydedir.
Bir an önce demokrasi ve hukukun işlediği, üniversitelerin özgür ve özerk olduğu bir toplumsal düzene dönülmelidir. Hukuk ve demokrasi herkes içindir ve tüm yurttaşlara eşit uygulanmalıdır.
Demokrasi ve hukuk olmadan, temel insan haklarına saygı gösterilmeden sağlık ve refah içinde bir toplum olamayacağımız gerçeği unutulmamalı ülkemizin geleceği için hukuk, demokrasi ve adalet tüm kurumlarıyla bir an önce işler hale getirilmelidir.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) şu açıklamayı yaptı:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu ile birlikte belediye başkanları, gazeteciler ve siyasetçilerin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişiye yönelik gerçekleştirilen operasyon, hiçbir boyutu ile kabul edilemezdir.
Yapılanların hukuk güvenliği ilkesine, hukuk devletine, yargının bağımsızlığına, serbest seçim hakkına ve halk iradesine yönelik bir darbe olduğu, dolayısıyla anayasa ihlali ile iktidar eliyle işlenen anayasal suç olduğu kuşku götürmemektedir.
CHP ve DEM Parti arasında yapılan Kent uzlaşısı gibi demokratik bir kavramın suç sayılması abesle iştigaldir.
HDK’nin tüm demokratik faaliyetlerinin suç olarak değerlendirilmiş olması hem hukuk hem demokrasi adına ayrı bir talihsizliktir!
Kendini darbeci zihniyet ve vesayet odakları ile mücadele ediyorum diyerek aslında takkiye yapan iktidar partisinin bizzat kendi darbe mekaniklerini adım adım ördüğüne tanıklık ettik; ediyoruz!
Ülkenin ihtiyacı olan şey darbeler değil; daha fazla hukuk, demokrasi ve barıştır! Halklarına karşı savaş açmış olan bir iktidar aslında çoktan kaybettiğini ilan etmiştir.
Bu kara bulutları dağıtacak olan tek şey halkların demokrasi ısrarı olacaktır. Örülen karanlığı yaracak ve aydınlık geleceği kuracağız; kimsenin şüphesi olmasın!
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) “Halk İradesini ve Demokrasiyi Savunmaya Devam Edeceğiz” başlıklı yaptığı açıklama şöyle:
Siyasal iktidar, seçimle kazanamadığı yerel yönetimleri yargı eliyle cezalandırmaya devam ediyor!
Sandıkta kaybettiklerini, hukuk dışı yöntemlerle geri almaya çalışıyorlar. Bu antidemokratik uygulamalarla her seferinde açıkça ilan ettikleri şey şudur: Halkın iradesini tanımıyoruz!
İstanbul halkının seçtiği Ekrem İmamoğlu ve yüzlerce kişi hakkında verilen gözaltı kararları, halk iradesine açık bir darbe girişimidir. Baskı ve zorla,hukuku hiçe sayarak, halkın iradesinin gasp edilmesi kabul edilemez!Ömrünü uzatmak için ülkeyi derin bir kutuplaşmaya sürükleyen iktidar, seçim öncesi kent uzlaşısıyla oluşturulan birlikteliği cezalandırmaya, halkın ortak iradesini dağıtmaya çalışıyor. Tüm muhalif kesimlere yönelik darbe politikalarıyla halkı ve emekçileri nefessiz bırakmayı, iradelerini kırmayı, mevcut düzene razı etmeyi hedefliyorlar.
Bu hukuksuz operasyonları kınıyor, protesto ediyoruz! Gözaltılar derhal serbest bırakılmasını istiyoruz!
KESK olarak bu hukuksuzluklara yanıtımız, her zamankinden daha fazla dayanışma ve mücadeleyi yükseltmek olacaktır!Tüm mücadele dostlarımızı bu karanlık iktidarı genel bir direniş hattıyla engellemeye çağırıyoruz.
Türkiye Komünist Partisi (TKP) “Halkımızı AKP zorbalığı karşısında örgütlü olmaya çağırıyoruz” başlıklı açıklaması şöyle:
Bu sabah itibariyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Gazeteci İsmail Saymaz’ın da aralarında bulunduğu 100’ü aşkın kişi hakkında alınan gözaltı kararı kabul edilemez. İstanbul Valiliği’nin halkın olası tepkilerinin önüne geçme kaygısı ile İstanbul’a fiilen olağanüstü hâl koşullarını dayatan kararları da bu kabul edilemez tablonun parçasıdır.
Baskı ve kuralsızlık, yaşananları tarif etmekte yetersiz kalmaktadır. Halkın örgütlenme ve siyaset yapma hak ve iradesini tehdit olarak algılayan gerici bir zihniyet ve onun adaleti hiçe sayan uygulamaları ile karşı karşıyayız. Bu tarikatlar ve holdingler düzeninin tüm karanlığını temsil etmekte olan AKP iktidarı yönetememekte, yönetemediği için saldırganlaşmaktadır.
İmamoğlu’na yönelik art arda atılan adımlar, içeriklerinden bağımsız olarak tek bir şeye işaret etmektedir: AKP’nin, kendi aleyhine olduğu takdirde halkın seçme ve seçilme hakkına tahammülü bulunmamaktadır.
Gazeteci İsmail Saymaz’ın Gezi Direnişi ile ilişkilendirilerek gözaltına alınması ise, halkın siyaset yapma ve ülke yönetimi hakkında söz söyleme hakkının yok sayılmasından başka bir anlam ifade etmemektedir.
Gezi Direnişi’nde ortaya çıkan halk iradesi, uluslararası güçlerin veya AKP iktidarının kendi ortaklarının her tür girişimine rağmen istismar edilememiş; Cumhuriyet, laiklik ve bağımsızlık savunusuna gölge düşürülememiştir. Dahası, Gezi Direnişi’nin ilişkilendirildiği “Arap Baharı”, bölgemizde AKP’nin de dahlinin ve onayının olduğu emperyalist plan ve müdahalelerin bir parçası; Soros ise AKP ve bir dönem ortağı olan Fethullah Gülen tarikatının Türkiye’de Cumhuriyet’in tasfiyesi doğrultusunda açıktan işbirliği yaptığı uluslararası bir sermaye organizasyonunun adıdır.
Halkın örgütlenme ve siyaset yapma hakkını savunmak, bu akıldışı dayatmalara karşı verilebilecek en güçlü yanıttır.
En başından beri AKP’nin karşısında tereddütsüz tutum alan partimiz, iktidarın siyaset alanına dönük bu pervasız saldırılarının karşısındadır. Ekrem İmamoğlu’nun temsil ettiği sınıfsal, siyasi ve ideolojik çizgiye olan mesafemiz, partimizin bu tavrının önünde bir engel değildir. TKP, siyasi ve hukuki saldırılarının şiddetini artırmaya karar verdiği anlaşılan AKP’nin, genel oy hakkının gasp edilmesi ve siyaset alanının daraltılması doğrultusundaki bütün girişimlerinin karşısında duracak, siyasi takvimini ve önceliklerini buna göre gözden geçirecektir.
Ekrem İmamoğlu ve İsmail Saymaz başta olmak üzere, bugün gözaltına alınan herkes derhal serbest bırakılmalıdır.
Halkımızı AKP zorbalığı karşısında örgütlü olmaya; giderek derinleşen bir yönetme krizi yaşayan düzenin karşısına emekçi halkın Cumhuriyetçi, devletçi, aydınlanmacı, yurtsever seçeneğini güçlendirmeye çağırıyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu X hesabındaki paylaşımında “Milli iradeye, hukuka ve demokrasiye yönelik bu müdahale kabul edilemez. Cumhuriyet Halk Partisi’nden intikam almaya çalışanlar, milletin gözünden ve gönlünden düşmüştür. Hak, hukuk, adalet arayışımız devam edecek. Ekrem Bey’e destek ve dayanışma duygularımı iletiyorum” ifadelerini kullandı.
Toplumsal Özgürlük Partisi sosyal medya X platformunda yaptığı paylaşımda “Bugün Ekrem İmamoğlu ve İBB üzerinden gerçekleştirilen gözaltı operasyonunun adı siyasi darbedir! Bu darbe ile faşizm kurumsallaşma yolunda büyük bir adım atmıştır. Bu yolu değiştirecek tek güç halkın bu darbeye karşı tepkisinin örgütlenmesidir. Şimdi faşizme geri adım attırmak için ortak mücadeleyi büyütme vaktidir” dedi.
Umut-Sen’in yaptığı açıklama şöyle:
En temel yurttaşlık haklarına yapılan saldırılara karşı hep birlikte direnelim!
Sabaha karşı yapılan operasyonlarla İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere CHP’li belediye başkanları, çok sayıda belediye çalışanı, bürokrat ve gazeteci gözaltına alındı. Valilik kararıyla İstanbul’da eylem yasağı getirildi, metrolar kapatıldı.
Yasakları tanımıyoruz!
En temel yuttaşlık haklarını gasp eden, seçme ve seçilme hakkına saldıran iktidara karşı bulunduğumuz her yerde örgütlü mücadeleyi büyütelim, tüm meydanlarda kitlesel çağrıların parçası olarak bu saldırılara karşı birlikte direnelim.
İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve 105 kişinin gözaltına alınmasına tepki gösterdi
Alınteri internet sitesinden açıklama yaptı. Açılamanın satır başları şöyle:
Gözler açılmak zorundadır!.. Türkiye’de rejimin işleyişi bakımından yeni bir faza geçilmiştir. Siyasal gücün olağanüstü boyutlarda merkezileşmesi yanında devlet gücünün kullanımında ölçü-sınır tanımamak başta olmak üzere faşizmin karakteristik özelliklerini bünyesinde toplamış führerci tipte bir rejim vardır karşımızda. Dünyanın ve bölgenin belirsizlik ve kaosla karakterize olan bugünkü kriz ortamında yaşadığı sıkışma ve korkularının üstesinden gelebilmek için baskı ve zorbalığın dozunu şiddetlendirmek dışında bir yol ve hareket alanı kalmamıştır bu rejimin önünde. “İç cepheyi sağlamlaştırma” ihtiyacı bundan kaynaklıdır. Öyle ki, içerikten yoksun çıkışlar ve söylem siyasetiyle toplumsal enerjiyi ve tepki birikimini uyuşturucu rol oynayan CHP gibi bir düzen muhalefetine hatta Zafer Partisi adıyla örgütlenmeye çalışan ırkçı fanatizme bile tahammülü yoktur. Dolayısıyla bugüne dek izlenen “muhalefet” stratejileri, alışılmış siyaset tarzı ve yöntemleri köklü bir değişime uğramak zorundadır!..
Komünistler olarak herkesten koşulların bütün elverişsizliğine karşın “göğe karşı hücuma kalkan” Komünarlar’ın cesaretini kuşanmasını beklemeyiz! Fakat hiç olmazsa tarihteki başka örneklerden ders alınmalıdır. 1930’ların başında Almanya’da tekelci burjuvazinin desteğini alan Hitlercilerin kendilerinden çok daha hızlı büyüyüp güç topladıkları gerçeğini gözden kaçıran yoldaşlarımızın ya da Şili’de işçi sınıfını ve halkı zamanında harekete geçirmekten kaçınan Allende’nin yaptıkları hatalardan ders almalarını hatırlatabiliriz.
Zoru ancak zor bozar!.. Sınıflar arasındaki mücadelenin, bu anlamda ‘siyaset’in çok yalın bir yasasıdır bu. Her kim bu yasaya sırtını döner, hâlâ “sandık”, “seçim”, “hukuk”, “adalet” söylemleriyle kendini ve kitleleri uyuşturmaya devam eder, kafasına sopanın hangi el kullanılarak indirildiğini unutarak hâlâ Anayasa Mahkemesi ya da AİHM’e umut bağlamayı sürdürürse sadece bir çatışmayı değil savaşı şimdiden kaybetmiş demektir!..
Sendika.Org