Ankara Kadın Platformu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı önünde 15 Mayıs’ta açıklanan Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi’ne ve kadınların kazanılmış haklarına yönelik saldırılara karşı eylem yaptı. Kadınlar, bakanlığın aileyi güçlendirmeye yönelik politikalar değil kadınları güçlendirmeye yönelik politikalar izlemesi gerektiğini vurguladı
Ankara Kadın Platformu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı önünde eylem yaptı. Kadınlar 15 Mayıs’ta açıklanan Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi’ne tepki gösterirken raporda bakanlık tarafından “İş ve Aile yaşamının uyumlaştırılması” adı altında kadınları evden, esnek, güvencesiz ve ucuz iş gücü olarak sermayeye mahkum etme planının yer aldığını vurguladı. Yeni yargı paketinde infaz düzenlemesinin kadınların yaşam hakkına karşına karşı bir düzenleme olduğunu söyleyen kadınlar kadın kazanımlarına bir başka saldırının ise kayyum atamaları olduğunu belirtti.
İktidarın politikaları ile kadınları “makbul kadın” olmaya ittiğini söyleyen Platform, tüm kadınları örgütlenmeye ve direnişe çağırdı.
Açıklamanın tamamı ise şu şekilde:
Ankara Kadın Platformu olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı önündeyiz. Kadının sadece aile içinde varlığını kabul eden AKP-MHP ittifakının, adından “kadın” sözcüğünü de çıkardığı bu bakanlık kadın düşmanıdır. Buradan bakan Mahinur Özdemir Göktaş’a sesleniyoruz: Aileyi değil; kadınları koru!
Arnavutköy’de öldürülen kadın için ciğerinin yandığını söyleyen Bakan Göktaş’a soruyoruz şiddetin sebeplerini ortadan kaldırmayı vadeden bakanlığınız ve AKP-MHP iktidarı kadın düşmanlığından başka nasıl bir politika üretiyor?
Bakan Göktaş doğurganlık oranının düşmesi ile ilgili en kısa sürede önlem alacaklarını belirtiyor. 15 Mayıs’ta açıklanan Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi’nde erken evliliklerin azalmasının çocuk sayısını azalttığı vurgulanıyor. Bu bir sorun olarak ortaya koyuluyor. Bununla da kalmıyor bu planda LGBTİ+’ları hedef alarak “cinsiyetsizleştirme akımlarına karşı mücadele için stratejik belge” hazırlamak hedeflenirken kadın cinayetlerine yönelik 2024-2028 hedefinin ‘’aile içi şiddetin nedenlerini analiz etmek’’ olduğu yer alıyor. Kadınlar olarak evlerde, sokaklarda, işyerlerinde yıllardır yaşayarak analiz ettiğimizi söyleyelim: Erkek şiddetinin nedeni kadın düşmanı politikaları ile erkek egemenliğini sürdüren iktidarınızdır!
Bakanlık tarafından “İş ve Aile yaşamının uyumlaştırılması” adı altında kadınları evden, esnek, güvencesiz ve ucuz iş gücü olarak sermayeye mahkum etme ve ücretsiz bakım emeğini sürdürme projelerini kabul etmiyoruz. Kadınların değil sermayenin yanında olan bu erkek egemen kurum şiddet gören kadınları Aile İrşad Büroları aracılığı ile Diyanet İşleri başkanlığına devretmektedir. Boşanmayı zorlaştıran aile arabuluculuğu sistemi ile kadınları şiddete mahkum eden Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı öldürülen, şiddete uğrayan tüm kadınların failidir.
İktidar “Kadın erkek eşitliği fıtratımızda yoktur”, “Bir kereden bir şey olmaz” sözleri ile toplumda erkek şiddetini meşrulaştırıyor. Kadın örgütlerini yok sayarak, kamuoyunda nafaka alanlar lüks içinde yaşıyormuş algısı yaratarak nafaka hakkını ortadan kaldırmaya çalışıyor. Nafakayı bir tehdit olarak kullanarak kadınları erkek şiddetine boyun eğmek zorunda bırakmak istiyor.
Bir süredir konuşulan 9. Yargı Paketi tartışmalarının meclisin açılması ile tekrar gündeme gelmesi bekleniyor. Beklenen yargı paketi 6284 Sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’dan Medeni Kanunda yer alan soyadı düzenlemesine, “etki ajanlığı” suçundan mükerrer suç işleyenlere “af” niteliğindeki infaz düzenlemesine kadar en başta kadınların yaşamını doğrudan etkileyen aleyhte değişiklikleri içeriyor.
Uzunca süredir kadınların yaşamını erkek şiddetinin, istismarın, emek sömürüsünün olduğu ailelere sıkıştırmayı politikasının odağına alan iktidar bu paket ile de kadınların hukuki kazanımlarına saldırmaya hazırlanıyor. 6284 Sayılı Kanun’da yer alan uzaklaştırma, iletişim araçlarıyla rahatsız etmeme ve benzeri sayılan tedbirleri ihlal eden erkeklere verilen zorlama hapsinin uygulanma koşullarının zorlaştırılmaya çalışıldığını görüyoruz. Tedbir kararlarının ihlali halinde üç günden on güne kadar verilen, mahkemelerce zaten güç bela uygulanan zorlama hapsine itiraz yolu genişletilerek, itirazın duruşmalı incelenmesi öngörülüyor. Koruma kararı vermek için delil zorunluluğu getirme, kısa süreli koruma kararları verme, başvuru koşullarını zorlaştırma bunlardan bazıları. Kamuoyunda neredeyse kadına şiddetin nedeni olarak yansıtılıyor bu yasalar. Oysa kadınların mücadele ile kazandığı bu düzenlemeler hakkıyla uygulansa, erkek şiddeti ciddi oranda azalabilir. Ama tercih “Ne olursa olsun aile dağılmasın, kadınlar katledilse de olur” üzerine kurulu.
Kadın kazanımlarına saldırının bir başka yüzü yerel yönetimlere kayyım atamaları. İktidar yerel yönetimlerde kadın düşmanı uygulamalarını tutuklamalar, görevden alma ile eş başkanlık sisteminin hayata geçirilmesi engellenmeye çalışarak gösteriyor. Saldırılar sadece eş başkanlık sistemine yönelmekle kalmıyor kayyımlar aracılığıyla belediyeler tarafından oluşturulan tüm kadına yönelik çalışma alanları da kapatılıyor. Kadına yönelik şiddete karşı merkezler, kadın kurumları ya kapatılıyor ya da erkekler tarafından yönetilerek kadın merkezi olmaktan çıkarılıyorlar. Kısacası iktidar diyor ki ‘evlerinize dönün!’
9. Yargı Paketi de Ailenin Güçlendirilmesi ve korunması vizyon belgesi de kadınların yaşamlarını, haklarını hedef alan, erkekleri güçlendirmek için önümüze getirilen sayısız belge arasında yerini aldı. Geçmişten bugüne “evin reisi kocadır” maddesini, kürtaj yasaklarını, çalışma hakkımızın erkeğin iznine bağlanmasını, tecavüzcülerin evlilik yoluyla salıverilmesini nasıl kabul etmediysek, nasıl tüm kazanımlarımızı mücadele ile kazandıysak bu uygulamalara da sessiz kalmayacağız. Haklarımız, hayatlarımız için mücadeleye devam edeceğiz.
Çocukların istismar edildiği, gençlerin, LGBTİ+’ların şiddete, baskıya maruz kaldığı, kadınların öldürüldüğü kutsal aile anlayışı karşısında kadın dayanışmasını büyütüyoruz.
İktidar, oluşturmak istediği yeni toplumsal yapıda kadına ‘kutsal aileyi’, ‘makbul kadınlığı’ ve şiddeti dayatıyor. Yeni sistemin kurucu öznesi olarak da “makbul kadınları” görüyor. Bu nedenle en çok kadınlara, kadın mücadelesine ve feministlere saldırıyor. Biz kadınlar bir kez daha hatırlatıyoruz: Ne ailelerinize mahkûm olacağız ne de sınırlarını belirlediğiniz “makbul kadınlar” olacağız. Aile değiliz kadınız: isyandayız!
Ankara Kadın Platformu olarak Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı önünden sesleniyoruz: Yeni dönemde de AKP-MHP ittifakının kadın düşmanı politikalarına karşı tüm kadınları direnişe ve örgütlenmeye çağırıyoruz.
Sendika.Org