13 Ocak eylemini bir başlangıç olarak değerlendirmeli, sendika genel merkezlerine bırakmadan tabandan taleplerimizi dillendirmenin yol ve yöntemlerini bulmalı ve örnek eylemlilikler yaratmalıyız
Sermayenin istikrarı için temellendirilmiş bir program olan ekonomik sıkılaşma politikalarının uygulandığı, çalışan bütün kesimlerin açlık ve yoksunlukla sınandığı, krizin faturasının çalışanların üzerine yıkıldığı bir yılı geride bıraktık.
Asgari ücret zammının en düşük seviyede tutulduğu bir dönemde, memur ve emeklilere de enflasyon farkı dışında bir artışın olmayacağını hemen herkes tahmin ediyordu. Böyle bir durumla karşılaşıldığında ne yapılması konusunda hiçbir hazırlık ve çalışma yapılmadı. Sendika genel merkezleri biraz tabandan gelen baskı, biraz iş yapmamalarını örtmek, ya da diğer sendikalardan rol çalmak amacıyla iş bırakma kararı almak zorunda kaldılar. 13 Ocak eylemini elimize bıraktılar.
Biliyorum ki sendikaları karar almayan arkadaşlarım pazartesi iş bırakmayacak.
Biliyorum ki sendikaları karar alan arkadaşlarımdan da farklı sebeplerle iş bırakma eylemine katılmayanlar olacak.
Biliyorum ki eylem kararı hiçbir hazırlık yapılmadan alındı.
Biliyorum ki pazartesi iş bıraktığımda hemen bir şeyler değişmeyecek.
O halde ne yapmalıyım?
2025 yılı ücretli çalışanlar açısından daha zor geçecek. Krizin faturasını bizlere ödetmekte kararlılar. Bunu tersine çevirmek bizim elimizde. Zor ama imkansız değil.
Farklı işkollarında, sınıfın diğer bölüklerinde hak arama mücadeleleri yapıldı, yapılıyor. Biz kamu çalışanlarının da bu kervana katılabiliriz.
O yüzden önümüze hedef olarak 2025 yılı ağustos ayında yapılacak toplu sözleşme görüşmelerini koymalıyız. Yaz sürecine hazırlanmalı, haklarımızı talep etmek için bugünden çalışmalara başlamalıyız. Güçlü bir müdahale yaratılamazsa masada satış ile karşı karşıya kalacağımızı unutmamalıyız.
Ocak ayında kırıntı düzeyinde artış ile alınan yeni maaşlar en geç nisan ayı gibi düşmeye başlayacak. Yüksek vergiler sınıfın bütün kesimlerinin canını yakmaktadır. Vergi dilimi sabitlensin talebiyle bir kampanya başlatmalı ve yürütmeliyiz.
Geldiğimiz noktada kamuda çalışma biçimi parçalanmış, aynı işi yapan ama farklı maaş alan bir çalışma yaşamı yerleşmiş durumdadır. Örneğin bir okulda aynı saat derse giren ancak farklı ücret alan (başöğretmen, uzman öğretmen, unvansız öğretmen, sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen) öğretmenler bulunmaktadır. Önümüzdeki dönem mücadeleyi ortak paydada buluşturacak modeller yaratma görevi ile karşı karşıyayız.
13 Ocak eylemini bir başlangıç olarak değerlendirmeli, sendika genel merkezlerine bırakmadan tabandan taleplerimizi dillendirmenin yol ve yöntemlerini bulmalı ve örnek eylemlilikler yaratmalıyız.
Yapacağımız çalışmaları sınıfın diğer bölükleri ile birleştirmeyi unutmadan, onlardan öğrenerek ve öğreterek adımlarımızı atmalıyız.
İşte bu nedenlerle iş bırakma eylemine katılma(ma)lıyım.
* İsmail Demir, öğretmen, Eğitim Sen üyesi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.