Aydın coğrafyasında, JES’lerden kaynaklı yeraltı suları zehirleniyor, bahçeler kuruyor ve deprem silsileleri yaşanıyor. Halk sülfür gazı solurken, susuzluk ve deprem tehdidi altındaki İstanbul’a JES sahaları açılıyor
İstanbul Valiliği, il sınırları içinde 11 adet jeotermal kaynak sahası için, açık teklif arttırma usulüyle ihale yapılacağını duyurdu. Yeni Yaşam’dan Yusuf Gürsucu’nun haberine göre İstanbul’un 7 ilçesinde toplam 210 milyon 29 bin 300 metrekare doğal alan içinde 11 adet Jeotermal enerji santrallerine ruhsat verilecek olan ihale 12 Eylül günü Valiliğin Fatih’te bulunan ek binasında gerçekleşecek. AKP iktidarı çıkardığı yasa ve yönetmeliklerle yerel yönetimleri devre dışı bırakarak, il coğrafyalarında istediği yerde istediği biçimde yağmalanmasının olanaklarını sağlamış durumda. İnşaat, enerji ve maden şirketleriyle girilen grift ilişkilerde bu 3 alanın ağırlıklı olarak 5’li çete olarak nitelenen şirketlerden oluşuyor olması hem kentlerin hem kırsalın hem de dağların yerle bir edilmesinde hedef durumuna getirildi.
Türkiye’de enerji arz fazlasına rağmen her türden enerji üretimine yol veren iktidar, bu şirketleri halktan toplanan vergiler, doğanın yağmalanması ve halkı açlığa mahkum eden düşük ücretler üzerinden desteklemeyi aralıksız sürdürüyor. İstanbul’da açılacağı duyurulan 11 ihalenin yerleri ise dikkat çekiyor. Beykoz’da 3 bölge, Çekmeköy’de 2 bölge, Şile’de 1, Arnavutköy’de 1, Eyüpsultan’da 1, Çatalca’da 1 ve Silivri coğrafyasında 2 bölge ile toplam 11 bölgede yeraltı suları tüketilip zehirlenecek ve bunun karşılığında bir avuç şirket bu yıkım ve yağmadan beslenecek.
Jeotermal kaynak arama sahaları ihale duyurusunda Arnavutköy İlçesi’nde 36 milyon 713 bin 400 metrekare doğal alan şirketlere hibe edilmeye hazırlanılıyor. Arnavutköy dışında İstanbul’un akciğerleri olan Beykoz ilçesinde 55 milyon 790 bin 800 metrekare ormanlık alan JES işgaline alınırken, Şile İlçesi’nde14 milyon 520 bin metrekare doğal alan ihale edilecek. Diğer ilçeler ise şöyle: Çatalca İlçesi 15 milyon 50 bin metrekare, Çekmeköy İlçesi’nde 6 milyon 728 bin 800 metrekare, Eyüpsultan İlçesi ise 4 milyon 44 bin 300 metrekare doğal alan şirketlere verilirken, en büyük parsel Silivri’de 76 milyon 782 bin metrekare doğal alan yağmalanıp yıkıma uğratılacak.
JES’ler bir termik santral gibi çalışmaktadır. GWh başına ortalama 2700 m3 su kullanımı olan bu santrallerin bulunduğu bölgede hava kalitesini bozarken aynı zamanda yeraltından çekilen ve ağır metaller barındıran atık sularını da çevreye yayarak büyük bir ekolojik yıkım yaratmaktadır. Yoğun su kullanımları bulunduğu bölgelerde su kıtlığına yol açarken aynı zamanda atık suların bir kısmının yeraltına deşarj edilmesinden kaynaklı olarak yeraltı sularını da hem kirletmekte hem de tüketmektedir. Türkiye’de 4 kat arz fazlasına ulaşılan elektrik üretim kapasitesine karşın, ikidarca desteklenen JES’ler, bulunduğu çevreyi aralıksız zehirlemeye devam ediyor. JES’ler yeraltından çektikleri zehirli akışkanı reenjeksiyon kuyuları ile yeniden yeraltına basmaları gerekirken bunun maliyetinden kurtulmak için akışkanı evsel ısıtma, seracılık, meyve kurutma vb. gibi alanlara kaydırmak istiyorlar. Ayrıca reenjeksiyon yapanlarında akiferlerin bulunduğu 400-500 metrelere suyu bastıkları ve bu yolla yeraltı sularına ağır metallerin karıştığı biliniyor. JES’in çevreye ve akiferlere bıraktığı akışkanlarda bulunan ağır metallerin içeriğinde bor, cıva, arsenik, kurşun, amonyak, antimuan, lityum, karbondioksit, hidrojen sülfür gibi zehirli maddeler bulunmakta.
ABD’nin Güney Kaliforniya’daki Salton Denizi Jeotermal sahasının bulunduğu bölgede jeotermal kaynaklardan enerji elde etme süreçleri ile sismik faaliyetler arasında kuvvetli bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Araştırmacılar, bu bölgedeki depremlerin sıklığının, enerji üretimi sırasında yeraltından çekilen ve yeraltına verilen suyun hacmine bağlı olarak değiştiğini kaydetmişlerdir. 30 yıllık çalışma döneminde Jeotermal bölgesindeki en büyük deprem 5.1 büyüklüğünde olmuş, ancak yakınlardaki San Andreas fayının, en azından büyüklüğü 8 olan son derece yıkıcı depremleri açığa çıkarma yeteneğine sahip olduğu uyarıları yapılmıştır..
İsviçre’nin St. Gallen şehri yakınlarında, jeotermal kaynaklar için 2013 yılında yapılan sondaj çalışması depreme neden olmuştu. İsviçre Sismoloji Merkezi bu sarsıntıların yerin derinliklerinde birikmiş ısı kaynaklarının oluşturduğu enerjiyi ortaya çıkarmak için kullanılan JES’lerin yol açtığını tespit etti. 140 santigrat derece sıcaklıktaki termal akışkana ulaşmak için yerin 4 bin 500 metre derinliğine yapılan sondaj sonrası bölge 3,6 büyüklüğündeki depremle sarsıldı. Sondaj çalışmaları ile oluşan sismik şokların etkisiyle 5 hatta 6 ve daha yüksek şiddette depremleri tetikleyebileceği belirtilmişti. Tüm bu gerçekler yaşanmışken, bilim insanlarınca büyük bir depremin İstanbul’da her an olabileceği uyarılarına kulak tıkayanlar bir avuç sermaye çıkarına halkı ölümlere itmekten kaçınmamaktalar.
Kaynak: Yeni Yaşam