“Hakkımı Ver kampanyası emek çeperi dışında toplumun tüm mücadeleci kesimlerini ortak bir söylem üzerinden bir araya getirmeye çalışıyor. Bu çabanın çeşitli gündemler üzerinden hem politik çerçevesi hem de kapsayıcılık anlamında tarzı değişik. Kampanya politik düzey anlamında sendikal hareketin çeşitli kaygıları gözeterek dillendiremediği eleştirileri mücadelenin içeriğine katıyor. Bu anlamı ile yeni sendikal temsiliyetin oynayabileceği başka rolü de buna uygun bir zemine taşıyor”
Hakkımı Ver kampanyası kapsamında 15 Aralık’ta Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelenler Meclis’e yürüyecek. Birçok sendikanın, kitle örgütünün, yaşam savunucularının çağrısıyla yoksullaştırma ve güvencesizleştirme politikalarına karşı insanca yaşam talebiyle 12.00’de Çankaya Belediyesi önünde bir araya gelecek olanlar 13.00’te Meclis’e yürüyüşe geçecek.
Kampanya çağrıcılarından Öğretmen Sendikası Genel Başkanı Eren Edebali; son birkaç senenin direniş çizgisine baktıklarında iş yerinde patron ile yaşadığı çelişkiyi merkeze taşıyanların, örgütleyenlerin ağırlıklı olarak mücadeleci sendikalar olduğunu belirtti.
Hakkımı Ver kampanyasının toplumun tüm mücadeleci kesimlerini ortak bir söylem üzerinden bir araya getirdiğini belirten Edebali, kampanya ile birleşmenin hakiki görüntüsü sayesinde çeşitli direniş alanlarında biriken potansiyeli başka bir mecraya taşımak için sınırları da aşmış olduklarını vurguladı. Dayanışmacılığın ötesine geçen bir odağın kurulmasının şart olduğunu ifade eden Edebali, 15 Aralık çağrısını yineleyerek sözlerini sonlandırdı.
Eren Edebali’nin açıklamasının tamamı ise şu şekilde:
Emek hareketinin gücü parçalı ve dağınık. Bununla birlikte özellikle konfederasyonların kapsayamadığı, önderlik edemediği ve temsiliyet yeteneği gösteremediği çalışma alanlarında da yeni temsiliyetler gelişiyor. Nüfusun işçileşmesi beraberinde yeni emek alanları demek. Buraları alışkanlıklar, ezberler üzerinden örgütlemek mümkün değil. Son birkaç senenin direniş çizgisine baktığımızda iş yerinde patron ile yaşadığı çelişkiyi dışarıya, merkeze taşıyan emek hareketini de görüyoruz. Bu karşı koyuşları örgütleyenler ağırlıklı olarak mücadeleci sendikalar. Birbirinden cesaret alan, beslenen bu hareketin elbette vaat ettiği şeyler var ama bunu bir plana ve yönteme oturtmak lazım.
Hakkımı Ver kampanyası emek çeperi dışında toplumun tüm mücadeleci kesimlerini ortak bir söylem üzerinden bir araya getirmeye çalışıyor. Bu çabanın çeşitli gündemler üzerinden hem politik çerçevesi hem de kapsayıcılık anlamında tarzı değişik. Kampanya politik düzey anlamında sendikal hareketin çeşitli kaygıları gözeterek dillendiremediği eleştirileri mücadelenin içeriğine katıyor. Bu anlamı ile yeni sendikal temsiliyetin oynayabileceği başka rolü de buna uygun bir zemine taşıyor. Bunun dışında taleplerin görünür olması ve tek başına olayın değil taleplerin konuşulması gerekiyor. Kampanya tarzı ile grupçuluğu, dar rekabeti arkada bırakmaya çalışırken Hakkımı Ver kimliği üzerinden anonimleşerek talepleri mücadele alanına sürüyor.
Sonuçta taleplerin sahibi belli. Burada bir silikleşmeden bahsetmiyoruz. Tersine birleşmenin hakiki görüntüsü sayesinde çeşitli direniş alanlarında biriken potansiyeli başka bir mecraya taşımak için sınırları da aşmış oluyoruz. Yöntem aynı zamanda ortak eylem alanlarında bir araya gelme nedenini gölgeleyen ve artık sıkıcı hale gelen bayrak, önlük gösterme yarışının da karşısına dikiliyor. Bu döneme yeni bir tarz ve inşa gerekiyor. Bunu bir şeylerden vazgeçerek yapabiliriz. Zayıfız! Fakat bir taraftan da tayin edici bir çoğunluğa sahibiz. Bu çoğunluğun mücadele etmeye niyeti var. Planı ve programı ise yok. Dayanışmacılığın ötesine geçen bir odağı kurmamız gerekiyor. Bunun nasıl olacağı sorusu nasıl olmamalı sorusu ile birlikte yanıtlanmalı. Önümüz açık. Bu sorulara yanıt üretebilecek çok sayıda insan var. Yönteme ikna olmalıyız.
15 Aralık’ta birlikte yürümek için çok neden var. Nedenleri kol kola girmek için yeterli buluyoruz.
Sendika.Org