Ankara Kadın Platformu’nun çağrısıyla Kolej’den Sakarya Caddesi’ne yürümek isteyen kadınlara polis engel olmaya çalıştı. Kadınların kararlı duruşu karşısında polis gözaltına almaya çalıştığı bir kişiyi geri bıraksa da Sakarya Caddesi’nde yeniden polis barikatı kuruldu. Kadınlar o barikatı da aşarak Sakarya Caddesi’ne girdi
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nde kadınlar ve LGBTİ+’lar, Ankara Kadın Platformu’nun “Erkek ve devlet şiddetine karşı öfkeliyiz, isyandayız, hesap soracağız!” diyerek yaptığı çağrıyla Kolej Meydanı’nda toplandı. Kolej Meydanı’ndan Sakarya Caddesi’ne yürüyüşe geçen kadınlar ve LGBTİ+’lar polis engeliyle karşılaştı.
Kadınların ve LGBTİ+’ların yol üzerinden yürümelerine engel olmaya çalışan polis bir kişiyi gözaltına almaya çalışsa da geri adım atmak zorunda kalarak geri bıraktı. Sakarya Caddesi’ne giren kadınların önüne yeniden polis barikatı kuruldu. Kadınlar o barikatı da aşarak Sakarya Caddesi’ne girdi.
Ankara’da barikatları aşan yüzlerce kadın sloganlarla Sakarya Caddesi’ne yürüyor
“Kadınlar yürüyor, mücadele büyüyor!”#25Kasımhttps://t.co/d0RB1rGQKZ pic.twitter.com/CURbTEN7vq
— sendika.org (@sendika_org) November 25, 2024
Ankara’da polis, Sakarya Caddesi’ne yürümek isteyen kadınların önüne barikat kurdu
“Kadınlara değil, katillere barikat!”#25Kasımhttps://t.co/d0RB1rGQKZ pic.twitter.com/0ccK4LJj1c
— sendika.org (@sendika_org) November 25, 2024
Ankara’da Kolej Meydanı’ndan Sakarya Caddesi’ne yürümek isteyen 2 kişi gözaltına alındı, kadınların ısrarı üzerine serbest bırakıldı
Kadınlar, İstanbul’da yasaklara rağmen 25 Kasım’da buluşan kadınlara selam gönderdi
Polisin tüm engel çabalarına rağmen yürüyüş sürüyor#25Kasım… pic.twitter.com/nw3Le1xi5y
— sendika.org (@sendika_org) November 25, 2024
Sakarya Caddesi’ne ulaşan kadınlar, basın metni okudu. Basın metni Türkçe, Kürtçe, Ermenice ve Arapça okundu.
📍Ankara
“Ekim ayında 48 kadın katledildi, 23 kadının ölümü ise şüpheli. 2010’dan bu yana en yüksek oranlakarşı karşıyayız! Kadınların ailelerindeki erkekler tarafından öldürülüyor. “Kutsal aile” diyerek kadınları ve çocukları hapsetmeye çalıştığınız aileniz de şiddet var,… pic.twitter.com/oXTWxRgJyA
— sendika.org (@sendika_org) November 25, 2024
20 Kasım Nefret Suçu Mağdurları Anma Günü yapılacak eyleme polis saldırı sonucunda basın metni okunamamıştı. 20 Kasım günü okunamayan metin 25 Kasım eyleminde okundu. Onur Haftası Komitesi, hormonlara artık reçetesiz erişim olmadığını hatırlatırken bunu 20 Kasım eyleminde polis translara şiddet uygularken öğrendiklerini belirtti.
📍Ankara
20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü’nde yapılacak yürüyüşe saldırı sonucu metin okunamamıştı
LGBTİ+’lar metinlerini 25 Kasım’da okuduhttps://t.co/d0RB1rHoAx pic.twitter.com/2e2iRAnkac
— sendika.org (@sendika_org) November 25, 2024
Kadınlar ve LGBTİ+’lar eylemlerini sloganlarla ve halaylarla sonlandırdı.
📍Ankara
Kadınlar ve LGBTİ+’lar sloganlarla halay çekerek eylemlerini sonlandırdı
“Jin, jiyan, azadi!”#25Kasımhttps://t.co/d0RB1rGQKZ pic.twitter.com/REoQkOCZAV
— sendika.org (@sendika_org) November 25, 2024
Ankara Kadın Platformu’nun açıklamasının tamamı şu şekilde:
25 Kasım 1960 tarihinde Mirabel kız kardeşler Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe meydan okudular. 1999 yılından bu yana üç kız kardeşin öldürüldüğü gün olan 25 Kasım tarihi, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak anılıyor, sokaklarda isyana dönüşüyor. Kadın mücadelesi tarih boyunca sınır tanımadan büyüdü! Mirabel kardeşlerden Mahsa Amini’ye bu mücadele bizim….
Biz feminist hareketten, kadın kurtuluş hareketinden ve Kürt kadın hareketinden; kadın ve lgbti+lar olarak mücadele ediyoruz çünkü,
Kadınlar her gün erkekler tarafından katlediliyor, şiddete uğruyor. Kadın düşmanı siyasal iktidarınız her gün bizi ölüme, şiddete mahkûm ediyor. Cezasızlık politikalarıyla hayatlarımızı kuşatılıyor! Siz konuştukça biz kadınlar ölüyoruz! Gülistan Doku, Hande Kader, Nagihan Akarsel Derin, İkbal Uzuner, Ayşegül Halil, Narin Güran, Rojbin Kabaiş, Güldane, Şirin ve daha niceleri…. Hayatlarımızı size teslim etmeyeceğiz. Öfkemizi kuşandık buradayız, meydanlardayız! Şiddet Faili erkeklerden, kadın düşmanı iktidarınızdan hesap soruyoruz!Geçtiğimiz Ekim ayında 48 kadın katledildi, 23 kadının ölümü ise şüpheli. 2010’dan bu yana en yüksek oranla karşı karşıyayız! Kadınların ailelerindeki erkekler tarafından öldürüldüğü gerçeğini saklayamazsınız. “Kutsal aile” diyerek kadınları ve çocukları hapsetmeye çalıştığınız aileniz de şiddet var, istismar var!
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, katledilen her kadının ardından yaptığı konuşmada devletin erkek şiddetine “sıfır tolerans” ı var diyor. İstanbul Sözleşmesinden bir gecede “bitmiştir bu iş” diyerek çıkmak, 6284’ü tartışmaya açmak, failleri aklayıp cezasızlıkla ödüllendirmek mi sizin sıfır tolerans dediğiniz? Kadınların kaç çocuk doğuracağına karışıp, nasıl doğum yapacağına müdahale edip bedenlerini denetim altına almaya çalışmak mı?
İçişleri Bakanı Yerlikaya açıklamasında koruma kararı verilen kadınların karara uymayarak şiddet gördükleri erkeklere evlerinin kapısını açtıkları için öldürüldüklerini söyledi. Siz bu sözlerinizle şiddet faillerini aklıyorsunuz, teşvik ediyorsunuz. Katledilen kadınları suçluyorsunuz! Şiddet faili erkeklerden, kadın düşmanı politikalarınızdan hesap sormaya devam edeceğiz. Evet, özgür ve eşit bir yaşamı istiyoruz ve alacağız!
Bebekler kar hırsıyla katlediliyor. Narin’in Sıla’nın acısı tazeyken İzmir’de bir anne, çocuklarına bakabilmek için hurda toplarken beş evladını evde bırakmak zorunda kalıyor. Beş çocuğunu üzerlerine düşen elektrik sobasından çıkan yangın yüzünden kaybediyor. Ardından AKP’li Özlem Zengin, “Her şeyi paraya bağlıyorsunuz.” diyor. Bu ölümlerden sorumlu olanlar sizsiniz, yarattığınız yoksulluk düzeninin sorumlusu sizsiniz. Katledilen çocuklar isyanımızdır!
Her geçen gün, her gelen 25 Kasım’da giderek artan erkek şiddeti, bizi daha yoksullaştıran politikalar, sömürü, savaş, biz kadınları vuruyor. Erkek adalet, artık sadece “haksız tahrik” indirimiyle de sınırlı değil! delilleri karartılıyor, tehditle tanıklar susturuluyor, katledilen kadınlar suçlanıyor, erkekler aklanıyor! kadın kırımına dönüşen cinayetlerde, devletin önlem almadığı, 6284’ü uygulamadığı için kadınların öldürüldüğünü görüyoruz. Fakat AKP-MHP erkek iktidarı, tüm bu koşullar altında dahi, erkek şiddetini önleyici politikalar üretmek yerine yaşamlarımızı hedef alıyor. Kadınların onlarca yıllık mücadelesiyle kazandığı İstanbul Sözleşmesini bir gecede kaldırdı. İktidar, 6284 sayılı yasayı, nafaka hakkını, toplumsa cinsiyet eşitliğini hedef almaya devam ediyor. Eşit temsiliyet hakkımızı gasp ediyor.
Erkek-devlet şiddetine karşı, kadınlar ve LGBTİ+’lar olarak eşit ve özgür bir yaşam için bir aradayız! Erkek-devlet şiddeti bedenlerimizi zapt edemeyecek! Onur yürüyüşlerine, trans yürüyüşlerine saldırıyorsunuz! Biz homofobiye de transfobiye geçit vermeyeceğiz! Bu beden bizim!
Üniversiteli Kadın ve LGBTİ+lar olarak yaşam hakkımıza saldıran, bizleri müşteri haline getiren bu iktidar bilsin ki: Erkek Şiddetine, Yoksulluğa, kayyım rektörlere, cinsiyetçiliğe, LGBTİ+ fobiye karşı kampüslerden sokaklara isyanımız büyüyor!
Şüphesiz ki Engelli kadınların dayanışması ve direnişi de mücadelemizin ayrılmaz bir parçası! Engelli kadınlar, erkek şiddetiyle birlikte sağlamcı sistemin dayattığı ayrımcılıkla da mücadele ediyor. Ne sokaklarda ne evlerde ne de kamusal alanda yalnız bırakılmadığımız bu çifte sömürü düzenine karşı isyandayız!
Erkek egemen kapitalist sistemin yarattığı ekonomik kriz, bize çifte sömürü olarak dönüyor, kadın yoksulluğu salt bir kavramın ötesinde yakıcı bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Ekonomik kriz gerekçesiyle, kadın emeği güvencesiz, esnek ve ucuz-iş gücü alanına hapsedilmeye çalışılıyor. Tüm bu döngü, kendi hayatını geçindirecek kadar maaşı olmayan kadınları, eve, evdeki şiddete, kendileri için biçilen düzene biat etmeye zorluyor, kadına şiddeti yeniden üretiyor. Dünya bizim emeğimizle dönerken ev içi emeğimiz görünmezleştiriliyor. İşyerlerinde tacize, cinsel şiddete ve mobbinge maruz kalıyoruz. Biz kadınları yoksullaştıran ve güvencesizleştiren politikalarını kabul etmiyoruz! Biz Kadınlar eşit işe eşit ücret hakkımızdan, ücretsiz kreş talebimizden vazgeçmiyoruz!Mecliste bütçe görüşmeleri devam ediyor. Yoksulluk karşısında kendi kaderine terk edilen, bakım emeği ile annelik arasında sıkışıp kalan kadınlara ayrılan bütçe, toplam bütçenin yalnızca yüzde 0,3’üne denk geliyor. Ayrılan bu bütçe yine kadınlara aktarılmıyor. Kamusal hizmet olarak yapılması gereken, şiddete maruz bırakılmış kadınlar için sığınmaevleri, çalışan ve çalışmayan kadınlar için kreşler, engelli ve yaşlı bakım evleri yapılmıyor ya da niteliksiz, eksik yapılıyor.
Demokratik siyasete karşı geliştirilen saldırılar katmerlenerek yaşadığımız coğrafyanın tümüne sınırsız şiddet dalgasıyla yayılıyor. Yeni darbeyle kayyım politikalarını irade gaspıyla sürdüren, AKP-MHP iktidarı, eşbaşkanlık ilkesini bahane ederek, aslında kadınların eşit temsil, eşit ve özgür yaşam iradesine saldırıyor. Adeta Kürt halkının seçme ve seçilme hakkı yoktur diyerek, her gün kayyum/irade gaspı terörünü devam ettiriyor. Anayasanın tamamen askıya alındığı bu koşullarda ezici bir oyla seçilen belediye eş başkanları tutuklanıyor, görevlerinden alınıyorlar gaspçı kayyım rejimi devreye konuluyor
Kadınlar olarak; eşit temsil iradesi ile aldığı güçle, yönetim mekanizmalarında, genel ve yerel siyasetin her aşamasında sadece emek veren değil, karar alıcı olarak da yer alacağız. Sokaklarda, zindanlarda, alanlarda bedeli ne olursa olsun kayyum politikasına, irade gaspına baş eğmedik, baş eğmeyeceğiz. Yıktığınız kentleri yeniden kuracağız, kararttığınız geceleri dayanışmamızla biz aydınlatacağız!Haklarımızı gasp eden, hayatlarımıza kayyım atayan erkek egemen sistemi hayatımızın her alanına dayatan AKP İktidarına ve ortaklarına sesleniyoruz: Hesap Soracağız!
Bütün dünyada faşist iktidarlar gücünü, kendi iradesine sahip çıkan kadınların ve halkların bedenini, topraklarını işgal etmeye dayandırıyor. Filistin halkı bir seneyi aşkın zamandır soykırım altında. İsrail ile ticareti kesmeyip soykırıma suç ortaklığını sürdüren iktidarın yalanlarına karnımız tok. Filistin’de, Lübnan’da, Rojava’da dünyanın dört bir yanında savaşla hayatı alt üst edilen kadınlar ve lgbt ile mücadelemiz ortak! Bütün kadınlar özgürleşmeden hiçbirimiz özgür olmayacağız. Kadın dayanışmasının sınırları aşan gücünü savaşlarla yok etmeye çalışanlara karşı mücadelemiz birbirimiz için!
Katledilen, kaybedilen tüm kadınların, çocukların isyanı için mücadele ediyoruz!
Katledilen Translar, yok sayılan LGBTİ+lar olarak buradayız!
Kayyımsız, güvenli kentler için sokaklarda mücadeleyi büyüteceğiz!
Eşit, özgür bir yaşamı kadın dayanışması ile kuracağız
Yaşasın kadın dayanışması! Yaşasın geceleri aydınlatacak mücadelemiz!
Sokakları ve geceleri, özgürlüğümüzü, bu dünyada kazandığımız ne varsa hepsini mücadele ederek aldık. Bulunduğumuz her yerde yine haykırıyoruz. Evlerde, sokaklarda, işyerlerinde, sendikalarda, okullarda, üniversitelerde, fabrikalardayız. Susmuyoruz. Bize dayatılan bu cehennemi kabul etmiyoruz. Çabalarınız nafile, çırpınışınız boşuna. “Kadın Yaşam Özgürlük” diyen sesimizi bastıramayacaksınız.
Onur Haftası Komitesi’nin 20 Kasım’da okuyamadığı, 25 Kasım eyleminde okuduğu açıklamanın tamamı ise şu şekilde:
Bugün, 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü’nde, nefrete inat biraradayız! Trans+ kimlikleri nedeniyle yalnızlaştırılan ve şiddete uğrayan, intihar ve cinayet sonucu hayattan koparılan arkadaşlarımızın yasını tutmak, onları anmak, direnişimizi haykırmak için toplandık. Öfkemiz diri, isyanımız sönmez; biz buradayız ve hesap soruyoruz!
Yaşadığımız topraklarda nefretin ve şiddetin dozu her yıl artarken, iktidarın sistematik transfobik politikaları ve toplumsal dışlanma nedeniyle her birimiz varoluş mücadelesi veriyoruz. Evlerimizde, sokaklarda, iş yerlerimizde katledilen, göçe zorlanan, barınacak bir yer bile çok görülen bizler, bu düzenin baskısına rağmen varız, buradayız, gitmiyoruz! Katledilen, intihara ve ölüme sürüklenen arkadaşlarımız Hande Kader, Didem Akay, Dilek İnce, Ayaz Utku Karakulak, Hande Buse Şeker, Ecem Şeçkin, Derin, Sudenaz, Deniz ve daha nice isim bizimle, yastayız ve isyandayız.
Katledilen translar isyanımızdır!
Onlar yalnızca birer isim değil; transfobik kurumların ayrımcı politikalarıyla, ataerkil toplumun yok saymaya çalıştığı hayatlar. Trans varoluşumuz, tüm bu şiddete karşı dimdik ayakta. Bizler, ötekileştirilen tüm kimliklerle yan yanayız. Bornova’dan Amed’e Türkiye’de şiddete maruz kalan her bir transla kolkola yürüyoruz! Afetin, savaşın en çok trans, lgbti+, kadın ve çocukları vurduğunu biliyoruz. Hepimiz özgür olana kadar hiçbirimiz özgür olmayacağız. Filistin’de, Lübnan’da, Suriye, İran ve Rojava’da özgür olmak istiyoruz!
Be trans jiyan nabe!
Bugün yalnızca bir anma değil, aynı zamanda bir isyan! Yasımız isyanımız! Evlerimizi elimizden almaya, bizi yaşamlarımızdan sürgün etmeye çalışanlara karşı buradayız. Bu düzen, transları ve kadınları yoksulluğa, şiddete, yalnızlığa itiyor; intihara, soğukta donarak ölüme sürüklüyor. Ancak bizler erkek egemen zihniyetin şiddetle, yasaklarla, baskılarla yıldırmaya çalıştığı translar olarak varoluşumuzu savunuyoruz. Bizleri hedef gösteren, toplumda yapay korkular ve düşmanlıklar yaratan bu nefret politikalarına inat birarada yaşamı örgütlüyoruz. Heteroseksist ikili cinsiyet düzenin bizi topluca yok sayma, görünmez kılma çabalarına karşı dimdik ayaktayız! Kuşatıldığımız yası isyana çeviriyoruz, biz yalnızca kaybettiklerimizi değil, yaşatmadığınız hayatlarımızın da yasını tutuyoruz. Bizler elbet alacağımız hakkın ve adaletin isyanındayız! Bizi barındırmadığınız, çalıştırmadığınız evlerimizden, mahallelerimizden, iş yerlerimizden sürülmeye zorlansak da yoksulluk ve güvencesizlikle kuşatılsak da direnmeye devam ediyoruz. Esat-Eryaman’da, Ülker sokakta ve Bayram sokakta isyandayız! Yaşam, barınma, eğitim ve istihdam hakları ellerinden alınan tüm trans+lar olarak bu sistemden alacaklıyız!
Yasımız isyan, direnişimiz hayat!
2024 yılı bir kez daha kadın ve trans cinayetlerinin, LGBTİ+ karşıtı şiddetin arttığı ve adalete kavuşamadığımız bir yıl oldu. 2019’da İzmir’de bir kolluk kuvveti tarafından evinde öldürülen Hande Buse Şeker davasında gördük ki adalet sisteminin nefret suçlarına karşı aldığı tavır, cezasızlık politikasından öteye gitmiyor. Cinsel saldırıya uğrayarak katledilen Hande Buse’nin davası, yıllardır sürüncemede bırakılırken failler sürekli korunuyor, cezaları hafifletiliyor. Bu karar duruşması, bir kez daha bize gösterdi ki, trans cinayetlerine karşı erkek adaletin yanıtı aynı; failleri cesaretlendirmek! Hande Buse için gerçek adaleti istiyoruz, her türlü adaletsizliğin, cezasızlık politikasının karşısındayız. Bizlere yaşam hakkı tanımayan, güvencemizi elimizden alan, baskı ve şiddet uygulayan bu iktidarların nefretine karşı duruyoruz. Bizler trans varoluşumuzu savunarak, bize sunulan karanlığa karşı hep birlikte aydınlığa yürümeye devam edeceğiz! 2024 yılı boyunca kadın ve trans cinayetleri bir kez daha bize gösterdi ki, kadınlar ve translar aynı şiddet çemberinde hayatta kalmaya çalışıyor. Bu yüzden, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde de alanlarda olacağız!
Trans cinayetleri politiktir!
Transfobiye, ayrımcılığa ve şiddete karşı sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Yaşama, barınma, eğitim, sağlık, hormona erişim, adil yargılanma ve adalete erişim haklarımızı direnerek kazanacağız. Yaşasın trans+ dayanışması, yaşasın isyanımız!
Yaşasın Trans Dayanışması
Bugün, 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü’nde, nefrete inat biraradayız! Trans+ kimlikleri nedeniyle yalnızlaştırılan ve şiddete uğrayan, intihar ve cinayet sonucu hayattan koparılan arkadaşlarımızın yasını tutmak, onları anmak, direnişimizi haykırmak için toplandık. Öfkemiz diri, isyanımız sönmez; biz buradayız ve hesap soruyoruz!
Yaşadığımız topraklarda nefretin ve şiddetin dozu her yıl artarken, iktidarın sistematik transfobik politikaları ve toplumsal dışlanma nedeniyle her birimiz varoluş mücadelesi veriyoruz. Evlerimizde, sokaklarda, iş yerlerimizde katledilen, göçe zorlanan, barınacak bir yer bile çok görülen bizler, bu düzenin baskısına rağmen varız, buradayız, gitmiyoruz! Katledilen, intihara ve ölüme sürüklenen arkadaşlarımız Hande Kader, Didem Akay, Dilek İnce, Ayaz Utku Karakulak, Hande Buse Şeker, Ecem Şeçkin, Derin, Sudenaz, Deniz ve daha nice isim bizimle, yastayız ve isyandayız.
Katledilen translar isyanımızdır!
Onlar yalnızca birer isim değil; transfobik kurumların ayrımcı politikalarıyla, ataerkil toplumun yok saymaya çalıştığı hayatlar. Trans varoluşumuz, tüm bu şiddete karşı dimdik ayakta. Bizler, ötekileştirilen tüm kimliklerle yan yanayız. Bornova’dan Amed’e Türkiye’de şiddete maruz kalan her bir transla kolkola yürüyoruz! Afetin, savaşın en çok trans, lgbti+, kadın ve çocukları vurduğunu biliyoruz. Hepimiz özgür olana kadar hiçbirimiz özgür olmayacağız. Filistin’de, Lübnan’da, Suriye, İran ve Rojava’da özgür olmak istiyoruz!
Varoluşumuz politik, direnişimiz sınırsız!
Bugün yalnızca bir anma değil, aynı zamanda bir isyan! Yasımız isyanımız! Evlerimizi elimizden almaya, bizi yaşamlarımızdan sürgün etmeye çalışanlara karşı buradayız. Bu düzen, transları ve kadınları yoksulluğa, şiddete, yalnızlığa itiyor; intihara, soğukta donarak ölüme sürüklüyor. Ancak bizler erkek egemen zihniyetin şiddetle, yasaklarla, baskılarla yıldırmaya çalıştığı translar olarak varoluşumuzu savunuyoruz. Bizleri hedef gösteren, toplumda yapay korkular ve düşmanlıklar yaratan bu nefret politikalarına inat birarada yaşamı örgütlüyoruz. Heteroseksist ikili cinsiyet düzenin bizi topluca yok sayma, görünmez kılma çabalarına karşı dimdik ayaktayız! Kuşatıldığımız yası isyana çeviriyoruz, biz yalnızca kaybettiklerimizi değil, yaşatmadığınız hayatlarımızın da yasını tutuyoruz. Bizler elbet alacağımız hakkın ve adaletin isyanındayız! Bizi barındırmadığınız, çalıştırmadığınız evlerimizden, mahallelerimizden, iş yerlerimizden sürülmeye zorlansak da yoksulluk ve güvencesizlikle kuşatılsak da direnmeye devam ediyoruz. Esat-Eryaman’da, Ülker sokakta ve Bayram sokakta isyandayız! Yaşam, barınma, eğitim ve istihdam hakları ellerinden alınan tüm trans+lar olarak bu sistemden alacaklıyız!
Yasımız isyan, direnişimiz hayat!
2024 yılı bir kez daha kadın ve trans cinayetlerinin, LGBTİ+ karşıtı şiddetin arttığı ve adalete kavuşamadığımız bir yıl oldu. 2019’da İzmir’de bir kolluk kuvveti tarafından evinde öldürülen Hande Buse Şeker davasında gördük ki adalet sisteminin nefret suçlarına karşı aldığı tavır, cezasızlık politikasından öteye gitmiyor. Cinsel saldırıya uğrayarak katledilen Hande Buse’nin davası, yıllardır sürüncemede bırakılırken failler sürekli korunuyor, cezaları hafifletiliyor. Bu karar duruşması, bir kez daha bize gösterdi ki, trans cinayetlerine karşı erkek adaletin yanıtı aynı; failleri cesaretlendirmek! Hande Buse için gerçek adaleti istiyoruz, her türlü adaletsizliğin, cezasızlık politikasının karşısındayız. Bizlere yaşam hakkı tanımayan, güvencemizi elimizden alan, baskı ve şiddet uygulayan bu iktidarların nefretine karşı duruyoruz. Bizler trans varoluşumuzu savunarak, bize sunulan karanlığa karşı hep birlikte aydınlığa yürümeye devam edeceğiz! 2024 yılı boyunca kadın ve trans cinayetleri bir kez daha bize gösterdi ki, kadınlar ve translar aynı şiddet çemberinde hayatta kalmaya çalışıyor. Bu yüzden, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde de alanlarda olacağız!
Sendika.Org