Reşit Kibar’ın yaşamını yitirmesine sebep olan saldırıya, saldırının arkasındaki güç ilişkilerine, Artvin Cankurtaran’da yapılmak istenenlere, halkın isyanına ve bundan sonra ne için mücadele edeceğine dair bir derleme hazırladık. Bu derleme, güncel gelişmeler ışığında güncellenmeye de devam edecektir. İşte Artvin’deki halk isyanını anlamamızı sağlayacak 5 soru ve 5 cevap
Artvin Cankurtaran’da orman parkı projesi için 3 Eylül’de ağaç kesim ekipleri ormana girince köylüler kesim ekibine müdahale etti. Köylüler engel olmaya kalkınca Muhammet Ustabaş, köylülere silahla saldırdı. Yaralananlardan Reşit Kibar, tüm müdahalelere rağmen yaşamını yitirdi.
Reşit Kibar’ın yaşamını yitirmesine sebep olan saldırıya, saldırının arkasındaki güç ilişkilerine, Artvin Cankurtaran’da yapılmak istenenlere, halkın isyanına ve bundan sonra ne için mücadele edeceğine dair bir derleme hazırladık. Bu derleme, güncel gelişmeler ışığında güncellenmeye de devam edecektir.
İşte Artvin’deki halk isyanını anlamamızı sağlayacak 5 soru ve 5 cevap:
Artvin’in Borçka ve Hopa ilçeleri sınırında yer alan Cankurtaran Geçidi’nin önemli bir bölümü “Konaklamalı Mesire Alanı Projesi” kapsamında Yunus Merttürk’ün sahibi olduğu Yapısoy Beton adlı firmaya ihale edildi. Aynı bölge üç yıl önce Orman İşletmeleri Müdürlüğü tarafından taş ocağı işletmesi yapılması için Reşit ve Bünyamin Merttürk’ün sahibi olduğu İçkale firmasına ihale edilmişti. Köylülerin direnişiyle taş ocağı projesi engellenmişti.
Bölge halkı turizm adı altında bölgede sonradan maden çıkarılacağı gerekçesiyle projeye karşı çıktı. Bu şüpheyi destekleyen gerekçeleri de vardı. Yunus Merttürk ile Reşit ve Bünyamin Merttürk’ün aralarındaki ilişki akrabalıkla sınırlı değildi. Sürekli birlikte çalışan iki firmaydılar. Taş ocağı projesinin iptal edilmesinin ardından aynı bölgeye Yunus Merttürk’ün firmasına ihale verilmesi bu şüpheyi kuvvetlendiriyordu.
Üstelik alan çok geniş, işaretlenen ağaç sayısı da çok fazlaydı. Proje alanı 17,27 hektardı. Proje kır lokantası, kır evleri, yöresel ürün satış yeri, çocuk oyun alanı, amfi tiyatro, büfe, kameriyeler, macera parkı, seyir terası, yürüyüş yolları, spor tesisleri, çadır kamp alanı ve karavan alanını kapsıyor.
Köylüler ilk müdahale ettiğin kesilmek üzere damgalanan ağaç sayısı 380’di ve 1000’in üzerine çıkacağı düşünülüyordu. Araç yolunun genişliğinin de 5 metreyi bulacağı ifade ediliyordu.
Köylüler bu kapsamda bir projenin şirketin mevcut ekonomik yapısıyla üstlenemeyeceğini, bunun da maden açma girişiminin bir parçası olduğunu düşünüyordu. Köylülerin düşüncesine göre proje şöyle şekillenecekti:
Devletten hibe alacaklar, bu hibeyi harcayacaklar ama projeyi de ilerletmeyecekler. Orman İşletme Müdürlüğü, ihalenin şartlarını yerine getirmedikleri için projeyi onlardan alacak. Ama zaten ağaç kesimleri yapılmış, kazılar başlamış, belki temel de atılmış olacak. Bir müddet atıl kaldıktan sonra bölgedeki orman vasfı kaldırılacak. Orman vasfı da kaldırıldığı için artık madenciliğe “uygun” hale gelmiş olacak.
Ancak Reşit Kibar’ın ölümüyle de sonuçlanan silahlı saldırının ardından halk bir kez daha ayağa kalkınca Yapısoy Beton, projeden çekildiğini duyurdu.
Fikret Merttürk ve Muhammet Ustabaş, köylülerin ormanlık alana geleceklerini bilerek araçlarını çekmişlerdi ve bekliyorlardı.
Köylüler geldiğinde ağaç kesimine itiraz etti. Bu sırada kısa süreli bir arbede yaşandı. Arbede sırasında Fikret Merttürk telefonla birini arayarak “Buralar karıştı, ne yapmamızı istiyorsunuz?” dedi. Hemen akabinde Muhammet Ustabaş, Fikret Merttürk’e ait olan aracın içinden yine Fikret Merttürk’e ait olan silahı aldı. Köylüler Ustabaş’a “Bizi mi vuracaksın?” dediğinde Fikret Merttürk “Silah benim, ben kime istersem ona sıkar” diye cevap verdi.
Bu süre zarfında köylüler jandarmaya da haber vererek kendilerine yönelik saldırı olduğunu belirtip ihbarda bulundu. Fakat olay yerine sadece iki sivil jandarma geldi. Onlar da saldırı boyunca araçlarından aşağı inmedi.
Muhammet Ustabaş, hedef gözeterek ateş etmeye başladı. Önce Reşit Kibar vurularak yere yığıldı. Kibar’ın yere yığılmasının ardından Ustabaş, Kibar’a ateş etmeye devam etti. Akabinde diğer köylüleri de yaraladı. O sırada orada bulunan Dursun Ali Koyuncu ve Murat Koyuncu’ya sıra geldiğinde ise mermi bitmesi ya da tutukluk meydana gelmesi sebebiyle vuramadı.
Köylüler Reşit Kibar’ı hastaneye götürmek için jandarmaya “Ambulans yetişemez, sizin araçla götürelim” dediğinde ise jandarma hiçbir şey söylemeden aracıyla uzaklaştı.
Daha sonra yaralılar köylülerin imkanlarıyla Hopa Devlet Hastanesi’ne kaldırılsa da Reşit Kibar tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Tetiği Muhammet Ustabaş çektiyse de saldırının arkasında AKP’li Faruk Çelik’ten yereldeki iktidara yakın sermayedarlara, CHP’li İl Genel Meclisi Üyesi’nden tetikçilere kadar uzanan ilişki ağı var.
AKP milletvekili Faruk Çelik, adeta “bölgenin Süleyman Soylu’su”. Bölge halkı bölgedeki bütün rant, mafya ve çete ilişkilerinin Faruk Çelik’te kesiştiğini, onun dahlinin ve onayının olmadığı hiçbir projenin hayata geçmediğini belirtiyor. Çelik bu projenin de başlangıcından itibaren içinde. Yapısoy Beton’un sahibi Yunus Merttürk ve Borçka Ticaret Odası Başkanı Eşref Merttürk’le yakın bir ilişkisi var. Borçka’da bir restoranda yaptıkları toplantı sırasında Çelik’in Orman Bölge Müdürü’nü aradığı, “Müdürüm, Yunus Merttürk’ü neden bekletiyorsun?” diye azarladığı ifade ediliyor.
Yunus Merttürk, AKP’ye yakınlığıyla anılıyor. Ama daha önce defalarca birlikte iş yapmış olan ve aynı zamanda Yunus Merttürk’ün de akrabası olan Reşit Merttürk, son yerel seçimde Borçka’da CHP listesinden İl Genel Meclis Üyesi oldu. CHP içinde Merttürk’ün adaylığına itiraz eden de vardı. Merttürk’ün bu projeleri meşrulaştırmak için CHP’den girdiğini düşünüyorlardı. Ama CHP yönetimi itirazlara rağmen Merttürk’ü aday gösterdi.
Fikret Merttürk şimdi Yapısoy Beton’da müdür. Muhammet Ustabaş, tetiği çekmeden önce Fikret Merttürk telefonla konuşup “Şimdi ne yapacağız?” dedi. Kapattıktan sonra Muhammet Ustabaş Reşit Kibar’ı vurdu. Merttürk’ün kimden talimat aldığı ise hala bilinmiyor.
Faruk Çelik sadece Orman Bölge Müdürlüğü’nü değil, kaymakamları ve valileri de adeta seferber ediyor.
Çifteköprü köyü halkı daha önce defalarca kez, proje nedeniyle gerilim yaşandığını, şirketin parayla adam tuttuğunu ve saldırı ihtimalini sezdiklerini yazılı ve sözlü olarak bildirse de ne jandarma ne kaymakam ne de savcı herhangi bir işlem yapmadı. Bu kadar uyarıya rağmen Borçka Kaymakamlığı “gerek görmediği”nden kesim ekibini o gün jandarma güvenliği olmadan gönderdi.
Saldırıdan hemen önce köylüler jandarmaya arayıp ihbarda bulunsa da jandarma ekibi gelmedi, sadece iki sivil jandarma geldi. Onlar da saldırı boyunca arabanın içinden çıkmadı. Saldırıyı izlemekle yetindiler.
Reşit Kibar’ın ölümüyle sonuçlanan silahlı saldırıya ilişkin soruşturmayı yürüten savcı, daha yaralıların ve görgü tanıklarının ifadelerini bile tamamlamadan gözaltına alınan Fikret Merttürk’ü de mahkemeye sevk etti. Bu durum Merttürk’ün serbest bırakılmasını da sağladı.
Saldırıdan hemen önce orman parkı ihalesini alan Yapısoy Beton’un sahibi Yunus Merttürk’ün eski AKP Kocaeli İl Başkanı Mehmet Ellibeş’le birlikte Artvin’de olduğu ortaya çıktı. Normalde Kocaeli’de yaşayan Yunus Merttürk, Mehmet Ellibeş’le birlikte 28 Ağustos’ta Murgul Belediye Başkanı Mehmet Yıldırım’ı, 30 Ağustos’ta AKP’li Şavşat Belediye Başkanı Durmuş Aydın’ı ziyaret etmiş. Ziyarette Reşit Merttürk ve Eşref Merttürk de vardı.
Saldırının olduğu gün Muhammet Ustabaş ve Fikret Merttürk saldırıda kullanılan silahla birlikte gözaltına alındı. Ertesi gün mahkemeye sevk edildiler. Halbuki daha yaralılar ve görgü tanıklarının ifadeleri tamamlanmamıştı. Muhammet Ustabaş tutuklandı. Fikret Merttürk onun hakkında verilen yalnızca bir ifade baz alınarak adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. Tedavi süreçleri nedeniyle daha sonra ifade vermek zorunda kalan yaralılar, Merttürk’ün “Silah benim, ben kime istersem ona sıkar” dediği yönünde ifade vermişlerdi.
Savcılardan ve hakimlerden adalet bulamayan halk, kendi adalet mücadelesine girişti. Önce Muhammet Ustabaş’ın abisine ati Hopa’da bulunan marangoz atölyesi ateşe verildi. Ardından Hopalı gençler, Çavuşlu köyündeki kereste atölyelerinin faaliyetlerini durdurttu. Köyde bulunan üç atölyeden biri Reşit Kibar’ın katili Muhammet Ustabaş’ın abisine aitti. Devamında atölyeler boşaltılıp kapatılmayınca Muhammet Ustabaş’ın abisine ait olan atölye de ateşe verildi.
Cinayetin azmettiricisi Fikret Merttürk, tutuklanmamıştı ama saldırının ardından tepkilere yönelik baskılar oluşmaya başladı. Yıllar Kibar ve Mutlu Akyüz isimli iki kişi Muhammet Ustabaş’ın abisine ait kereste atölyesinin kundaklanması olayıyla ilgileri olduğu iddiasıyla gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar kısa süre sonra adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı.
Gözaltına alınanların bırakılmasından hemen sonra Artvin Halkevi yöneticisi Dursun Ali Koyuncu, gözaltına alındı. Koyuncu, Cankurtaran’daki silahlı saldırı sırasında da oradaydı. Reşit Kibar’ın yaşamını yitirmesinin ardından halkın isyanına öncülük edenlerdendi.
Koyuncu Hopa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Hopa’da, köyündeki evinden gözaltına alındı. Ancak ifade için Hopa Adliyesi’ne değil, Artvin’e götürüldü. Halkevleri Hukuk Sekreteri ve köylülerin avukatı Haktan Özkan, bu durumu “Bunun nedeni açık. Hopa’da kimse itiraz etmesin, aman olay çıkmasın diyerek Dursun Ali’yi Hopa’dan Artvin’e gece yarısı kaçırdılar” sözleriyle ifade etti.
Koyuncu, alelacele bir kararla, savunma hakkı da ihlal edilerek tutuklandı. Koyuncu’nun tutuklanma gerekçeleri şöyle: 3 Eylül’de, yani saldırının olduğu gün Hopa Devlet Hastanesi önünde yaptığı konuşma edeniyle kamu görevlisine hakaret ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik. 6 Eylül tarihinde Borçka Orman İşletme Müdürlüğü’ne dilekçe verdikten sonra müdürlük önüne yazılan “Katiller hesap vereceksiniz” yazısı nedeniyle yine hakaret, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve kamu malına zarar vermek.
Savcının itirazıyla Yıllar Kibar ve Mutlu Akyüz yeniden gözaltına alındı ve çıkarıldıkları mahkemede onlar da tutuklandı.
Reşit Kibar’ın öldürüldüğü saldırıya ilişkin soruşturma dosyasına gizlilik kararı getirildi. Gizlilik kararıyla birlikte başta jandarma olmak üzere, saldırı anında orada bulunan şirket çalışanlarının, Fikret Merttürk ve Muhammet Ustabaş’ın ifadeleri gizli kaldı. Jandarmanın saldırıyı önceden haber aldığına veya saldırının olduğu yere gelen ekibin jandarmaya bağlı olup olmadığı yönündeki şüpheler de karanlıkta kaldı.
Bu sürece kadar, saldırı boyunca orada olan jandarmalar, yeterince ekip göndermeyen Jandarma Bölge Komutanlığı, Artvin Valiliği ve Borçka Kaymakamlığı hakkında da herhangi bir işlem yapılmadı.
Reşit Kibar’ın yaşamını yitirmesinin ardından başta Artvin ve ilçeleri olmak üzere yurdun dört bir yanında kitlesel eylemler yapıldı. Kibar, son yolculuğuna Hopa halkının omuzlarında uğurlandı. Ailesi, dostları, yoldaşları Kibar’ı yalnız bırakmadı. Hopa halkı Kibar’ı son yolculuğuna uğurladığı meydanda Metin Lokumcu’yu yitirmişti. Neredeyse her eylemde Reşit Kibar’ın ismi, Metin Lokumcu’yla birlikte anılıyor.
Hopa’nın yanı sıra, Borçka’da, Arhavi’de ve Artvin merkezde de kitlesel eylemler yapıldı. Artvin’in yanı sıra İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de ve Türkiye’nin dört bir yanında Reşit Kibar için adalet talep etmek ve Artvin halkının isyanına destek olmak için eylemler yapıldı.
Halk isyanı ihtimali bile Artvin oligarşisini paniğe düşürmüştü. Yunus Merttürk’ün sahibi olduğu Yapısoy Beton, aynı gece projeden çekildiğini açıkladı. Yapısoy Beton’un taşeronluğunu yapan Reşit ve Bünyamin Merttürk’e ait İç Kale İnşaat, Yapısoy Beton’la ticari bir bağlarının olmadığını, aralarında sadece akrabalık bağı olduğunu iddia eden bir açıklama yayımladı. Yapısoy Beton’un sahibi Yunus Merttürk, üzerinde baskı kurularak Hopaspor yönetiminden istifa ettirildi. Saldırıyla ve projeyle ismi en çok anılan AKP Artvin Milletvekili Faruk Çelik de sorumluluğunu inkâr etse de kendini açıklamak zorunda kaldı.
Ancak Artvin halkı, faillerin bir açıklamayla işin içinden sıyrılamayacağını söylüyor. Halkın talebi, bu işin içinde parmağı olan herkesin hesap vermesi, yargılanması ve cezalandırılması.
Mahkeme sürecini beklemeyenler de var. Hopalı gençler, katillerin kereste atölyelerini ateşe verdi.
Artvin halkı şimdi mücadeleyi büyütmek için son olarak yaşam nöbetlerine başladı. Hedefleri ise Artvin’deki bütün projeleri iptal ettirmek ve Cankurtaran Ormanı’nın adının Reşit Kibar Ormanı olarak ilan edilmesi.
Bu süreçte Artvin halkı şunları talep ediyor:
Sendika.Org