Bugün, o yüzden ne Kemal Kılıçdaroğlu’nun ne de Özgür Özel’in hukuk ya da adalet adına söyleyebilecekleri tek bir sözü bile yok! Zamanında ayağa kalkmayanların bugün attıkları sloganların inandırıcılığı da güvenilirliği de yok!
3 yılın sonunda final yapan Kobanê Davası’nın, bana göre, verilen ağır mahkumiyetlerin de ötesinde en dikkati çeken detayı, CHP’nin eski lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Adalet terazisi, bugün bir kez daha kırıldı” deyişi oldu! Aynı Kılıçdaroğlu, “Bütün bu olanlar normal değildir, vicdani de ahlaki de değildir! Otoriter yönetimle mücadele etmek, bu yolda tek seçeneğimizdir! Bütün demokratların bu gerçeği görmesi gerekir” demeyi de ihmal etmedi!
Peki, sormazlar mı Nisan 2016’da neredeydin diye?
Sormazlar mı TBMM Başkanlığı’na sunulan ‘dokunulmazlıkların kaldırılması’na ilişkin AKP anayasa teklifine, Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen ‘evet’ demeniz, demokrat ruhunuza ne kadar uydu diye? Sormazlar mı haklarında fezleke bulunan Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının önünü açan bu karar için Erdoğan ve AKP’sine destek verirken ne düşünüyordunuz diye? Sormazlar mı bugün CHP’de lider olan ve Kobanê Davası kararlarına sizin gibi tepki gösteren Özgür Özel’e, o gün, ‘dokunulmazlıkların kaldırılması’na ilişkin AKP anayasa teklifi gündeme gelirken, “Bu işi ne sona bırakalım ne de erteleyelim! Meclis’te uzlaşmayla bu konuyu çözebiliriz” deyişini, onay veren partisine karşı bile gelmediğini, ardından yaşananları!
Bugün, o yüzden ne Kemal Kılıçdaroğlu’nun ne de Özgür Özel’in hukuk ya da adalet adına söyleyebilecekleri tek bir sözü bile yok! Zamanında ayağa kalkmayanların bugün attıkları sloganların inandırıcılığı da güvenilirliği de yok! Ama gözümüzün de içine baka baka “adalet terazisi”nden hala bahsedebiliyorlarsa, bu da “ana muhalefet” kimliğin “sol” halini netleştirmesi adına önemlidir, hatta önemli de bir kilometre taşıdır!
Bu, Erdoğan için sık sık dile getirdiğimiz “arşiv affetmez de unutmaz da” hali gibi!
Haklısınız, dün verdikleri onayı temize çıkartmaya, kendilerini de AKlamaya çalışanlar, “Anayasa’ya aykırı ama evet” hikayesinin ana başlığında durup, biraz değil, çook düşünsünler!
Zira hiç bir bahaneleri yok!
Bugün hiç kimse, “Her şeyin sorumlusu sizsiniz” demiyor, Sevgili Kılıçdaroğlu ve Özel, ama Nisan 2016’da gündeme gelen ve Mayıs’ta kanunlaşan ‘dokunulmazlıkların kaldırılması’na ilişkin AKP anayasa teklifine “kanuna aykırı ama evet” demenizle beraber, o çok sözünü ettiğiniz ve korumaya çalıştığınız “adalet terazisi”nde ilk kırılma yaşandı, bunu da bilesiniz! Teraziyi siz parçalamadınız ama çatlattınız! Evet derkenki bahaneleriniz bile kanunsuz olurken ve zaten bunun itirafında da dururken, bence ne yeni bahaneler yaratın düne dair ne de “Ben aslında…” ile başlayan özür cümleleri sıralayın!
Çünkü bugün yaşananlara yol açan hiç kimsenin böyle bir lüksü yok, olamaz da…
Amerikalı bir gazeteci arkadaşımın bu konuda dediği gibi Erdoğan’ın Anayasa kararlarını tanımamasına etiketlenen hukuksuz durum neyse, dün, “Anayasa’ya aykırı ama evet” diyenlerin yarattığı hukuksuzluk da o! Farklı değil! Bu, sizi ne daha az suçlu yapar ne de idam sehpasına çıkartır belki ama… Bugün yapmanız gereken, 2016’da yol açtığınız hukuksuzlukla başlayan sürecin çorap söküğü gibi ilerlediği bir Türkiye gerçeğinde yaşanan dava finali için çıkıp da Kürt siyasetinden, Kürt seçmeninden, Türkiye halklarından özür dilemek! Yeni (!) Anayasa (!) yapmak için ayağa kalkan AKP-MHP ikilisine “Sen önce mevcut olana uy” deme hakkını kendinizde bulabilmek içinse, önce dünün kirinden arınmanız gerek!
Çünkü mevcut anayasaya aykırı olduğunu bile bile evet diyenler de bugün Kobanê davası sonuçlarına hukusuz diyenler de aynı kişiler!
Sizi bilmem ama, bu garip kör topal demokrasi oyunundaki kurbanlar, hepimiziz…
Ne dersiniz, Sevgili Kemal Kılıçdaroğlu ve Sevgili Özgür Özel, biraz da çuvaldız iğne oyunu oynayalım mı? Hatta, Anıtkabir’de, “47 yıl sonra Ata’nın huzuruna birinci parti olarak geldik! Ata’m, sana söz; buraya ‘partini, ilkelerini’ iktidar yapmış, aydınlanma ateşini yeniden yakmış olarak bir kez daha geleceğiz” demek yerine, “Hukuk ve adaleti bir kereliğine de olsa halının altına süpürdük, Anayasa’yı çiğnedik, bugün de bunun diyetini ödeyenlerden özür diliyoruz” deseydiniz!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.