Ulaşım hizmeti fonksiyonuyla bilinen iki büyük garı, kültür sanat diktesiyle, tepeden inmeciliğiyle işlevsizleştiremezsiniz. Kamusallığın en birincil anlamı, yönetimlerin herkesin hakkını hukuku gözeterek hizmet sunması, kaynakları buna göre seferber etmesidir
Gözün uzanabildiği hemen her memleket köşesine, en kaba tabiriyle para getirme potansiyeli olarak bakan; kullandığı hukuksal yetkiler yeterli gelmezse bu amaçla kendine yeni yetkiler yapan bir iktidar yönetiyor ülkeyi.
22 yıl boyunca, “yatırım” adı altında mahvedilen doğal kaynaklar ile kültürel mirasın tarihi, AKP’nin neredeyse içine böyle bir genetik kod gömülü şekilde geldiğini düşündürüyor.
Ve hatırlatmanın da tam zamanı: Mevcut iktidar, 22 yıl önce Devlet Bahçeli’nin, beklenmedik (evet yine!) erken seçim çağrısı üzerine, daha zamanı olduğu halde dağılan/dağıtılan koalisyon hükümetinin yerine gelmiştir. AKP’nin koalisyon dönemlerini kötüleyerek geçirdiği yıllarda, tek parti + şirketler ortaklığıyla boca edilen haksızlık ve hukuksuzlukların çetelesi için ise hala kitaplar yazılıyor.
Ülkeyi üzerine tapulu bir mülk gibi görüp insanlığın ortak varlığı doğal kaynakları, kültürel ve toplumsal eserleri değişik ad ve kılıklarda talana açarak siyasal dayanıklılığını da arttıran bu iktidar, şimdi de toplumun ortak mirası Haydarpaşa ve Sirkeci garlarını kendine ve sermayeye “mal” etmeye hazırlanıyor.
Fiyakalı bir de de isim takılmış operasyona: “Boğazın Birleştirici Gücü-Gar Kültür Sanat Projesi.” Proje, gerçekte iktidar ile sermayeyi -kim bilir kaçıncı kez ve kaçıncı biçimde- birleştirdiği halde sanki halk da bu birleşmenin içindeymiş havası verilmiş. Muhtemelen, nasılsa bu toplumu çok yorduk, nasıl olsa işimizi görürüz diye düşünüyor olmalılar. Kültürlü sanatlı şeker kaplamasıyla sunulan proje ile gizli saklı usuller kullanıp iki tarihi garı “dönüştürecekler.”
“Burada tren olacak, kültür ve sanat olacak, millet bahçesi olacak: ancak AVM veya otel yapılmayacak” diyen Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a, mimar Gül Köksal’dan gelen şu yanıt, meselenin özeti:
“Burada zaten tren vardı, burası zaten kültür-sanat alanı. Dışarıdan kültür-sanat atamaya ne gerek var? Zaten kendi kültürü içeride var” (Evrensel gazetesi)
Birleşik Taşımacılık Sendikası (BTS) 668 haftadır Haydarpaşa ve Sirkeci garlarının ranta kurban edilmemesi için sürdürdüğü eylemler kapsamında imza kampanyası başlatıldı. İki tarihi garın devrini konu alan Ulaştırma Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında ağustosta imzalanan protokol, iki garın varlığını tam anlamıyla gar olarak sürdürmesini engelleyecek hükümler içeriyor.
Öte yandan BTS, Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy’un Haydarpaşa hakkındaki açıklamasından yola çıkarak her vatandaşı ilgilendiren temel soruları sordu. Bakan’ın açıklamalarından yola çıkarak yanıt da verdi.
İşte sorular:
BTS’nin Bakan Ersoy’un açıklamalarından çıkardığı sonuçlara göre verdiği yanıtlar ise şöyle:
Yapılan işlemlerde kamu yararı bulunmadığını vurgulayan BTS; “Kültür ve sanatı alet ederek emekçileri yerinden etmeye mülksüzleştirmeye yarayan ve sermayeye yeni alanlar açmaya çalışan bir dönüşüm girişimi” nitelemesi yapıyor.
Bu tespitlerin yakın tarihi dayalı dayanakları bulunuyor. Tarihi garlar ile ilgili uzun süredir devam eden planlardan bazı satırbaşlarını sıralamadan önce, bazı hatırlatmalar yapalım:
Haydarpaşa Gar’da dokuz adet peronu olan yol, yedi adet de dizi park ve manevra yolu vardı. Dizel Lokomotiflerin bakım ve onarımı için bir atölye, Elektrikli lokomotiflerin ve elektrikli banliyö tren setlerinin onarımı için bir atölye vardı. Yük vagonları ve yolcu vagonlarının bakım ve onarımı için ayrı atölyeler vardı.
Haydarpaşa Tevsiat Projesi’nin, demiryollarının değil Kültür ve Turizm Bakanlığının istekleri ve sermayeye kaynak aktarabilmenin bir yolu olarak sürekli değiştirildiğine dikkat çekiliyor. Değiştirilen son planda bakım ve onarım atölyeleri yer almıyor.
Haydarpaşa Gara üç hatla giriş, üç peron dört yol, armut hattı, feribot yolları liman gar sahasına sekiz yol, beş adet alt geçit (Kültür, turizm ve sanat alanlarına erişim için) Adapazarı garın dört peronu ve altı yolu yer alıyor.
BTS yetkilileri, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın burada da durmayıp Haydarpaşa Gara giriş için üç yol sığacak şekilde yapılan İbrahimağa çelik köprüsü ve devamındaki koridora üç demiryolu hattı yapmaktan vazgeçip iki hatta düşürdüğüne dikkat çekiyor. Bunun kuşak hattında, feribot yollarında ve liman gar sahasında yapılan manevrayı zora sokacağının altı çizilirken YHT giriş çıkışında da kaza riskini içinde barındıracağı ifade ediliyor.
Demiryolculara göre, Haydarpaşa Garı’nın son tevziat planında bakım onarım atölyelerinin yer almaması, arızalı YHT setlerinin tamir için Ankara’ya gönderilmesi anlamına geliyor. Öte yandan Haydarpaşa garın peron ve yolcu inip bindirme yol sayısının azaltılması ve atölyelerin olmayışı Adapazarı ve diğer konvansiyonel trenlerin Haydarpaşa Gara gelemeyeceği anlamına geliyor.
BTS yetkililerine kulak verdiğinizde, Haydarpaşa Garı’nın esaslı bir “dönüşüm”e uğratılacağın anlaşılıyor. Ama kamusal yararı bulunan bir dönüşüm değil bu.
Örneğin, TCDD ve Kültür Bakanlığı arasında imzalanan Kira Protokolüne göre Haydarpaşa Garda beyaz zemin üzerine kırmızı çizgiler ile çizilen koridor (metrobüs koridoru gibi) demiryolu işletmeciliğine bırakılmış.
Bu Haydarpaşa garının, gar olmaktan çıkarak bir nevi istasyon statüsüne dönüşeceği anlamına geliyor. Yani: Tren gelecek yolcu inecek, yolcu binecek tren gidecek.
* * *
Haydarpaşa ve Sirkeci garları, bir bakanlığın o bakanlığa hizmet veren dar bir kişi ve şirket grubunun keyfine bırakılamayacak kadar, köklü ve ortak bir kamusal kültürel değer. O iki garda herkesin ama herkesin hakkı var.
Ulaşım hizmeti fonksiyonuyla bilinen iki büyük garı, kültür sanat diktesiyle, tepeden inmeciliğiyle işlevsizleştiremezsiniz.
Kamusallığın en birincil anlamı, yönetimlerin herkesin hakkını hukuku gözeterek hizmet sunması, kaynakları buna göre seferber etmesidir.
Yatırımları yapma şeklinden, ülkeyi yönetme biçimlerine kadar “kamusal” olanı gözetmek gibi bir derdin olmadığı sayısız örnekle teyitli olsa da soralım:
Türkiye, AKP ve yanına hizalı şirketlerin tapulu malı mıdır?
Kaynak: T24
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.