Ona sorulan masum bir sorudan bile korkan Murat Kurum’u anladık da, onu korumaları kadar yakın korumaya alan bir televizyon kanalının bu gayet açık sansür kokan halini anlamadık, aslında anlamak da istemedik! Çünkü Türkiye medyasının geldiği bu noktadan çok utandık!
Bir genç düşünün… İstanbul’a aday isim, karşısında. Tek derdi, soru sormak ve cevap almak. Anlaşılan o ki, muhatabı, soruyu beğenmiyor. Muhatabı konuk eden gazeteci de bunu onaylıyor. Ardından, soru sormak için ayağa kalkan genç, susturuluyor.
Sorduğu ne AKP’deki gri noktalar ne kendisi hakkındaki eleştiriler ne yaptığı gaflar ne siyasetin kirlenmişliği ne demokrasi ne insan hakları ne Anayasa tartışmaları ne kadın cinayetleri ne politize edilen İslam ne halkın yoksulluğu ne emeklilerin çaresizliği ne ucuz et kuyrukları ne de kirayı bile karşılamayan maaşlar. Anlayacağınız hiçbiri değil. Korkabileceği bir soru hiç değil.
Hatta bu soru öncesi, AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum ile aynı sahnede olanlardan biri (Müzisyen Orhan Gencebay ve Yazar Aslı Şafak), “Hadi güzel bir soru sorun ya” dercesine gençlere sesleniyordu o sıra ama…
Soru sahibi konuşmaya başlar başlamaz, kaşlar ve gözler “Bu da ne” dercesine birbirine baktı anlaşılan, ardından da…
Yok, susturulan o sorunun devamını kimse bilemedi, ama şöyle başladı: “Merhaba, öncelikle Rümeysa ben… Sorum, Başkanıma ! Başkanım, Filistin ve Gazze için, seçimi kazandığınızda ne gibi…”
Sahi, Murat Kurum’u ya da programın yayımlandığı HaberTürk’ü korkutacak ne gibi bir devamı olabilirdi ki bu sorunun? Nasıl bir zorda kalacağını düşündü ki, Murat Kurum ya da programı sunan Mehmet Akif Ersoy? Tek derdi, seçim sonrası, Filistin ve Gazze için söz verilen yardımların içeriğini öğrenmek olan genç bir kız! Tek derdi, “Ben adayım” diyen ve konuyu Gazze’ye kadar uzatan Murat Kurum’a soru sormak olan bir öğrenci! Tek derdi, yerel bir seçimi uluslararası politik bir başlığın malzemesi haline getirenlerin bundan sonraki yol haritalarının yönünü tayin etmek isteyen bir seçmen!
Ona sorulan masum bir sorudan bile korkan Murat Kurum’u anladık da, onu korumaları kadar yakın korumaya alan bir televizyon kanalının bu gayet açık sansür kokan halini anlamadık, aslında anlamak da istemedik! Çünkü Türkiye medyasının geldiği bu noktadan çok utandık! Elinden apar topar mikrofonu alınan genç bir insanın ağzını sansür bandıyla kapatan bu televizyonculuktan hele ki!
Daha da trajik olanı, sunucu Ersoy’un, “hemen verebilir misin mikrofonu lütfen” diye araya girmesinin ardından, genç kızın elinden alınan mikrofonun başka bir genç kıza verilmesi ve beklenen, özlenen, istenen sorunun sorulmasının sağlanması!
“Merhabalar Başkanım, aile Whatsapp grubunuz var mı?”
Bu çook önemli (!) soru geldikten sonra, “İşte bunlarla gelin bana” denmesi de buna dair de…
Madem Gazze size iki beden büyük geliyor, 31 Mart’a niye malzeme yapıyorsunuz?
Madem Gazze sizin konuşmak istemediğiniz bir konu, niye seçmene meze olarak servis ediyorsunuz?
Madem Gazze konusunda kimseyi muhatap almak istemiyorsunuz, iç politika ile dış politikayı niye iç içe geçiriyorsunuz?
Madem Gazze konusu sizin kırmızı çizginiz, AKP olarak alacağınız bir yerel seçim sonucunu neden Gazze’nin özgürlüğüyle bir tutacak kadar ileri gidiyorsunuz ?
Sevgili Murat Kurum, sizin adınıza değil, ama susturulan o gencecik insanın düşürüldüğü hâl için çok üzüldüm! Sizi, gençlerin sorularından korumaya çalışanların omuzladıkları o utanç veren sansür adına en çok da!
Bu arada, program sırasında Gazze sorusu engellenen ve alelacele mikrofonu elinden alınan gençle bir araya gelip, sosyal medyasından hızlıca bir paylaşım yapmış, Murat Kurum! Hatta demiş ki, “Canlı yayın sırasında bir genç kardeşimiz istediği soruyu soramadı! Program sonrasında, kardeşimizle görüştüm! Sorusunu sordu, ben de cevapladım… Gençler soracak, biz cevaplayacağız…”
Merak ettim, Murat Kurum, ona yöneltilen soru yayında engellenirken neredeymiş?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.