Eldeki, yıllar içinde inşa edilen Türkiye’nin fotoğrafı aslında! Elde tespih, kafada sarık, belde silah, gölgesinde siyaset olan bir Türkiye!
Cübbeli Ahmet olarak da bilinen zatı aslında hepimiz bir şekilde biliyoruz… Tabi onu bu aşamaya getiren ve Ahmet Mahmut Ünlü’yü, cemaati yapıların en popüler (!) isimlerinden biri yapan süreci İsmailağa Cemaati’nden ayırmak mümkün değil! Haklısınız, cemaatten atıldı mı yoksa ayrıldı mı, ben de çok net değilim ama, cemaatin dünya görüşüyle Cübbeli’nin gayet renkli yol haritasının çakıştığını söylemek çok da mümkün değil…
Cemaatin içinden konuştuğum birinin ifadesi oldukça kapalı, ama garip bir şekilde çok şey de söylüyor!
“O, şöhreti ve popülariteyi sevdi, cemaatse onun bu kadar sık sahnede olmasını, her konuda ahkam kesmesini kabul etmek istemedi… O, tek başına bir cemaat olmayı tercih etti desek, yanlış olmaz…”
Evet, bugün o sahnedeyiz yine!
Cübbeli’yi bugün bu sayfaya taşıyan şeydeyiz!
Sanırım bir çoğunuz izledi, Türk mafyasının önde gelen isimlerinden biri olan, Türkiye’deki aşırı milliyetçi bozkurtların eski de bir üyesi olan Alaatin Çakıcı ile buluşmasını ama, bu, öyle böyle bir buluşma asla değildi! Paylaşılan video, Cübbeli’nin Çakıcı’ya saygıda kusur etmediği, hatta önünde eğildiği, Çakıcı’nın ise onun bu eğilişini tutup, el öpmesine sanki izin vermediğine dairdi…
Peki, çalışma alanları farklı, hatta çok da kesişmeyen bu iki kişiyi bir araya getiren şey ne olabilirdi ki?
Siyaset! Devlet Bahçeli’nin, MHP adına PKK lideri Abdullah Öcalan’a Meclis daveti yaptığı ve “Gel konuş” dediği o siyaset, Cübbeli ve Çakıcı’yı bir araya getirdi de, konusu neydi o siyasetin?
Siyaset dedik de, başka bir şey daha var burada!
Din üzerinden, dışarıya kapalı bir yaşam inşa eden ve “madde dünya” ile çok fazla ilgilenmeyen (!) bu kitlenin bir ifadesi vardır genelde; “Bir tek Allah’tan korkarım” şeklinde! Hatta “Bir can borcum var o da Allah’a” diye! Peki, ne oldu da bu inanış, yerini korkuya bıraktı?
Bir gerçek var ki, mafyatik insanlardan hepimiz bir şekilde korkarız! Acımazlar! İllegal yollardan para kazanırlar! Bağlantıları ise hep şaşırtır sizi, ki buradaki Allaatin Çakıcı profili tam da bu noktada hepimizi çok şaşırtan bağlantılara sahip biri, MHP lideri Devlet Bahçeli ile olan samimiyeti başlığında en çok da… Aslında salt siyasi bağlantı olsa, bu kadar da büyük bir sorun olmazdı belki ama… Devleti yöneten iki partiden birinin, Türkiye’nin en ünlü mafya babalarından biri ile sık sık bir araya gelip poz verdiği bir Türkiye’de, bu ortak güçten bir şekilde daha çok korkuyorsunuz…
Cübbeli de buradaki korkan taraf, anlaşılan…
Niye mi?
Hatırlıyoruz hepimiz, Devlet Bahçeli’nin, MHP adına PKK lideri Abdullah Öcalan’a Meclis daveti yaptığı o anları! Ama bir çoğumuz, Cübbeli Ahmet’in buna verdiği tepkiyi bilmiyor olabilir… Böylesi bir kanaat önderinin, “Ulan, ‘son teröriste kadar öldüreceğim’ dedin, şimdi ilk teröriste ‘gel de başıma geç’ diyor! Bunun izahı yok… Burada; 40 bin şehit var, gazi var, yetimler, dullar, analar, babalar var… Yemezler! Yedirmezler! Herkes haddini bilecek! Kimsenin, memleketin dinamikleriyle oynamaya haddi yok… Kimseye yağcılık yapamam” deyip de adeta posta koyduğu o “racon” halini en çok da!
Sonuç mu?
Filmin en can alıcı sahnesinde, Alaatin Çakıcı devreye girer, Cübbeli Ahmet hatasını anlar ve cümleler güncellenir…
“Devlet beyefendinin sözlerinin doğruluğu gün yüzüne çıkıyor…”
Günün özetinde, asıl konumuz salt mafya değil, ama arkasında “devleti yöneten siyasetin” olduğu bir mafya! MHP liderine racon kesene “Racon öyle değil böyle kesilir” diyen bir mafya!
Eldeki, yıllar içinde inşa edilen Türkiye’nin fotoğrafı aslında!
Elde tespih, kafada sarık, belde silah, gölgesinde siyaset olan bir Türkiye!
Filmin sonu mu?
Düşünsek mi?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.