Soru, Türkiye’nin Ankara’sının, mafya ve çetelerle işbirliği yapan siyasetçilere sahip olmasıyla ilgili! Eldeki bu basit diye ifade edilen soru, rüşvet ağının, ülke güvenliğini nasıl olup da tehdit eder hale geldiğini, devlete ait bilgilerin kimlerle paylaşıldığıyla ilgili! Halının altına süpürülmek istenen cevabın muhatabı olan bu soru, devletin içinden illegal yapılara aktarılan bilginin içeriğinin sorgulanmasıyla ilgili!
Sedat Peker, bir dönem, kalabalıklara açık meydanlarda seslenebilecek ve bazı kesimleri özgürce tehdit edebilecek kadar rahattı! Rahatlığı ne zaman birilerine battı ve o kontrollü özgürlüğü bir anda nasıl oldu da bitiverdi, belki de en çok burada durmak, ardından da o özgürlüğü bitirenlere yönelik açıkladığı tapelere biraz yakından bakmak gerek!
Sayısız iddiası oldu, Ankara merkezli ama…
İddialarını hiçbir savcı sahiplenmedi…
Belki de hiç biri ciddiye bile alınmadı…
Peki, madem asılsızdı, niye susturuldu, merak konusu… Paylaştığı ses kasetlerindeki isimler, videolardaki görüntüler madem asılsızdı, niye bırakın konuşsun denilmedi, ki zaten yalan dolandı her şey?
Gazeteci İsmail Saymaz’ın televizyonda konuğu olan, dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun gündeme bomba gibi düşen bir iddiası oldu, Peker ve iddialarının Türkiye’nin Ankara’sını salladığı zamanlar! Soylu, Peker’in, bir siyasetçiyi maaşa bağladığını, hatta söz konusu kişinin de Peker’den ayda 10 bin dolar aldığını söylediği zamanlardan bahsediyorum…
Tarihler, 25 Mayıs 2021’i gösteriyor…
Saymaz’ın sorusu net; “Ayda 10 bin dolar, Sedat Peker’in para verdiği siyasetçi kim?”
Türkiye’nin iç güvenliğinden sorumlu bakanının cevabı da net; “Çok basit bir soru, çok basit bir cevap! Bunu, Savcıya gideceğim ve söyleyeceğim!”
Aslında soru da cevap da basit değil!
Çünkü soru, Türkiye’nin Ankara’sının, mafya ve çetelerle işbirliği yapan siyasetçilere sahip olmasıyla ilgili! Eldeki bu basit diye ifade edilen soru, rüşvet ağının, ülke güvenliğini nasıl olup da tehdit eder hale geldiğini, devlete ait bilgilerin kimlerle paylaşıldığıyla ilgili! Halının altına süpürülmek istenen cevabın muhatabı olan bu soru, devletin içinden illegal yapılara aktarılan bilginin içeriğinin sorgulanmasıyla ilgili!
Ama Türkiye’nin iç güvenliğinden sorumlu bakanı Süleyman Soylu, sustu! İsim vermedi! Tek bir savcı bile çıkıp da böylesi önemli bir bilginin neden saklandığını sorgulamadı! Yaşanan bu gelişmeyi, devletin hiçbir güvenlik birimi ihbar olarak dahi kabul etmedi!
Herkesin sorduklarını bir sepette toplayalım mı?
Sahi, Peker’in bir siyasetçiyi maaşa bağladığını bilen Ankara’nın bunca sene susma sebebi ne olabilir? Peker’i ve Ankara’da kendisine bağladığı siyaset ağını ortaya çıkartmak varken, geçen yıllar içinde sessizliği tercih etmesinin sebebi ne olabilir? Susarak ve eldeki bilgiyi paylaşmayarak, Ankara’dan Sedat Peker’e akan bilgiyi de kesmemiş mi oluyoruz, ki bu şekilde suça da ortak olmuyor muyuz? Aranan bir illegal figürün maaşa bağladığı siyasetçinin bağlı olduğu siyasi partinin konumu mu, Ankara’dakileri susturan? Bu siyasetçi, devlete ait hangi bilgileri, ne kadar bir süredir Sedat Peker’e aktarıyor, bunu bile sorgulayamazken, siyasetin temizlenmesini beklemek mücize olmuyor mu? Kanunen, suçun ve failin gerçek kimliğini gizlemek kabul edilebilir bir şey değilken, hukuk devleti denen şey, gerçekliğini kaybetmiyor mu? Türkiye Cumhuriyeti kanunları, açık açık, “Suç işleyen bir kişiye; araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayan kimse…” denilerek, suçun ve suçlunun korunmasının çerçevesini bu denli çizmişken, eldeki susuş, birilerine koruma/dokunulmazlık sağlamıyor mu?
Süleyman Soylu, artık bakan değil!
O değil de, sade bir vatandaş, devleti zor duruma düşürecek, hatta güvenliğini ciddi anlamda tehdit edecek bir bilgiye sahip olduğunu söyleyip, ama “açıklamak istemiyorum” dese, ne olurdu?
Yine de Süleyman Soylu’ya “açıklamak istemiyorum” özgürlüğünü tanıyanların ülke güvenliği adına yarattıkları karanlığı dağıtma adına, aynı soruları, twitter hesabı üzerinden beni engelleyen Sedat Peker’e de sormak isterdim…
Kim bilir, belki o konuşurdu!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.