Pek çok devrimci pratikte defalarca deneyimlenen taban örgütlenmesinin önemi, ideolojik pozisyonların tarihsel açıdan oynadığı roller ve alt sınıfların özneleşmesine yapılan atıflar unutuldu. KPÖ üzerine yapılan tartışmalarda, faşizm karşısındaki sessizlikleri, kendi tabanları tarafından da sert eleştirilere maruz kaldı
Avusturya’da genel seçimlerin ardından tahmini sonuçlar açıklandı. Bu sonuçlara göre, faşist parti FPÖ yüzde 29,2 oy alarak birinci sıraya yerleşiyor. İkinci sırada yüzde 26,3 ile muhafazakâr-liberal ÖVP bulunuyor. Sıralama şöyle devam ediyor: Sosyal demokratlar (SPÖ) yüzde 20,6, neoliberaller (NEOS) yüzde 9,1, Yeşiller (GRÜNE) yüzde 8,7, Komünist Parti (KPÖ) ve LINKS adlı kitle partisinin yer aldığı sol koalisyon yüzde 2,3.
Bu seçim sonuçlarını, Avrupa genelinde etkili olan göçmen karşıtlığı, ekonomik krizler ve Ukrayna-Rusya savaşı gibi süregelen olaylarla ilişkilendirmek mümkün. Ayrıca Avusturya’nın siyasi kültürü ve sağa olan tarihsel yatkınlığı da dikkate alınmalıdır. Ancak bu yazıda, faşizmin yükselişinden ziyade, solun tekrar eden başarısızlığını ele almak istiyorum.
KPÖ’nün bu genel seçimlerden beklentisi oldukça yüksekti. Zira yerelde, özellikle Graz ve Salzburg gibi şehirlerde, elde ettikleri somut başarılar vardı. Ancak, seçimlerin olası sonuçları üzerine yapılan değerlendirmelerde öne çıkan bir analiz şuydu: Avusturya’da yerel ve genel seçim sonuçları arasında doğrudan bir etkileşim kurmak pek mümkün değil. KPÖ, bunun farkında olarak seçim kampanyasını belirli temalar üzerine yoğunlaştırdı. Zaten yüzde 4’lük bir başarı, temsil için yeterli olacaktı.
Bu belirlenen temaların başında konut sorunu geliyordu ve bu, yereldeki başarıların bir yansımasıydı. Ancak KPÖ’nün seçim broşürlerinde, Avrupa’da ve Avusturya’da açıkça yükselen faşizme dair hiçbir ifade yer almıyordu. Göçmenlerden bahsetmek şöyle dursun, bu konuda herhangi bir ima dahi yoktu. Tüm kampanya, ekonomik vaatlerle (konut sağlama gibi) sınırlandırıldı ve ideolojik açıdan herhangi bir söylem üretilmedi. Aksine, hâkim ideolojik söyleme eklemlenildi.
Bu eklemlenme, örneğin Ukrayna-Rusya savaşı konusunda şöyle gerçekleşti: Genel eğilim, Ukrayna’ya silah yardımı yapılmaması ve Avusturya’nın tarafsızlığını koruması yönündeydi. KPÖ de bu doğrultuda “barış yanlısı” bir tutum sergiledi. Ancak bu denkleme göre, genel eğilim göçmen karşıtlığı olduğunda “anti-faşizm” demeye çekindiler. Sol popülizmin bu amatör pratiği, halkın gözünden kaçmadı. Salt ekonomik vaatler, göçmenler ve yoksulların, KPÖ’nün beklediği gibi, sandıkta komünistleri desteklemesi için yeterli olmadı.
Pek çok devrimci pratikte defalarca deneyimlenen taban örgütlenmesinin önemi, ideolojik pozisyonların tarihsel açıdan oynadığı roller ve alt sınıfların özneleşmesine yapılan atıflar unutuldu. KPÖ üzerine yapılan tartışmalarda, faşizm karşısındaki sessizlikleri, kendi tabanları tarafından da sert eleştirilere maruz kaldı. Ancak parti karar alıcılarının bu politikalarda ısrarcı olduğu anlaşılıyor.
Yereldeki örgütlenme ağlarına ve taban hareketlerine dayanan başarılar, genel seçimlere -özellikle Viyana gibi büyük şehirlerde- otomatik olarak yansımadı. Bu, genel toplumsal eğilime bağlı kalıp (popülizm olarak da adlandırılabilir) yapay muhalefet kanalları açma çabasının bir kez daha başarısızlıkla sonuçlandığını gösteriyor. “Halka rağmen halk için” anlayışı yerine, halkla beraber olmanın organik ve muhalif yollarını bulmak gerekiyor.
Sonuç olarak, solun başarısızlığını sorgulamak, sadece sol partilerin geleceği için değil, aynı zamanda devrimci demokratik değerler ve toplumsal adalet mücadelesi için de kritik öneme sahip. Gelecek dönemde, solun, halkla organik bir ilişki kurarak ve toplumsal sorunlara duyarlı bir yaklaşım benimseyerek yeniden güçlenmesi gerekiyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.