Kısa bir süre öncesinde MESS grup toplu sözleşmelerinin sendikaların açıklamasıyla büyük bir kazanımla sonuçlandığı ifade edilse de raporda yer alan ücretleri baskılamaya dair vurgular ve ölçülenden ziyade “hissedilen enflasyon”un emekçiler aleyhine devam etmesi, özellikle sanayi işkollarında yakın zamanda elde edilen zamlara rağmen mücadelenin yeniden dirileceğini gösteriyor
Merkez Bankası 2024 yılı için ilk enflasyon raporunu yayımladı. Rapor, her ne kadar çiçeği burnunda yeni Merkez Bankası Başkanı tarafından açıklansa da esas olarak bir önceki Merkez Bankası Başkanı döneminde açıklanan raporlarla aynı doğrultu ve içerikte. Kısacası cami yıkılmış olsa da mihrap aynı şekilde durmaya devam ediyor. Zira her ne kadar kısa bir süre öncesinde yeni ekonomi yönetiminden merkez bankası başkanı ayrılmış olsa da eylül ayında sermaye destekli Orta Vadeli Programda açıklanan hedefler, Merkez Bankası’nın yeni başkanı ile bu yıl için öngördüğü ilk enflasyon raporunda güncelliğini koruyor. Bir başka deyişle sermayeye daha fazla rant ve kâr, emeğe ise daha fazla sömürü ve sefalet programı aynı şekilde devam ediyor.
Geçtiğimiz temmuz ayında açıklanan son enflasyon raporu da dahil olmak üzere son üç enflasyon raporu, artan ücretler ve ücretlerin enflasyona olan pozitif etkisi vurgularıyla dikkat çekmektedir. Kısacası yeni ekonomi yönetimi ve Merkez Bankası enflasyonun asli nedenini emekçilerin aldıkları ücretler olarak değerlendirmeye devam ediyor. Merkez Bankası ve iktidar bir bedel ödetilecekse, bedeli ödeyenin her zaman olduğu gibi emekçilerin olacağını son raporda yer alan vurgularda hissettiriyor. Aynı Merkez Bankası yüksek enflasyon sürecinde kârına kâr katan şirketlerin suç ortaklığından ise hiç bahsetmiyor.
Raporda yer alan “Mevsimsellikten arındırılmış reel kazanç endeksinde sektörler genelinde görülen çeyreklik artış eğilimi üçüncü çeyrekte yavaşlamış, sanayi sektöründe ise negatife dönmüştür” ifadesi esasında ülkede emekçilerin aldıkları ücretlerin (bir başka ifadeyle ücret artışlarının) gerilemeye başladığını ortaya koyuyor. Burada çıkan ilk sonuç ise şu oluyor; popüler bir söyleme dönüşen “seçimlerden sonra bizleri bekleyen kemer sıkma politikaları” aslında fiilen devreye girmiş görünüyor. Rapor açık ve net ifadelerle başlayan kemer sıkma politikalarının sadece daha da şiddetlenerek devam edeceğini beyan etmiş oluyor. Merkez Bankası halihazırda başlamış olan kemer sıkma politikalarından artık ücretlerin tamamıyla çakılacağı bir sürece geçileceğini ifade ediyor.
Kısa bir süre öncesinde MESS grup toplu sözleşmelerinin sendikaların açıklamasıyla büyük bir kazanımla sonuçlandığı ifade edilse de raporda yer alan ücretleri baskılamaya dair vurgular ve ölçülenden ziyade “hissedilen enflasyon”un emekçiler aleyhine devam etmesi, özellikle sanayi işkollarında yakın zamanda elde edilen zamlara rağmen mücadelenin yeniden dirileceğini gösteriyor.
Merkez Bankası yeni dönemde emekçilere ücretler üzerinden kurulacak baskı ve sefalet dayatmasını raporda şu şekilde ifade ediyor
Son yıllarda asgari ücretin yılda iki defa güncellenmesinin önemli etkisiyle ücret artışlarının talep etkisi giderek daha baskın hale gelmiştir. Bu doğrultuda, asgari ücretin 2024 yılında bir kez güncellenecek olması, parasal sıkılaştırmanın etkinliğine yılın ikinci çeyreğinde katkı sağlayacaktır.
Raporun 47. sayfasında yer alan “Ocak ayında yapılan ücret güncellemelerinin de etkisiyle yurt içi talebin direncini koruduğu ve söz konusu dengelenme eğilimine rağmen yurt içi talebin mevcut seviyesinin enflasyon üzerinde bir risk unsuru olabileceği not edilmelidir” ifadeleri ise Merkez Bankası tarafından açık bir ve net bir şekilde ücretler üzerinden tehdit mesajı vermiş oluyor.
Merkez Bankası ücretlerin daha fazla baskılanacağını, enflasyonun altında emekçilerin ezileceğini, bedelin tavana değil, tabana yayılacağını açıklarken, sermaye temsilcilerine söz verildiği gibi ücret artışlarının bu ve bundan sonraki dönemler de baskı ve kontrol altında tutulacağını ve bu sözden de asla geri adım atılmayacağını ifade ediyor. Bu yüzdendir ki yeni Merkez Bankası Başkanı kendisine yöneltilen “Geçinebiliyor musunuz?” sorusunu da pişkin bir tavırla es geçmiş oluyor. Burjuva iktisatçılarının seçimden önce alkışladığı rasyonel politikalar denilen şey tam olarak da bu anlama geliyor.
Kamu işçilerinin ek zam talebi ile başlattığı eylemler ülkenin doğusundan batısına her yana yayılmaya devam ediyor. İşyerlerinde iş bırakma haberleri ardı ardına geliyor. 2022 yılının ilk üç ayında başlayan, hemen hemen her sektöre ve ülkenin dört bir yanına yayılan işçi eylemlerinin yarattığı mücadele dinamiği güncelliğini koruyor. Seydişehir Eti Alüminyum’dan TURASAŞ’a, Antep tekstil işçilerinden askeri işletmelerde çalışan işçilere yayılan işyeri eylemlerinin ilerleyen günlerde yeni işyerlerini de bünyesine katarak artacağından şüphe yok. Sermayenin açtığı savaş davetine Türkiye işçi sınıfı el yükselterek kabul ettiğini ortaya çıkarmış olduğu mücadelelerle ortaya koymaya devam ediyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.