Halkevleri, 6 Şubat depremlerinin ikinci yılında Hatay’da süren felaket halini ve yaşam mücadelesini ortaya koyan bir rapor yayımladı. Rapor kentte Yaşam Merkezleri ve Yaşam Meclisleri kurarak insanca bir yaşam mücadelesi veren Halkevleri üyelerinin iki yıllık gözlem, deneyim ve araştırmaları ile kentteki emek, meslek ve kitle örgütü üye ve yöneticilerinin, kent, doğa ve yaşam savunucularının bilgi ve birikimlerinin bir araya getirilmesi ile oluşturuldu.
Raporda deprem sonrası barınmanın yanı sıra sağlık, eğitim, enerji ve ulaşım hizmetlerinin durumu, kentteki yeniden inşa süreci, ekolojik ve çevresel tahribata dair çarpıcı veri ve tespitler yer alıyor.
Raporun sonuç bölümünde ise iki yıllık yaşam mücadelesine dair tespitler, analizler, insanca bir yaşam ve halk yararına bir yeniden inşa süreci için talep ve öneriler yer alıyor.
Halkevleri, raporun hazırlanma amacını ise şöyle açıklıyor:
Bu rapor, kentin ve kent halkının yaşadıklarını yansıtmaktan uzak resmi açıklamaların örttüğü gerçekliğin görünür kılınmasına ve toplumsal muhalefetin parçalılığı nedeniyle yeterince görünür ve etkin bir şekilde kullanılamayan “mücadelenin bilgisi”nin sentezlenip yaygınlaştırılmasına katkı sunmak amacıyla hazırlanmıştır.
Rapor, 2 Şubat’ta Hatay Grand Boğaziçi Otel’de bir çalıştay formatında düzenlenen buluşmaya sunum ve tebliğleriyle katılan şu isimlerin katkılarıyla hazırlandı: TTB Merkez Konsey Üyesi Dr. Ali Kanatlı, Elektrik Mühendisleri Odası Hatay Temsilcisi Cem Hüzmeli, Avukat Ecevit Alkan, Mimar Fuat Büyükaşık, Mimar, Doç. Dr. T. Gül Köksal, Elektik Mühendisleri Odası eski Başkan Yardımcısı Neriman Usta, Antakya Çevre Koruma Derneği Başkanı Nilgün Karasu, Eğitim Sen Hatay Şube Başkanı Özgür Tıraş, gazeteci Vecih Cuzdan.
Bilanço: 24 bin kişi yaşamını yitirdi, 80 bin 323 yapı kullanılmaz hale geldi
Raporda dikkat çeken veri, tespit, talep ve öneriler ise şöyle:
- Türkiye tarihinin en büyük toplumsal katliamlarından biri olarak kayda geçen 6 Şubat depremlerinin ardından geçen iki yılda, devletin ve piyasanın deprem bölgesine dönüşüyle yaşanan “normalleşme” süreci, insanca bir yaşamın asgari koşullarının sağlanması değil, toplumsal katliamın normalleştirilmesi süreci olarak yaşanmıştır.
- Resmi verilere göre 6 Şubat depremlerinde 24 bin 147, 20 Şubat depremlerinde de 6 kişi yaşamını yitirmiş, ilk aşamada 80 bin 323 yapı yıkılmış ya da ağır hasar görmüş, kentte yaşayan 563 bin 751 kişi depremin hemen ardından göç etmiş, 11 Eylül 2023’te okulların açılması ile 440 bin kişi kente geri dönse de 100 binin üzerinde Hataylı bu süreçte kente geri dönmemeyi tercih etmiştir.
- Depremler nedeniyle yapılan resmi 135 kayıp başvurusundan 83’ü Hatay’dan yapılmıştır.
- Depremlerde kent merkezindeki kamu ve özel bütün hastaneler, belediye ve valilik dahil resmî kurum binaları, kültürel ve tarihi merkez, işletmeler dahil olmak üzere merkez ilçe Antakya’nın dörtte üçü yıkılmıştır.
- Kentteki kuralsız inşaat süreci yolları tehlikeli hale getirmiş, ölümlü ve yaralanmalı trafik kazaları 2023’te 2022’ye göre %16 oranında, 2024’te de 2023’e göre %25 oranında artmıştır.
- Yerleşim alanlarının içinde ya da yakınında kurulan beton santralleri ve taş ocakları, asbest ve silika içeren toz bulutlarının havayı, toprağı ve suyu kirletmesi, Dünya Sağlık Örgütü’nün sınır değerlerini dört kat aşan hava kirliliği nedeniyle halk sağlığı göstergelerinde ciddi bozulmalar görülmektedir.
- Bebek ölüm oranlarında Türkiye ortalamasının iki katına ulaşan kentte, kanser, kardiyovasküler ve solunum yollarına bağlı hastalıklarda tırmanış görülmekte, çocuklarda bodurluk gözlenmektedir.
- Sağlık emekçileri ağır çalışma koşulları nedeniyle tükeniş yaşarken Antakya’daki sağlık emekçisi sayısı yarı yarıya azalmıştır.
- “ÇED gerekli değildir” kararları Hatay’ın doğasının idam fermanı olmuş, beton santralleri ve taş ocakları kent hayatını olumsuz etkilediği gibi, ekosistemde büyük bir yıkım yaratmış, tarımsal üretimde de toza bağlı ciddi düşüşler kaydedilmiştir.
- Bir öğün ücretsiz yemek, içilebilir su ve ücretsiz servis talebi karşılıksız kalmış; dezavantajlı durumdaki öğrenciler için destek ve telafi programları uygulamaya geçirilmediği için okul terkleri çoğalmıştır. Hükümet kamu okulları yerine özel okulları ve dini eğitim kurumlarını teşvik etmektedir.
- Kentte deprem öncesi halihazırda yetersiz olan enerji altyapısı, depremin ardından daha da kötüleşmiş, elektrik ve iletişim hizmetlerinde kesinti ve arızalar iki yılın sonunda hala giderilememiştir. Sağlıklı elektrik hizmeti sunulmayan depremzedeler kaçak elektrik kullanımı ile suçlanmakta, para cezaları ve fahiş faturalarla karşı karşıya bırakılmaktadır.
- Elektrik Mühendisleri Odası’nın konteynır kentlerin kuruluş sürecindeki gönüllü ücretsiz denetleme talebini geri çeviren devlet, gerekli denetlemelerin yapılmasını ihmal etmiş ve yetersiz tesisatlar nedeniyle bazılarında can kayıplarının da yaşandığı yüzlerce konteynır yangını gerçekleşmiştir.
- Kentteki acil yatırım ihtiyacına rağmen elektrik dağıtım işlerini yürüten Toroslar EDAŞ ise yatırımları durdurmuş ve personel azaltmaya yönelmiştir.
- Hatay’da ceza mahkemeleri etkin bir şekilde işletilmemekte deprem suçlarının üstü örtülmektedir. Yurttaşlar ödemekte güçlük çektileri dava masrafları ve yanlarında değil karşılarında duran bir devlet aygıtı gördükleri için yargı sisteminden umutlarını kesmekte, hukuki düzlemde hak aramaktan geri durmaktadır.
Talep ve öneriler
- Hatay, kentin sosyal, kültürel, tarihi dokusunu dikkate alan bilimsel bir planlama dahilinde; halkın anayasal barınma hakkı devlet tarafından, bir bedel talep edilmeksizin, güvence altına alınarak; bütün depremzedeler mülk sahibi olup olmadıklarına bakılmaksızın hak sahibi sayılarak; ilgili emek ve meslek örgütlerine, bilim insanlarına ve yerel halka söz, yetki ve karar hakkı tanınarak yeniden inşa edilmelidir.
- Kentteki insan hayatını hiçe sayan, kuralsız yıkım ve inşaat sürecine müdahale edilmeli, halk sağlığı ve kent içi sosyal yaşam dikkate alınarak toz yayılımını ve çevresel fiziki riskleri engelleyecek yönetmelik madddeleri uygulanmalı, şantiyelerde işçi sağlığı ve güvenliği tedbirleri uygulanmalı, iş araçlarının kent içi yollardaki denetimsiz hareketi engellenmeli, kentin özgün durumu dikkate alınarak toplu taşıma koşulları iyileştirilmelidir.
- Özel enerji dağıtım şirketi kâr amaçlı işleyişi nedeniyle kente nitelikli elektrik hizmeti verememekte, ilgili kurumlarla gerekli koordinasyonu sağlayamamakta, depremzedelerin kendi başına çözemeyeceği bağlantı ve tesisat sorunları ile ilgilenilmediği için sürekli kazalar yaşanmaktadır. Enerji dağıtımı derhal kamulaştırılmalı, bağlantı ve tesisat sorunları kamu eliyle giderilmeli, meslek örgütlerinin gönüllü çalışma başvuruları yeniden değerlendirilir kabul edilmeli, deprem bölgesinin özgün koşulları gözetilerek asgari bir tüketim miktarı belirlenip bu miktarda elektrik parasız sağlanmalıdır.
- Deprem bölgesinin özgün koşulları dikkate alınarak koruyucu sağlık hizmetleri yeniden tesis edilmeli, yetersiz sağlık altyapısı iyileştirilmeli, sağlık emekçilerinin göçünü engellemeye ve sağlık hizmeti üretmeye yönlendirecek teşvikler gündeme alınmalıdır.
- “ÇED gerekli değildir” kararları iptal edilmeli, beton santralleri ve taş ocakları yaşam alanlarından uzaklaştırılmalı, tarım alanlarına ve ekolojik alanlara zarar veren işletmeleri engelleyecek denetim ve tedbirler uygulanmalıdır.
- Kamusal eğitim yerine özel ve dini eğitimi teşvik eden uygulamalar terk edilmeli, kaynaklar kamusal eğitime aktarılmalı, dezavantajlı durumdaki depremzede öğretmen ve öğrencilere pozitif ayrımcılık yapılmalı, ek destek ve telafi programları uygulanmalı, okullarda bir öğün ücretsiz yemek, içilebilir su ve parasız servis sağlanmalıdır.
- Deprem suçlarının cezasız kalmaması için, devlet yurttaşın karşısındaki konumlanışını değiştirmeli ve deprem suçları sorgulanmalı, yurttaşların dava açmasını güçleştiren mali yük kaldırılmalı ya da kamu tarafından üstlenilmelidir.
- Kadınların sırtına yıkılan bakım emeği yükü toplumsallaştırılmalı, hasta, yaşlı ve engelliler için bakım merkezleri kurulmalıdır. Kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik mekanizmalar etkinleştirilmelidir.
- Mevcut toplumsal katliam ve felaket hali karşısında, halkın kendi yaşamını savunmak için örgütlü bir şekilde harekete geçmediği hiçbir sürecin başarılı olma şansı yoktur. Kentin yeniden inşası sürecinde ve yaşam mücadelesinde sorunların tespiti, çözümü ve toplumsal hizmetlerin eşgüdümü için halkın öz örgütlülükleri teşvik edilmelidir.
Sendika.Org