Bu kadar çok sorun üreten ve çatıştıran bir kimlik, nasıl oluyor da 22 senedir iktidarda kalabiliyor?
Türkiye’ye ara ara yurt dışından bakan ve Ankara’ya yabancı bakışı sık sık analiz eden biri olarak, Erdoğan’ın son 22 senede başaramadığı çok şeyi görenlerdenim sanırım… Bunu en çok da her 10 Kasım’da izliyorum galiba… Yüzbinlerce Cumhuriyet sevdalısının Atatürk’ü ziyaret ettiği Anıtkabir’de her sene yaratılan o “reis” sloganlı siyasetin gövde gösterisini en çok da…
“Kendileri geliyor” diyor bazıları!
“Gelenleri geri mi çevirelim” de diyor hatta!
“Cumhurbaşkanımıza sevgilerini gösteriyorlar” diyen de yok değil!
Bu konuda hem Milli Savunma Bakanlığı’na hem de Genelkurmay Başkanlığı’na sorulması gereken çok net bir soru var ama, Londra’da yaşayan bir arkadaşımın gözlemiyle devam edelim, madem konumuz Erdoğan ne istiyor…
Bu sene ben de Anıtkabir’deydim… O bahse konu kalabalığı ilk kez gördüm, öncesinde sadece duymuştum… Bu, aynı, bir miting alanına ne için geldiğini bilmek gibi sanırım! Geliyorlar, asla birbirlerinden ayrı durmuyorlar, zamanı gelince de aynı anda reis diye bağırıyorlar! Oranın bir mezar alanı olduğu bilincindeler ama, bunu asla umursamıyorlar! Konuları Atatürk ya da o günün anlam ve önemi olmuyor! Kabir ziyareti yaptıklarına şahitlik etmedim! Aslında bu da ciddi ciddi bir saygısızlık, ama ne asker uyarıyor onları ne de onun için slogan atılan/attırılan AKP’li Erdoğan ve yanındaki yetkililer! Merak ediyorum, Erdoğan için değil de, mesela CHP ziyaretinde ya da başka bir partinin gelişinde benzer bir durum olsa, ne yapılır!? Sanırım, Cumhuriyet’in kurucusuna yönelik bu saygısızlığa giydirilen bu resmi kurumsal kimlik, bizlerin asıl korkması gereken şey! Zira öyle bir hale geldi ki bu Anıtkabir restleşmesi, Erdoğan ve Atatürk’ün güç savaşını izliyoruz açıkça… Bazıları, ‘Erdoğan, çelenk koymak için geliyor, ama arka arkaya yürümek yerine, gerisin geriye dönüp, yerine geçiyor’ derken, bunun da bir tavır olduğunu söylüyor! Konu, cımbızla bir şeyler toplamak ve hiç yokken sorun yaratmak değil, ama eksilmek, bile isteye eksiltmek gibi! Sadece bu da değil… Aslen Ankaralıyım ve Menzil denen cemaati yapının gövde gösterisi yaparcasına, laik ülkenin başkentinde, iktidara yakınlığı ve parasal gücüyle buradayım demesine şahitlik ediyorum… Ne istediler de vermedik diyenlerin yönettiği bir ülkede Menzil gibi yapılara ne verildiğini de açıkçası sormak istiyorum… Verilecek her cevaptan da korkuyorum galiba! Hepsinden öte, İslam dünyasının modern ülkesini islamcı bir kimliğe bürümek isteyenlerin, kendilerine Ortadoğu’da bile yer bulamadığını da izliyorum… Avrupa’da ya da Amerika’da sorunlu bir ülke haline geldik bile… Bir çoğumuz vize alamaz haldeyiz! Sadece bu mu? NATO ülkesiyiz, ama NATO karşıtı Rus savunma sistemlerine milyarlarca dolar harcıyoruz… Avrupa Birliği’ne karşı BRICS kartını ortaya koyuyoruz, ama orada da bizi Hindistan istemiyor, şeriat yanlısı Pakistan ile olan samimiyetimiz yüzünden! En utanç verici olanlardan biri de ev sahipliği yapıp, imzaladığımız İstanbul Sözleşmesi’ni çöpe atıyoruz, ki kadın cinayetlerinin kalabalığında kaybolmuşken… Sanırım, içeride bu sebeplerden dolayı çok fazla eleştirilen ve yönettikleri nezdinde hayalindeki lider bir türlü olamayan Erdoğan, bunu, Anıtkabir sloganları ile pansuman etmeye çalışıyor, ama işe yarıyor mu, bunu da çok iyi düşünmesi gerekiyor! Ama bunun için de ona sürekli her şey yolunda demeye devam eden danışman ordusunun içinden çıkması ve çıplak gözle ülkesine ve insanlarına bakması gerekiyor…
Benim tespitim mi?
Erdoğan, yaratamadığı o liderlik hikayesinin çıkmazında ve çok öfkeli… Yönettiği, ama aynı fikirde buluşamadığı insanlara sürtük ve cibilliyetsiz demesi, suni yas ilanlarını dayatmaya çalışması, toplumsal çatışma başlıklarını açma konusundaki cüretkar tutumu, buna dair…
Soru da sorun da bu sanırım…
Bu kadar çok sorun üreten ve çatıştıran bir kimlik, nasıl oluyor da 22 senedir iktidarda kalabiliyor?
Bunu da AKP etiketli kazanan ceketi giyip ortalıklarda dolaşıp poz verecek kadar kendini kaybeden, Türkiye’nin Kürt şehirlerine gitmek için Selahattin Demirtaş imzalı onay açıklamasına ihtiyaç duyacak kadar eksilen, bildik ve işe yaramayan muhalif çizgisine hiç bir güncelleme getiremeyen, son 22 senede onlara rağmen değiştirilen/dayatılan hiçbir şey karşısında ciddi bir tutum alamayan, ama grup toplantılarının ve miting alanlarının alkışları arasında iktidara yürüdüğünü sanan CHP ile ara ara ağzına bir parmak bal çalınan, onu açıkça “terörist” ilan eden iktidarla her kazan-kazan açlığında masaya oturmaktan geri durmayan, Kürt siyasetinin en güçlü ismi DEM’e sormak gerekiyor!
Onlara sorarken, biz de düşünelim mi, 22 senenin bizdeki maliyetini?
Dönün aynaya şimdi ve kendinize anlatın, “neredeyim”” diye!
“Neredeydim, ama nereye sürüklendim” diye en çok da!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.