DEM için de CHP için de öncesi/sonrası olacak, bu durumun… Bu tokalaşma gayretini parti de seçmen de kendi içinde tartışacak… Benzeri de “ayağa kalkılacak” diyen Özel’in liderliği için yaşanacak!
1 Ekim’de açılan TBMM ile beraber şahit olduğumuz bazı şeyleri tartışmaya devam ederken, yaşananlara anlam vermeye de çalışıyoruz! En azından bunu yapanlardan biriyim… Anlamlandırmaya çalıştığım şeylerden biri, Devlet Bahçeli’nin DEM Parti sıralarına yaklaşıp, milletvekilleriyle tokalaşmasıydı aslında ama… Tam bu sırada Sırrı Sakık’ın koşar adım arkalardan gelip Bahçeli’nin elini sıkma gayreti, beni en fazla zorlayan fotoğraf karelerinden biri oldu…
Gülümsetti de…
Elleri birbirlerinin boğazında bir siyasetin tozu dumanı içindeki bu insanların gülümseyen yüzleri, sakin halleri ve sohbete aç duruşlarını izlerken, DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit’in, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, yıllar sonra ilk kez TBMM’de kendileriyle tokalaşmasını, “stratejik hamle” ve “muhalefet cephesine şekil verme çabası” olarak değerlendirmesinde durdum!
Tamam,
…bu tokalaşma, MHP için bir “stratejik hamle” ve “muhalefet cephesine şekil verme çabası” olsun!
Peki ya DEM için ne?
Sırrı Sakık’ın o tokalaşma gayreti ne?
Stratejik bir hamle mi?
Yoksa iktidar kanadına şekil verme gayreti mi?
Bu aynı, Erdoğan gelince ayağa kalkan CHP grubunun garip ruh hali gibi! Aslında bu topyekun alınmış bir karar değildi, bunun altını özenle çizelim… Hatta CHP grubunun yarıya yakını, Özel imzalı bu karara tepkisini genel kurula girmeyerek, az bir bölümü de salona girip ayağa kalkmayarak gösterdi zaten!
Peki, bundan sonrası mı?
Aslında DEM için de CHP için de öncesi/sonrası olacak, bu durumun… Bu tokalaşma gayretini parti de seçmen de kendi içinde tartışacak… Benzeri de “ayağa kalkılacak” diyen Özel’in liderliği için yaşanacak! Liderliği zaten tartışmalı Özel için homurdananların, homurdanırken de “Can Atalay’ı içeride tutan, Ekrem İmamoğlu’na ceza verilmesi için yargıya baskı yapan, tek adam rejimini kökleştiren, yargıyı siyasallaştıran, dini politize eden, hukuku adaletsiz bırakan birine saygı için neden ayağa kalkalım” diyenlerin sayısına yenileri eklenecek!
Günün bir diğer başlığı, bence oldukça önemli bir açıklama, ama trajik de!
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) bildirisinde, “İsrail’in insanlık dışı saldırıları karşısında, Türkiye’nin, milleti ve devletiyle, kardeş Lübnan halkının ve hükûmetinin yanında olacağı teyit edilmiştir” denilmiş… Güzel de denmiş! “Beraberiz” vurgusu en çok da! Kader birliği mesajı hele ki!
Ama…
İnandırıcı değil!
Hiç değil!
Daha düne kadar biz değil miydik, Hüsnü Mübarek’in ardından düzenlenen ilk demokratik seçimlerin galibi Mursi’ye ve demokrasi mücadelesi verenlere benzer “kader birliği” mesajlarını veren, bunun için “birlikteyiz” sloganları atan, sonuna kadar “yanınızdayız” sözlerini söyleyen, miting meydanlarının yüz binlerine Rabia işaretini ezberleten?
Bizdik!
Sonra ne oldu?
Mursi’nin, yargılandığı mahkeme salonunda ölümüne neden olanlara, demokrasi için meydanları dolduranlara silah sıkanlara, demokrasiyi askıya alıp diktatörlüğünü ilan edenlere “kardeş” dedik, ekranlarda akıttığımız gözyaşını dahi unuttuk!
Lübnan’ın Mısır’dan farkı ne? Lübnan’a verilen sözleri Mısır için verilenlerden daha güçlü kılan ne? Bu defa değişmeyeceğimizin kanıtı ne? Beraber yola çıktıklarımızı yarı yolda bırakmayacağımızın garantisi ne?
Haklısınız, ben de anlamadım…
Ne DEM’in tokalaşmasını ne CHP’nin Erdoğan’a saygıda kusur etmeme gayretini ne de Mısır örneği dururken Lübnan halkı için dayanışma ilan eden Ankara’dakileri!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.