Atakent Mahallesi Muhtarı Özge Erdoğan Yeşilırmak, Atakent’te kaybolduktan sonra bulunan kızın annesi ile görüştü. Atakent Kadın Meclisi ile birlikte yapılan görüşmeden sonra Sendika.Org’a konuştular. Özge Erdoğan, Narin cinayetini hatırlatarak, gerçek adalet talebiyle kadınlar ve çocuklar için mücadele etmeye devam edeceklerini söyledi. Erdoğan, 18 Eylül’de katledilen Nurcan Arslan için görülecek duruşmaya Bakırköy Adliyesi’ne çağırdı
İstanbul Küçükçekmece’de bulunan Atakent Mahallesi Muhtarı Özge Erdoğan Yeşilırmak, Atakent’te kaybolduktan 10 gün sonra bulunan 15 yaşındaki genç kızın annesiyle görüştü. Özge Erdoğan, Atakent Kadın Meclisi ile görüşmeyi ve kayıp çocuklar sorunu üzerine Sendika.Org’a konuştu. Erdoğan konuşmasında Narin cinayetine değindi. Gerçek adalet talebiyle kadınlar ve çocuklar için mücadele etmeye devam edeceklerini söylerken 18 Eylül’de katledilen Nurcan Arslan için görülecek duruşmaya Bakırköy Adliyesi’ne çağırdı.
Muhtar Özge Erdoğan Yeşilırmak, Atakent’te kaybolduktan sonra bulunan kızın annesi ile görüştü: “Kadınlar ve çocuklar için adaletin peşinde koşacağız”https://t.co/NHDQUpHJkT pic.twitter.com/dp4mw2jw1K
— sendika.org (@sendika_org) September 16, 2024
Özge Erdoğan Yeşilırmak şunları söyledi:
Küçükçekmece Atakent Mahallesinde iki hafta kadar önce kayıp bilgisi aldığımız bir genç kız vardı ve onun akıbetini öğrenmek için bizler de haberi aldığımızdan beri peşindeydik. Neler oldu, nasıl kayboldu, sonucunda nasıl bir durumla karşılaşacağımızı merak ediyorduk. Geçtiğimiz günde kızın sağlıklı bir şekilde bulunduğu haberini aldık neyse ki. Bu bir noktadan bizi memnun eden bir sonuçtu. Ama pek çok örnekte aynı sonucu göremiyoruz. Kızın gittiği günden beri kaldığı evdeki iki kişi toplamda dört kişinin yaşadığı bir evde yaklaşık bir buçuk hafta kadar barındığını ifade ediyor. Kendi ifadesi böyle. Zorla tutulmadığını ifade ediyor. Ama tabii 18 yaşından küçük ve psikolojik durumunun da nasıl olduğunu bilmediğimiz bir kız çocuğu var ortada. Sonuçta verdiği ifadeler ne kadar kendi iradesiyle verilmiş onları da bilmiyoruz. Ama bulunduğunda sağlık muayenesinden geçtiğinde süreç başladığında bir darp, şiddet ya da istismar gibi bir vakayla karşılaşılmadığı ilk elden raporlananlar arasında annesinden mahallemizde yaşayan komşumuz olan annesinden aldığımız bilgi. Öncesinde de kendisiyle irtibattaydık. Bugün de kendisini ziyaret ettik. Bulunmasından kaynaklı memnun olduğunu söylüyor. Ama tabii ki bu süreçte neler yaşadığı, bundan sonra önünde neler olacağı konusunda endişeli. Şu anda kız kendi talebiyle yurda yerleşmiş vaziyette. Bundan sonra orada kalmak istediğini, kafasını toparlamak istediğini bu tür bir şeyler ifade etmiş. Yani olayın tümünden görülüyor ki psikolojik olarak iyi durumda değil ve bu noktada destek de alması gerekiyor.
Daha önce de benzer vakalar yaşamış bu aile ve onlardan sonra da bir sosyal yardım almak, destek almak konusunda başvuruları olmuş. Bu başvuruların kimileri kabul görmüş ama bu psikolojik destek, sosyal güvence altında psikolojik destek görmesi talebi kabul edilmemiş. Bunun sebebi olarak da yaşadıkları ev, kirada oturdukları ev, lüks diyebileceğimiz bir sitede. Fakat eski bir kiracı, makul bir kira karşılığında orada yaşıyorlar. Annenin sosyal güvencesi yok, sigortalı bir iş yok. Gündelik ev işleri yaparak hayatını sağlıyor. Kızın babası ortada yok. Uzun yıllardır görüşmüyorlar. Kendisi çok küçük yaşlardayken anne baba ayrılmış ve babanın şu anda nerede olduğu ne yaptığı bile bilinmiyor. Herhangi bir irtibatları yok. Bu bile bir çocuk için aslında hayatı boyunca bir eksiklik olarak üzerinde durulması gereken bir konu olarak ortada duruyor. Ne yazık ki bu noktada atılan adımlar biraz sonuçsuz kalmış. Eğitim hayatına ara vermek durumunda kalmış. Bütün bunların sebeplerinin öğrenilmesi, araştırılması gerekiyor.
Kaldığı evdeki iki kişi tutuklu bulunuyor. Diğer iki kişiyle ilgili de bir hukuki süreç işletilecek elbette ama onlar tutuklu değiller. Yine bu yargı sürecinde kendilerinin de ismi geçiyor. Bir alıkoyma olmadığını ifade ediyorlar.
Ama dediğimiz gibi neler yaşandı, nasıl bir koşulda bu geçirdiğimiz bir buçuk hafta geçti bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var. Yakın zamanda da gördüğümüz birçok örnekte, işte bundan günler önce haftalardır aranan Narin Güran’ın cansız bedenine erişildi ne yazık ki. Diyarbakır’da meydana geldi bu vaka ama bütün ülkede duyuldu ve akıbeti sorulmaya devam ediyor. Biz de geçtiğimiz hafta bu konuyla ilgili bir basın açıklaması yapmıştık. Bu düzenin içinde hem yargı, hem yasa yapıcılar, hem yürütücüleri, hem bunun takipçisi olan merciler nerelerde görevlerini eksik yaptılar? Bu eksiklikten kaynaklı mı çocuklarımızı yitiriyoruz diye sorguladığımız bir basın açıklaması gerçekleştirmiştik. Buradaki Atakent’in kadınları ve Küçükçekmece’nin kadınları olarak bu olayın üstüne de bir araya tekrar geldik. Benzer olayları nasıl takip edebiliriz, biz neresinden tutabiliriz? İşte bugünkü sohbetimizde olduğu gibi bu anneye ve bir kız çocuğu daha var bu annenin. Bu kadınlara nasıl bir destek sunabiliriz? Destek sunması gereken mercilere görevlerini nasıl hatırlatabiliriz? Aslında biraz bunları sorgulamak ve sorgulatmak gibi bir misyonla da kendimizi bu konunun içinde bulduk. Yani Narin’i hatırlattık, yakın zamanda mahallemizde yaşanan bu kayıp vakasını hatırlattık.
Ne yazık ki bunlar kamuoyuna yansıyanlar, bir de yansımayanları var. Her gün nerelerde ne olduğunu, kadınların, kız çocukların, o tüm çocukların nelere maruz kaldığını bilmiyoruz ve biz bunları sorgulamaya devam ediyoruz. Bu noktada az önce de dedim ya, bunları denetlemesi, düzenlemesi gereken kurumların eksikliklerini tekrar tekrar hatırlatmak lazım. Her gün bir yerden bir kayıp vakası geliyor ama birçoğunun akıbeti öğrenilmeden belki üstü kapatılarak geçiliyor. Bu anlamda çok boşluk olduğu hem yargıda hem diğer alanlarda bir boşluk olduğunu söylemek, tekrar tekrar söylemek gerekiyor. Bu örnekte de olduğu gibi yoksul bir aile bugüne kadar yaşanmış işte babayla çocuğun görüşememesinin sebebi aile içinde yaşanan sistematik şiddet ve bunun sonucunda aile birliğinin dağılması, o aile birliği denen kavramın dağılması ve sonucunda birtakım olmaması gereken yerlere savrulan kadınlar ve çocuklar. Benzer hikayeler sürekli olarak karşımıza çıkıyor. Bunların sorgulanması gerekiyor. Bir kız çocuğu şu anda verdiği ifadeleri nasıl bir baskı altında kimlerden çekinerek bu şekilde ifade ediyor bunu da bilmiyoruz. Sürekli kafamızda bu şüphelerle bu soruların yanıtını bulmak için mücadele ediyoruz.
Burada dediğim gibi yoksulluk, işsizlik, güvencesizlik sosyal devletin eksik bıraktığı şeyler birçok şeyin sarmalı ne yazık ki böyle kötü tecrübelerle karşımıza çıkıyor. Biz de hep söylediğimiz gibi mahallemizin yerel unsurlarıyla özellikle kadınların bir arada olması, birbirine tutunması gerekliliğini ifade ederken bugün uzun yıllardır mahallemizde mücadele sürdüren Atakent Kadın Meclisi temsilcileriyle gittik. Onlarla bir el uzatmaya, dayanışma göstermeye gayret ettik. Belki onların da değerlendirmeleri olacaktır.
Ama özellikle üstüne basmak istediğim nokta bu vakayla birlikte, az önce de söylediğim gibi sosyal destek taleplerinin geri çevrildiği, işte bir taraftan Aile Bakanlığı’nın yaptığı açıklamalar işte aileyi öne çıkaran kimi söylemler bu kavramların kutsiyetinden bahsedenlerin aslında evimizin içinde olan biten şeylere ne kadar duyarsız, yabancı ve sadece üçüncü şahıs olarak kaldığını gösteriyor. Bu da bizi üzen ve öfkelendiren bir durumda karşımızda.
Bu olayın kamuoyuna, basına yansımasıyla birlikte aslında bir sonuca da ulaşılıyor. Basının bu türlü şeyleri görmesi önemli ama nasıl bir gözle, nereden doğru bakarak gördüğü de çok önemli. Şimdi kadın diyoruz, çocuk diyoruz. Bunlar hep hassasiyet gerektiren ve öyle yaklaşılması gereken konular. Şimdi medyada gördüğümüz kimi örneklerde işte buradan bir sömürü sisteminin başka bir parçası olarak ortaya çıkan bir takım haber dillerinden uzak durmak gerekiyor. Gerçekten kamuoyunda bir şeylerin sorgulanmasını sağlamak için medyanın da kamuoyunun da bu türlü meseleleri görmesi, ısrarla görmesi ama o hassasiyetleri gözeterek görmesi gerekiyor. Onu da hatırlatmakta fayda var. Yani pek çok noktadan değerlendirmek gerekiyor böyle konuları.
Bundan sonra hukuki bir süreç işleyecek. Hem bu vakada da yine Narin Güran meselesini de hatırlatarak söylüyorum. Oradaki o karmaşa hali üzerinde konuşulan bir sürü iddia. Ama ortaya ne çıkacak? Hukuk karşısında gerçekten bu işin sorumlusu ve sorumluları muhtemelen çoğul sorumlular. Gerçekten bir sonuca varılacak mı? Gerçek cezalar alacaklar mı? Bu meselelerde yine cezalandırma sistemi de gerçekten ceza sistemi de önemli.
Bugün sizlerle bu konuyu gündeme getirme sorumluluğu; aynı zamanda şunun altını da çizmek gerekiyor, yerel yöneticilerin ne kadar bu toplumun içinde var olursa, ne kadar toplumun sorunlarına duyarlılık gösterirse o kadar bir yerlere ulaşabileceğini düşünüyoruz. Bu noktadan da kendimizde bu sorumluluğu hissettiğimiz içindir. Bütün bunlarla birlikte yine yerelimizde uzun yıllar önce yaşanan ve hala adalet mücadelesi devam eden birisini hatırlatmak istiyorum. Nurcan Aslan 2016 yılında mahallemizde katledilmişti bir erkek tarafından. Şu anda hala tutuklu bulunuyor fail. Fakat kesin ve gerçek bir ceza çıkmış değil. Sürekli olarak alınan kararlar yerel mahkemenin kararları bir üst mahkemeye taşınıp itirazlar ediliyor. Bu süreç hala devam ediyor. Nurcan Aslan için adalet arayışı da devam ediyor. Önümüzdeki çarşamba günü 18 Eylül’de Nurcan Aslan için Bakırköy Adliyesi’nde yine kadınlar bir araya gelecek. Yine failin karşısında yüksek sesle adalet çağrımızı yüksek sesle dile getireceğiz. Buradan onun çağrısında yapmış olayım. Nurcan için adalet ve tüm kadınlar için tüm çocuklar için adaletin peşinde koşacağız.
Özge Erdoğan, Narin cinayetini hatırlatarak, gerçek adalet talebiyle kadınlar ve çocuklar için mücadele etmeye devam edeceklerini söyledi. Erdoğan, katledilen Nurcan Arslan için 18 Eylül’de görülecek duruşmaya Bakırköy Adliyesi’ne çağırdıhttps://t.co/NHDQUpHJkT pic.twitter.com/bQVLslZsJk
— sendika.org (@sendika_org) September 16, 2024
Atakent Kadın Meclisi’nden Bediz Sel şunları söyledi:
Özellikle İstanbul Sözleşmesi’nin pes edilmesinden sonra Türkiye’nin her noktasında, her bölgesinde çok kadınlara yönelik şiddet, katliam, cins kırım yükselerek devam ediyor. Hukuk, adalet olmadığı için, kadınların adaleti arayacakları bir merci olmadığı için, çünkü hepsi aileye bağlandığı için, üstü kapanan cinayetler, katliamlar olduğu için biz kadınların bu noktada İstanbul Sözleşmesi’ni geri almak için mücadelemizi yükseltmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Sendika.Org (Derya Saadet)