özgürlüğün kesintisiz bir mücadele olduğunu, herkesin başladığı noktaya göre ilerleyeceğini düşünüyorum. kimimiz için ailesinin seçmediği biriyle evlenmek çok büyük bir adım, başka birimiz için hiç evlenmemek… hepimiz zaman zaman uzlaşarak, zaman zaman isyan ederek ayakta/hayatta kalıyoruz. mesele hayatımızı özgürlükçü dinamiklerle mi yoksa mutlak uzlaşmayla mı yönlendirdiğimiz.
kartalkaya’daki onlarca kişiye mezar olmuş olan otel, bir aile oteli olarak tanıtılıyormuş. eskiden böyle otellerde evlilik cüzdanı sorarlardı, şimdi internetten edinilebilen bilgilerin genişlemesiyle buna gerek duyulmayabilir. otelde konaklamak isteyen çiftlerin resmi nikahının bulunup bulunmadığı şak diye anlaşılabilir. sevgililer burada tatil yapamaz, erkekler seks hizmeti aldıkları kadınlarla burada konaklayamaz! tabii nikahlanmalarına zaten imkân olmayan eşcinsel çiftlerle ilgili uygulama hakkında bir şey bilemiyoruz. devam etmeden önce hatırlatayım; resmi nikah özellikle yoksullar, ve özellikle suçla geçinenler arasında çok sık rastlanmayan bir sözleşme. evlenmek birçok çift için bütçesine göre bir düğün yapmak anlamına geliyor ki eğer nikah, doğacak çocukların babasını tespit için yapılan bir işlemse bunun yeterli olması şaşırtıcı değil.
üretim insan toplumlarının temelini oluşturur ve imalattan farklı olarak sadece ham maddeleri işleyerek meta üretmeyi değil, hizmetleri de içerir. eviçindeki üretimle kamusal alandaki üretimin kapsamı tarih içinde ve mekâna göre değişkenlik gösterebiliyor. örneğin ekmek fırınlarda üretilmekle ve satılmakla birlikte hem kentlerde hem de kırsal alanlarda birçok hanenin içinde de üretiliyor. geçmişte daha ucuz olduğu için evde üretilen -çoraptan reçele, kazaktan turşuya- birçok şey, daha sağlıklı, daha lezzetli, daha güzel olduğu için tekrar evde de üretilmeye başlandı.
temizlik, çocuk bakımı, yaşlı bakımı, giysilerin ve ev tekstilinin bakımı yani çamaşır ve ütü, yemek eviçinde, kadınlar ve zaman zaman çocukların desteğiyle ücretsiz verilen hizmetlerin yanı sıra, ev-eksenli çalışma başlığı altında toplanan bahçecilikten, hayvancılığa, dokumacılığa uzanan satışa yönelik meta üretimi de aynı ilişkiler içinde gerçekleşiyor.
akşam yemeğini dışarıdan da söyleyebilirsiniz, evde de hazırlayabilirsiniz. ama ikincisi daha ucuza gelir çünkü emek ücretsiz. bunlar çoğumuzun bildiği, yaşadığı şeyler. alfabe kitaplarında gördüğümüz anne yemeği hazırlarken gazete okuyan/tv izleyen babaya evlerimizde de rastlamamak için mücadele ediyoruz. bu, aileyi sorgulama, aileyi dönüştürme ve ortadan kaldırma mücadelesi.
aile, birbiriyle sevişmek, birlikte yaşamak, belki birlikte çocuk yetiştirmek isteyen insanların beraberliği değil. düğünde göz kamaştırmış birer prenses gibi görünen “gelinler” için bir hizmet alanı aile. ayrıca biriyle evlendiğinizde onun ailesiyle de evleniyorsunuz, daha önce hiç tanımadığınız bir kadın “anneniz” olabiliyor, evinize geldiğinde çekmecelerinizi karıştırabiliyor, çocuğunuzu nasıl yetiştireceğinize karışabiliyor çünkü sizin çocuğunuz onun da torunu.
evlenmeyi yasaklamak da mümkün olmadığına göre, insan böyle bir şeye nasıl razı edilebilir? toplumsal baskıyla tabii. evlenmemiş kadınları küçümseyerek, yaşadığı evde bir erkek bulunmayan kadınlara rahat vermeyerek, düğünü,[1] evlenmeyi hoş gösteren geleneklerle, bekaret tabusuyla yani evlenmemiş kadınların cinsel ilişkiye girmesini yasak sayarak ve en önemlisi, kız çocuklarını ve genç kadınları ücret elde edebilecekleri şekilde yetiştirmeyerek… yani kâh baskı kâh tatlılıkla ikna ediliyor kadınlar bazen kendi seçtikleri, bazen ailelerinin kendileri için seçtiği bir erkeğe hizmet etmeye…
onları her ne olursa olsun evlilik içinde kalmaya zorlayan da çok şey var. örneğin çocuklarına karşı duydukları sorumluluk, bağlılık. evden çıktıklarında gidecek yerlerinin olmaması çünkü kendi ailelerinin yanına dönememe ihtimali,[2] gelirinin olmaması, kocanın çocukları kaçırmak da dahil her türlü şiddetinden çekinme…
ama bütün bunlara rağmen boşanmalar artıyor, tek ebeveynli yani anne -nadiren baba- ve çocuk/çocuklardan oluşan ailelerin sayısı ve yalnız yaşayanlar artıyor.
-öncelikle kadınların istihdama olan ihtiyacının artması.
-doğumların azalması.
-hangi sosyal çevre ve ortamda yaşarsa yaşasın kadınların özgürleşme arzu ve imkânlarının artması.
bir toplumda kadınların özgürleşmesinin birçok kıstası var tabii ama bunların başında kadınların ücrete erişimi ve aile dışında yaşama olanakları geliyor.
akp, sadece bir siyasal rejim değil aynı zamanda bir toplumsal dönüşüm hedefleyen adımlar attı, atıyor. bu adımların önemli bir kısmı geçmiş dönemlerde kadınlar -ve lgbti+’lar- tarafından mücadeleyle elde edilmiş hakları, gündelik hayattaki özgürlükçü değişimleri silmeye yöneliktir. burada bir parantez açayım. bir toplumda her şeyi yasalar belirlemez, örneğin 1976 yılında kadınların birahanelerde, kıraathanelerde oturması yasak değildi ama kadınlar bunu yapmıyordu. özellikle büyük şehirlerde kadınların girmediği mekânlar bugün nadirdir; bu -o sıralarda küçümsenen- meyhane-kahve baskınları eylemlerinin verdiği ilhamın da etkisi olan, gündelik hayattaki bir dönüşümle mümkün oldu. aynı şekilde, 1967’de de bir kadının bekâr yaşaması yasak değildi ama bu zordu.
yani akp sadece istanbul sözleşmesi’nden çıkmadı aynı zamanda bu tür dönüşümleri de geriye çevirmeye, unutturmaya çalışıyor.[3] bir yandan da, ekonomik krizin aileyi etkileyen sonuçları var, genç insanlar kendi evlerini kuracak mali güce sahip değil, aileleri de onlara eskiden olduğu gibi destek olacak güce sahip değil. veriler evlilik yaşının yükseldiğini, evlenme oranlarının düştüğünü gösteriyor.
üç çocuk, dört çocuk isterken hiç çocuk durumu var çünkü doğum oranları da düşüyor.
bütün bunlar aile yılı ve çeşitli teşviklerin sebebi.
evlenecek çiftlere iki yıl geri ödemesiz, faizsiz, 48 ay vadeli 150 bin tl kredi veriliyor. bu, bir evin beyaz eşyasını ancak karşılayacak bir miktar. ikinci, üçüncü ve dördüncü çocuklar için de 1500-6000 tl arası miktarlarda para yardımı var ama bu da -hele de enflasyon göz önüne alınırsa- çocukların masraflarını karşılamaya yetmez.
iktidar da bunların yetersiz olduğunu görmüş olmalı ki, boşanma ve nafakayla ilgili yeni düzenlemelerden bahsediliyor. boşanmak isteyen vazgeçirilmeye çalışılacak, nafaka hakkı gaspedilecek, hayatında evin dışında çalışmamış kadınlar çocukların bakımıyla baş başa kalmak istemedikleri için her şeye razı olacak.
evlilik, hayati bir tehlike yoksa, aileden kurtulmak için başvurulacak bir şey değil. aileden kurtulunmaz, aile aşılır. bir kadının ailesinin hayatına müdahaleleri konusunda sınır koyması, bir hak hakkı ve bağımsızlık yolunda önemli bir adım.
evlilikler, sevgililer, kocalar tıpatıp aynı değil tabii ama bu bir evlilik içinde bir araya gelmiş bir kadınla bir erkeğin ilişkisinin mahiyetini değiştirmiyor.
bir üretim alanı ve ekonomik bir birim olarak evlilik, nikahtan ibaret değil. bazen aynı evde aralarında nikah bağı olmadan yaşayan çiftlerin de, pekala nikahlanmış olanlarla tıpatıp benzer ilişkiler içinde olduğunu gözlemleyebiliyoruz. zaten yukarıda da değindiğim gibi, türkiye’de çok fazla resmi nikah olmadan evlenmiş çift var.
öte yandan nikah, birlikte yaşayan insanlar için birçok hakkı beraberinde getiren önemli bir yasal bağ ve eşcinsel çiftlerin de buna hakkı var.[4] sadece nikaha da değil, evlat edinmeye de hakları var.
bütün bunların farkında olan heteroseksüel feministler için evliliğin önemli ve kafa karıştıran bir karar olduğunu biliyoruz. bu konuda her kadın, her feminist kadın için geçerli tek bir cevap olmadığını düşünüyorum.
feministler arasında zaman zaman kimin daha özgür yaşadığının bir rekabet konusu olduğunu gözlemliyor ve bunun çok yanlış olduğuna inanıyorum.
çünkü daha önce de başka mecralarda yazdığım gibi, özgürlüğün kesintisiz bir mücadele olduğunu, herkesin başladığı noktaya göre ilerleyeceğini düşünüyorum. kimimiz için ailesinin seçmediği biriyle evlenmek çok büyük bir adım, başka birimiz için hiç evlenmemek…
hepimiz zaman zaman uzlaşarak, zaman zaman isyan ederek ayakta/hayatta kalıyoruz. mesele hayatımızı özgürlükçü dinamiklerle mi yoksa mutlak uzlaşmayla mı yönlendirdiğimiz.
her geçen gün kadınlar daha özgür yaşayacak, her geçen gün her birimiz biraz daha özgür yaşayacağız. eşitliğe ulaşmanın çok önemli bir yolu bu.
Dipnotlar:
[1] Düğünlerin evliliğe ikna konusundaki rolünü küçümsemeyelim. Küçük kızlar, masallarda, çizgi filmlerde prensesleri göre göre onlar gibi giyinen gelinlere özeniyor. Düğün için her keseden ailenin yaptırdığı özel süslenmeler, gelin başı, gelin makyajı ve ayrıca takılar birçok genç kadının evlilik hayatından ziyade düğünü hayal ederek evlenmesine sebep oluyor.
[2] bu ihtimal sadece “gelinlikle girdiğin evden kefenle çıkarsın” fikrine dayanmıyor. anne baba boşanıp başka insanlarla yaşamaya başladıysa, o evlere dönmek de zor olabiliyor.
[3] bunun, feminist hareket tarafından bugün görmezden gelinen bir nokta olduğunu düşünüyorum.
[4] miras meselesi, eşcinsel ilişkilerde çok önemli bir sorun. ferdi özbeğen’in kendisinin önce ölmesi halinde mirasının sevgilisine kalabilmesi için onu evlat edindiği biliniyor.
Kaynak: Kadın İşçi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.