Türkiye işçi sınıfının kayıtlı kesimi açısından değerlendirildiğinde büyük çoğunluk sendikal örgütlenmenin dışında kalmaktadır. Tüm olumsuzluklara rağmen büyüyen sendikaların temel dinamiğini ise sendikal yaklaşımları ve verdikleri mücadele biçimlerinde görmek mümkündür
Türkiye’nin içine sokulduğu, enflasyon, daralma, yoksulluk sarmalı etkisini sürdürmeye devam etmektedir. Ekonomi yönetiminde meydana gelen değişiklikler, uygulamaya konulan “dezenflasyonist” politikalar da bu kötü gidişi önlemeye yetmemektedir.
İşçi sınıfı açısından iktidarın sergilediği politikanın iki temel sorunu var; işsizliğin artması ve yoksulluğun (çalışan yoksulluğu dahil) boyutlanması.
TÜİK tarafından açıklanan istihdam verileri, tıpkı enflasyon verileri gibi toplumun genelinde şüpheli olarak karşılanmaktadır.
6356 sayılı Yasa gereğince her yılın Ocak ve Temmuz aylarında Resmi Gazete yayımlanan işçi sendikalarına ilişkin istatistik verileri, kayıtlı çalışan işçilerin sayısında son iki altı aylık dönemde azalma olduğuna işaret etmektedir.
Ocak 2024 istatistiğine göre, bütün işkollarında çalışanların sayısı Temmuz 2023 dönemine göre yüzde 7,53 oranında azalarak 16 milyon 395 bin 275 olmuştur.
20 işkolundan 8’inde çalışan işçilerin sayısında azalma görülmektedir. Azalma önceki döneme göre en fazla işkolları Konaklama ve Eğlence Yerleri (- 186 bin 595), Dokuma, Hazır Giyim ve Deri (- 56 bin 938), Avcılık, Balıkçılık, Tarım ve Ormancılık (- 20 bin 574) işkollarındadır.
Bir önceki döneme oranla en fazla çalışan işçi artışı ise Ticaret, Büro, Eğitim ve Güzel Sanatlar (55 bin 479), Taşımacılık (52 bin 924) ve Gıda Sanayii (32 bin 562) işkollarında görülmektedir.
Örgütlenme düzeyine bakıldığında ise sendikalı işçi sayısında Temmuz 2023 dönemine göre küçük de olsa (yüzde 3,03) artış meydana gelmiş ve 2 milyon 495 bin 423 kişi olmuştur.
Buna rağmen istatistiğin açıkladığı toplam kayıtlı çalışan işçiler içinde sendikalı işçi oranı oldukça azdır (yüzde 15,22).
2022 yılının Temmuz döneminde yüzde 7,15 olan sendikalı işçi sayısındaki artış oranı, Ocak 2023 döneminde yüzde 6,20’ye, Temmuz 2023 döneminde ise yüzde 3,90’a gerilemişti. Bu gerileme eğilimi Ocak 2024’te de devam etmiştir.
Ocak 2024 döneminde işkollarına göre kayıtlı işçilerin sendika üyeliği incelendiğinde geçmiş dönemlerde olduğu gibi yüzde 61,14 ile Genel İşler işkolu açık ara önde görünmektedir. Bu işkolunu Sağlık ve Sosyal Hizmetler (yüzde 37,46), Enerji (yüzde 33,80) ve Banka, Finans ve Sigorta (yüzde 32,72) izlemektedir.
İşkollarındaki istihdam kayıpları, sendikalı işçi sayısını da olumsuz etkilemiştir. Bunun sonucunda 20 işkolundan altısında sendikalı işçi sayısında azalma ortaya çıkmıştır. Sendikalı işçi sayısı en fazla azalan işkolları Dokuma, Hazır Giyim ve Deri(- 2 bin 929), Banka, Finans ve Sigorta (- 2 bin 903), Sağlık ve Sosyal Hizmetler (- 1229) ve Konaklama ve Eğlence Yerleri (- 1058) işkollarıdır.
Yayımlanan istatistiğe göre, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na kayıtlı 235 sendikadan yalnızca 61’i işkolu barajını aşabilmektedir. Oransal olarak bakıldığında barajı aşabilenlerin toplam içindeki oranı yüzde 25,96’dır.
Bununla beraber, barajı aşan sendikalardaki üye işçilerin oranı toplam sendikalı işçiler içinde yüzde 97,30’dur. İşkolu barajını aşamayan çok sayıdaki sendikanın üye sayısı toplam sendikalı işçiler içinde yalnızca yüzde 2,7 oranındadır.
Sendikalı işçilerin üst örgütleri yönünden dağılımına bakıldığında Türk-İş’in (1 milyon 349 bin 209) toplam içindeki oranı yüzde 54,07’dir. Bu konfederasyonu yüzde 33,88 ile Hak-İş (845 bin 512) ve yüzde 9,84 ile DİSK (245 bin 636) takip etmektedir. Üç konfederasyonunun sendikalı işçiler içindeki toplam payı yüzde 97,80’e ulaşmaktadır. Geriye kalan sendikalı işçiler (yüzde 2,2) ise diğer konfederasyonlara üye sendikalar ile bağımsız sendikalarda yer almaktadır.
Üç konfederasyonunun son dönemdeki üye gelişimi incelendiğinde, Türk-İş’in üye sendikalarındaki sendikalı işçi sayısındaki artış önceki dönemlere göre yavaşlamış durumdadır. Temmuz 2023 döneminde Türk-İş yüzde 43,26 oranında üye işçi artışı sağlamışken, Ocak 2024 döneminde bu oran yüzde 36,22’ye düşmüştür.
Üye sayısı bakımından ikinci sırada yer alan Hak-İş’te benzeri bir durum görülmektedir. Önceki dönemde üye işçi sayısında yüzde 38,01 oranında artış olurken, Ocak 2024 döneminde yüzde 22,20’ye inmiştir.
DİSK ise diğer iki konfederasyona oranla daha iyi bir gelişim içinde bulunmaktadır. Temmuz 2023 döneminde DİSK üyesi işçilerin artış oranı yüzde 5,99 iken Ocak 2024 döneminde üye işçi sayısı yüzde 9,15’e ulaşmıştır.
Diğer konfederasyonlar ve bağımsız sendikaların da bu dönemde üye işçi sayısı önceki döneme göre daha iyi olmuş ve yüzde 5,9’a yükselmiştir.
İşkollarındaki sendikaların önceki döneme oranla üyelerindeki gelişimine bakıldığında 325 sendikadan 103’ü üye kaybı yaşamıştır. Binin üzerinde üye kaybı yaşayan sendikalar arasında ilk iki sırayı Hak-İş üyesi sendikalar; Öz Sağlık-İş ve Öz Finans-İş almaktadır. Bunları Türk-İş’e bağlı TEKSİF ve Türkiye Haber-İş sendikaları izlemektedir. Bu düzeyde DİSK’te üye kaybı yaşayan tek sendika ise Enerji-Sen’dir. Enerji-Sen’in üye kaybındaki en önemli neden, hiç şüphesiz iktidarın ve sermayenin tutumu gelmektedir. Bunun en açık uygulamaları işten çıkarma, toplu iş sözleşmesinin fiilen engellemesi olmaktadır.
Üye kayıpları açısından Öz Sağlık-İş istatistikte belirgin bir şekilde öne çıkmaktadır. Bunun nedeni önceki döneme oranla 11 bini aşkın üye kaybının olmasıdır. Sendikanın son zamanlarda dağıttığı (yasa dışı olmasına rağmen) hediyelerle üye kayıplarını ancak bu sayıya çekebildiği bilinmektedir. Aynı işkolundaki Türk-İş üyesi Sağlık-İş ve DİSK üyesi Dev Sağlık-İş üyelerini artırırken Öz Sağlık-İş’in bu kadar yoğun bir üye kaybı yaşamasının sendikanın anlayışı ve uyguladığı politikalardan kaynaklandığına işaret olarak değerlendirilebilir. Özellikle DİSK üyesi Dev Sağlık-İş önceki döneme oranla üye sayısını yüzde 88 oranında artırarak dikkat çekmektedir. Öz Sağlık-İş’in gerek finansal olanakları gerekse iktidar desteği ile yaptığı karşı atak Dev Sağlık-İş’in barajı aşmasını engellediği anlaşılmaktadır.
DİSK yönünden bir başka başarı ise yüzde 1 işkolu barajını aşan sendika sayısını bu dönem de artırmış olmasıdır. Bu sendikalar arasına Dev Maden-Sen de katılmıştır. İşkolundaki sendika üyesi işçilerin sayıları incelediğinde, bağımsız sendikalardan Bağımsız Maden-İş’in önemli bir üye kaybı yaşadığı görülebilmektedir.
Bağımsız sendikalar içinde istikrarlı bir şekilde büyümesini sürdüren Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası bu gelişimini devam etmiştir. Bunda sendikanın özel sektör öğretmenlerinin haklarının korunması amacıyla yaptığı kampanya, eylem ve etkinliklerin önemli rolü olduğu söylenebilir.
Türkiye işçi sınıfının kayıtlı kesimi açısından değerlendirildiğinde büyük çoğunluk sendikal örgütlenmenin dışında kalmaktadır. Buna kayıtdışı çalışanlar (yerel-göçmen) da dahil edildiğinde örgütsüzlüğün boyutu daha da büyümektedir.
Yasa ile konulmuş baraj sistemi, işyeri/işletme ile sınırlı toplu sözleşme düzeni, mahkemelerin uzun sürmesi ve işverenlerin kasıtlı hukuk ihlalleri, hukuksuzluğu tespit edilenlerin cezalarının ertelenmesi veya paraya çevrilmesi gibi belli başlı kimi unsurlar işçi sınıfının örgütlenmesinin başlıca engelleyici faktörleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sermayenin fütursuzluğu, cezasızlık ve iktidarın güvenlik ve adalet sistemini de kullanarak sermayeye verdiği destek, işçilerin sendikalara üye olmasını caydırıcı bir etken haline getirmektedir. Sendikal anlayışların farklılığı, iktidarın da kurduğu hegemonya ile işçi-sendika arasındaki güven kaybı da örgütsüzlüğün diğer etkenleri arasında yer almaktadır.
Bu sorunların çözümü içinde bulunduğumuz siyasi ve ekonomik işleyiş açısından beklenmemektedir. Tablo olumsuzdur ama işçiler için örgütlenmekten başka çıkar yol da yoktur.
Özellikle asgari ücretin ortalama ücret haline aldığı, çalışan yoksulluğunun yaygınlaştığı, giderek artan sayıda işçinin iş cinayetlerine kurban edildiği, eğitimdeki çocukların sermayeye teslim edildiği, kayıtsız çalışan ile kayıtlı arasında yaratılan rekabetin yoğunlaştığı, daha fazla esneklik diyerek sermayenin çalışma koşulları üzerinde hakimiyetinin artırılmak istendiği koşullarda işçi sınıfının örgütlü mücadeleye daha fazla gereksinimi olduğu söylenebilir. Tüm olumsuzluklara rağmen büyüyen sendikaların temel dinamiğini ise sendikal yaklaşımları ve verdikleri mücadele biçimlerinde görmek mümkündür.
İşçiler olumlu ve etkili yöntemleri gördükleri ve deneyimledikleri oranda, örgütlülüğü büyütecek, üzerlerindeki ölü toprağını atabilecektir.
Sendika.Org