Reşit Kibar dosyasına gizlilik kararı verilmesi üzerine pek çok gelişmenin gün yüzüne çıkması engellendi. Her ne kadar yaralıların ve bazı tanıkların ifadeleri kamuoyuna yansısa da faillerin ifadeleri, şirket çalışanı tanıkların ifadeleri ve saldırı anında orada bulunan jandarmaların ifadeleri gizli kaldı. Bu detaylar neden önemli?
Reşit Kibar dosyasına gizlilik kararı verilmesi üzerine pek çok gelişmenin gün yüzüne çıkması engellendi. Her ne kadar yaralıların ve bazı tanıkların ifadeleri kamuoyuna yansısa da faillerin ifadeleri, şirket çalışanı tanıkların ifadeleri ve saldırı anında orada bulunan jandarmaların ifadeleri gizli kaldı.
Bu detaylar neden önemli?
Saldırının hemen ardından tetikçi Muhammet Ustabaş ile silahın sahibi ve saldırının azmettiricisi Fikret Merttürk gözaltına alınsa da Merttürk mahkemeden adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Merttürk’ün saldırı anına ilişkin jandarma ve savcılık ifadeleri ortaya çıkmadı.
Yaralıların ifadeleri Merttürk’ün saldırıdan hemen önce biriyle telefonda konuştuğu, “Şimdi ne yapacağız?” diye sorduğu ve telefonu kapattıktan sonra saldırının gerçekleştiği yönündeydi. Ancak Merttürk’ün telefonda kiminle konuştuğu, karşıdaki kişinin ne söylediği açığa çıkmadı.
Savcı eğer bu soruyu Merttürk’e sorduysa da Merttürk’ün cevabı bilinmiyor. Bu sorunun yanı sıra bu konunun açıklığa kavuşturulması için savcının HTS kayıtları incelemesi isteyip istemediği de bilinmiyor.
Saldırı anında orada bulunan iş makineleri operatörleri olan Recep Bamya ve Süleyman Bamya’nın saldırı anına dair anlatımları da gizlilik kararıyla birlikte ortaya çıkmadı. Recep Bamya ve Süleyman Bamya’nın silah sahibi ve azmettirici Fikret Merttürk’ün telefon konuşmasına, silahın arabasında bulunduğu yerden alınışına dair bir ifadeleri olup olmadığı da karanlıkta kaldı.
Saldırı anına dair kilit önemdeki jandarma ifadeleri de karanlıkta kaldı. Hatta jandarmaların ifadelerinin alınıp alınmadığı bile bilinmiyor.
Yaralı ve tanıkların bazıları, saldırıdan hemen önce jandarmayı aramalarının ardından iki sivil jandarmanın birkaç dakika içinde saldırının gerçekleştiği yere geldiğini belirtiyor. Ancak o kadar yakın mesafede bir jandarma karakolu bulunmuyor. Jandarmanın saldırıyı daha önceden öğrenip de yakın bir mesafede konum alıp almadığı, hatta gelen ekibin jandarmaya bağlı olup olmadığı bile henüz netleşmedi.
Saldırının gerçekleştiği yere gelen Dacia Duster marka aracın plakasının görüntülerin bilirkişi tarafından incelenmesinin ardından ortaya çıkacağı düşünülüyor. Plaka ortaya çıktıktan sonra aracın jandarmaya ait olup olmadığı da tespit edilebilecek.
Saldırıda yaralananların ve orada bulunan tanıkların anlatımına göre saldırı şöyle gerçekleşti:
Fikret Merttürk ve Muhammet Ustabaş, köylülerin ormanlık alana geleceklerini bilerek araçlarını çekmişlerdi ve bekliyorlardı.
Köylüler geldiğinde ağaç kesimine itiraz etti. Bu sırada kısa süreli bir arbede yaşandı. Arbede sırasında Fikret Merttürk telefonla birini arayarak “Buralar karıştı, ne yapmamızı istiyorsunuz?” dedi. Hemen akabinde Muhammet Ustabaş, Fikret Merttürk’e ait olan aracın içinden yine Fikret Merttürk’e ait olan silahı aldı. Köylüler Ustabaş’a “Bizi mi vuracaksın?” dediğinde Fikret Merttürk “Silah benim, ben kime istersem ona sıkar” diye cevap verdi.
Bu süre zarfında köylüler jandarmaya da haber vererek kendilerine yönelik saldırı olduğunu belirtip ihbarda bulundu. Fakat olay yerine sadece iki sivil jandarma geldi. Onlar da saldırı boyunca araçlarından aşağı inmedi.
Yaralı ve tanıkların anlatımına göre Muhammet Ustabaş, hedef gözeterek ateş etmeye başladı. Önce Reşit Kibar vurularak yere yığıldı. Kibar’ın yere yığılmasının ardından Ustabaş, Kibar’a ateş etmeye devam etti. Akabinde diğer köylüleri de yaraladı. O sırada orada bulunan Dursun Ali Koyuncu ve Murat Koyuncu’ya sıra geldiğinde ise mermi bitmesi ya da tutukluk meydana gelmesi sebebiyle vuramadı.
Köylüler Reşit Kibar’ı hastaneye götürmek için jandarmaya “Ambulans yetişemez, sizin araçla götürelim” dediğinde ise jandarma hiçbir şey söylemeden aracıyla uzaklaştı.
Daha sonra yaralılar köylülerin imkanlarıyla Hopa Devlet Hastanesi’ne kaldırılsa da Reşit Kibar tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Sendika.Org