DEM Parti’nin İmralı heyetinde bulunan Sırrı Süreyya Önder PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat’ta yapması beklenen açıklamasına dair “Birçok boyutunun olacağı kanısındayım. Kürt sorununun demokratik çözümünün yasal, kültürel ve sosyal boyutlarına dair de vurgular bekleyebiliriz ve her şeyden önce de iletişim kanallarının açılması önemlidir” dedi
DEM Parti’nin İmralı heyetinde bulunan Sırrı Süreyya Önder, PKK lideri Abdullah Öcalan’la görüşme sürecine ilişkin Mezopotamya Ajansı’ndan Mehmet Aslan’ın sorularını yanıtladı. 15 Şubat’ta Öcalan’ın sürece ilişkin yapması beklenen açıklamaya değinen Önder, gelecek olası bir çağrının çok boyutlu olacağını ifade etti.
Medyada ağırlıkla silah bırakma çağrısı ihtimali üzerine tartışmalar yürütülürken Önder, Kürt sorununda demokratik çözüm, yasal, kültürel ve sosyal boyutlara dair vurgular beklediğini ifade etti. Önder sürecin işleyişi açısından iletişim kanallarının açık tutulması gerektiğini ifade ederken tecrit koşullarının da kaldırılması ve İmralı Hapishane sisteminin lağvedilmesi gerektiğini ifade etti.
Önder, süreç hakkında ne çok karamsar ne de çok iyimser olmak gerektiğini söylerken “Barışa giden yol düz değildir hiçbir zaman, hatta bazen doruklar ve dipsiz çukurlar bile olur. Hem topluma hem de biz barış emekçilerine düşen görev, tasavvur edilen yere barışın bahçesini inşa etmektir” dedi.
Söyleşinin tamamı için tıklayınız.
Öcalan’ın yapacağı çağrıya ilişkin sorular ve Önder’in yanıtları ise şöyle:
Bütün değerlendirmeler Abdullah Öcalan’ın bir çağrı yapacağına işaret ediyor, peki bu çağrı ne anlama gelecek ve neyi hedefleyecek?
Bugün gerçekleşen görüşme trafiği, yapılan açıklamalar, Sayın Öcalan’ın söyledikleri ve hazırlandıkları kuşkusuz yeni bir duruma ve sürece işaret ediyor. Fakat bu yeni dönemi 2013-2015 arası yaşananlarla kıyaslayarak değerlendirmemeliyiz. O dönemde taraflar arasında bir ateşkes hali vardı ve sürecin yasal çerçevesi oluşturuluyordu. Fakat nihayetinde belirleyici olanın tarafların barış iradesinin gücü olduğunu, o sürecin bozulma biçiminden biliyoruz. Dolayısıyla bugünkü girişim ve belirlemeleri bu yeni duruma göre okumalıyız.
Sayın Öcalan’ın çağrısını bizler de sizin gibi heyecanla bekliyoruz. Çok şey konuşabilir, çok şey öngörebiliriz fakat esas olan onun neler diyeceğidir. Ben olası bir çağrının tek bir anlamı değil, birçok boyutunun olacağı kanısındayım. Demokratik siyaset vurgusu ve çağrısı elbette çarpıcı olabilir. Fakat bunun kadar Kürt sorununun demokratik çözümünün yasal, kültürel ve sosyal boyutlarına dair de vurgular bekleyebiliriz ve her şeyden önce de iletişim kanallarının açılması önemlidir. Toplum tıkanmıştır. Yüz yüze gelmeyen, konuşamayan, tartışmayan, kendisiyle çatışan ama bunu başkasına fatura eden hatırı sayılır bir yığın var karşımızda. Biri diğerine alerji besliyor ve Öcalan bu alerjiyi kıracaktır diye düşünüyorum.
Abdullah Öcalan üzerine düşeni yaptı ve beklenen çağrı gerçekleşti; sonra neyin değişmesini bekliyorsunuz?
Sayın Erdoğan’ın ve yakın zamanda Sayın Bahçeli’nin çıkışlarıyla diğer siyasi partilerimizin soruna yaklaşımlarındaki retçilikten uzak tutumlarını göz ardı edemeyiz. Eğer bu coğrafyada bir bin yıl daha kardeşçe yaşayacaksak -ki herkese kazandıracak olan budur- zihinsel değişim ve dönüşümü hepimizin gerçekleştirmesi gerekiyor. Her şeyden önce bu süreci sahiplenen ve çözüm iradesini ifade eden siyasi bir iradenin ete kemiğe kavuşması gerekir. Demokratik yönetimin, demokratik uzlaşı dilinin, kültürel özgürlüklerin, bir bütün olarak demokratik bir hukuk uygulamasının geliştirilme gereği var. Elbette bu değişimlerin tümünü devletten beklemek gerçekçi bir tutum olmaz. Ancak devletin ve iktidarın, bu sorunların çözüm arayış ve tartışmalarına dönük demokratik siyaset zeminini sınırlandırmaması, aksine teşvik etmesi beklenir. Süreç başarılı bir biçimde ilerlerse bütün bunlar için hep birlikte çaba sarf etmemiz gereken uzun bir yol olacak önümüzde. Ancak en önemlisi, bu yeni yolun demokratik siyasetin aygıt ve yöntemleriyle yürüneceği fikridir.
Sendika.Org