İzmir’de kadınlar tarafından 81 yaşındaki Makbule Özer’in ertelenmiş cezası tekrar gündeme getirilerek ATK’nin birçok hastalığına rağmen verdiği “cezaevinde kalabilir” raporu ile 4 Aralık Pazartesi günü yeniden hapishaneye gönderilmek istenmesi üzerine eylem yapıldı
81 yaşındaki Makbule Özer’in ertelenmiş cezası tekrar gündeme getirilerek ATK’nin birçok hastalığına rağmen verdiği “cezaevinde kalabilir” raporu ile 4 Aralık Pazartesi günü yeniden hapishaneye gönderilmek istenmesi üzerine İHD, ÖHD, ÇHD, İzmir Kadın Platformu ve Hasta Mahpuslar Platformu’nun çağrısıyla bir araya gelenler eylemdeydi.
Bugün (2 Aralık) saat 18.00’de Alsancak’ta bulunan Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde İHD, ÖHD, ÇHD, İzmir Kadın Platformu ve Hasta Mahpuslar Platformu’nun çağrısıyla bir araya gelenler basın açıklaması yaptı.
Kendi temel ihtiyaçlarını bile tek başına karşılayamayan Makbule Özer’in hapishaneye gönderilmesinin bile bile yaşam hakkının elinden almak olduğunu söyleyen kadınlar sözlerine şu şekilde devam etti:
Bu topraklarda kadına yönelik şiddet her daim varlığını korumuştur. Kadınlar yaşamın her alanında şiddete, baskıya ve zorluğa maruz kalmıştır. Ailede, okulda, evde, sokakta, iş yerlerinde, gözaltında, polis baskınlarında, basın açıklamalarında, hapishanelerde kısacası her yerde erkek egemen sistemin ve devletin şiddeti en çok kadınlara yönelmektedir. Erkek egemen sistem, yapısı ve karakteri gereği egemenlik tesisini, kadın haklarına yönelik saldırılarla gerçekleştiriyor. AKP-MHP iktidarı ekonomide, siyasette, sosyal hak ve alanlarda kadının varlığını eritme, hatta doğrudan tasfiye etme yolunu izlerken; sadece ve sadece düşünce ve ifade özgürlüğü, toplantı ya da gösteri özgürlüğü kapsamındaki eylem ve sözleri nedeniyle bir çok kadını siyasi rehin olarak tutuyor. Bunların içinde hapishane koşullarında kalamayacak kadar hasta olan tutsaklar özgürlüklerinden sonra yaşamlarıyla da tehdit ediliyor. Toplumsal muhalefet bu yolla da yılgınlığa sürüklenmek isteniyor. Aysel Tuğluk Türkiye’de mücadele eden ve dünyanın farklı yerlerinden bu mücadeleye destek veren kadınların emeği ve çabasıyla, artık cezaevinde değil. Fakat evine giden polisler tarafından eski bir soruşturma gerekçe gösterilerek gözaltına alma yöntemiyle yargı tacizi devam ediyor. Azami tutukluluk süresi biten Gülten Kışanak ise hala cezaevinde tutuluyor.
24 Temmuz 2018 tarihinde Makbule Özer ve eşi Hadi Özer’in evlerine baskın düzenlenmiş, çocukları ile birlikte gözaltına alınmış, daha sonra Özer ve eşine “örgüte yardım etmek” iddiasıyla dava açılmıştır. Yapılan yargılama sonunda Makbule Özer’e 2 yıl 1 ay hapis cezası verilmiş, hukuka aykırı yargılama sonucunda verilen bu ceza nedeniyle 9 Mayıs 2022 tarihinde tutuklanmıştır. Makbule Özer’in ailesi, avukatları ve demokratik kitle örgütlerinin çabaları ile Özer’in sağlık sorunları ve hapishanede kalıp kalamayacağına dair bağımsız uzman raporları alınmıştır.
“Adli tıp uzmanı tarafından hakkında hazırlanan rapora göre ceza infaz kurumlarında tutulan hükümlü ve tutukluların alıkonulan kişilerin kişisel engelleri, kronik hastalıkları, iletişim sorunları gibi nedenlerle tedaviye erişimlerinde yaşanan sıkıntılar daha da ağırlaşabileceği belirtilerek yaşı, sağlık ve engel durumu nedeniyle cezaevinde kalmaması gereken Makbule Özer hakkında hukukun gereği yerine getirilmeli, tekrar ATK’ye sevki yapılmalı, infazın ertelenmesi veya konutta infazın gereği yerine getirilmelidir” denilerek Makbule Özer’in hapishanede kalamayacağı belirtilmiştir.
Yine Makbule Özer’in ailesi, avukatları ve demokratik kitle örgütlerinin yoğun çabaları ile bağımsız raporlar ışığında ATK’ye sevki ve infazının ertelenmesi için başvurular yapılmış, doğuştan ortopedik sorunları, astım, işitme kaybı, şeker hastalığı ve kemik erimesi hastalıkları olan, 81 yaşındaki yüzde 61 engelli Makbule Özer, geçen yıl Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan değerlendirme neticesinde “Hayatını yalnız başına idame ettiremez” şeklinde rapor düzenlenmesi üzerine 2 yıl 1 aylık hapis cezasının bir yıl ertelenmesine dair karar verilmiş ve 7 Eylül 2022’de serbest bırakılmıştı.
Hayatını tek başına idame ettiremeyen, Adli Tıp Kurumu’na dahi tekerlekli sandalye ile götürülen Makbule Özer hakkında, 11 Kasım 2023 tarihinde yeniden yapılan değerlendirme sonrasında, sağlık sorunlarında herhangi bir değişiklik olmadığı kurul raporuna yansımasına rağmen “R (rehabilitasyon) tipi cezaevi şartlarında kalmasının uygun olduğu”na dair karar verilmiştir. Bir önceki raporda ATK 3. İhtisas Kurulu yaptığı tetkikler sonrası verdiği rapora, “Tedavisiz kalması kemik kırığı riski yaratmaktadır. Yaşı dikkate alındığında uzun vadede risk oluşturabilir” notu düşülmüştü. Raporunun devamında Makbule Özer’in, hapishanede banyodayken kayarak düştüğü ve sağ el parmağında kırık oluştuğu tespitine yer vermişti. ATK’nin Özer’in yaşı ve hastalıkları artmasına rağmen böylesi bir rapor hazırlanmış olması ATK’nin kararları ile mahpusların hapishanelerde ölüme terk edildiğini göstermektedir. Bu durumun tıbbi, hukuki ve vicdani açıdan ayrı ayrı ağır sorumluluğu bulunmaktadır ve evrensel hekimlik değerleriyle bağdaşmamaktadır. Makbule Özer, yaşlılık sebebiyle lavabo, banyo gibi en temel ihtiyaçlarını tek başına karşılayamamaktadır. Türkçe bilmeyen Özer’i R tipi hapishanesinde rehabilite etmek için mi gönderiliyor Adli Tıp Kurumu. Makbule Özer’in, Türkiye’de sadece İzmir ve Elazığ illerinde bulunan, hak ihlallerinin yoğun olduğu, mahpusların sağlık hakkı başta olmak üzere hiçbir hakkına erişemediği, mahpusların rehabilite edilmediği aksine hapishaneye konulduktan sonra hastalıklarının daha da ilerlediği R tipi hapishanelerinden birine gönderilmesi Özer’in en başta yaşam hakkının riske atıldığı açıkça görülmektedir.
Yaşam hakkı, bütün hak ve özgürlüklerin temelini oluşturması bakımından belirleyici nitelik taşımaktadır. İnsan haklarının ilki olan yaşam hakkı ve bu hakka saygı, bütün diğer hakların gerçekleşebilmesi için vazgeçilmez temeli oluşturmaktadır. Bireyin diğer bütün haklarını ve özgürlüklerini kullanabilmesi yaşama hakkının sağlanmasına bağlıdır. Yaşam hakkı AIHS Madde 2 ile güvence altına alınmıştır. Devletin, vatandaşlarına karşı hiçbir ayrım gözetmeksizin yaşam haklarına ilişkin negatif ve pozitif yükümlülüğü bulunmaktadır. Halihazırda, mahpusların yaşam haklarına ilişkin pozitif yükümlülükler yerine getirilerek mahpusların yaşam ve sağlık hakları için gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Ancak ne yazık ki yaşam hakkının ihlali sonucunu doğuran birçok eylem cezasız kalmakta ve yargı makamları da bu duruma sessiz kalarak neredeyse eşlik etmektedirler. Devlet kurumu gerek AİHS gerekse de kanunlarca koruma altına alınan yaşam hakkını korumakla üst düzeyde sorumludur. Bu sorumluluk kusursuz bir sorumluluk hali olup devlet kontrolü altındaki her alanda gerçekleşen yaşam hakkı ihlalinden sorumluluk söz konusudur. Hapishane idaresi, savcılık ve hastane yetkilileri evrensel hukukun dışına çıkarak hasta mahpusların yaşamını yitirecek uygulamalar geliştirmektedirler. Hasta mahpusların hapishaneden tahliye olmasının önünde en büyük engellerden biri de bilimsel tarafsızlığı ve güvenirliği tartışmalı olan Adli Tıp Kurumu tarafından verilen raporlardır.
Hapishanelerdeki yoğun hak ihlallerinden en çok hasta mahpuslar etkilenmektedir. Hasta mahpuslar, insan onuruna yaraşmayan koşullarda hapishanelerde tutulmaktadır. Sağlık hakları, tedavi hakları, yaşam hakları ellerinden alınmaktadır. Bu durum açıkça Birleşmiş Milletler ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi başta olmak üzeri tüm uluslararası sözleşmelerin ihlalidir. Bu hukuka ve vicdana aykırı karar nedeniyle Makbule Özer, pazartesi günü hapishaneye girecektir. Bir an önce bu hukuksuzluğa dur denilmelidir.
Makbule Özer hakkında verilen bu karardan dönülmesi ve hasta mahpusların bir an önce serbest bırakılması konusunda yetkili makamlara çağrıda bulunuyoruz. Tüm hak savunucularının bu ihlale dur demek için harekete geçmelerini talep ediyoruz. Hapishanelerdeki ölümleri durdurun, hasta mahpusları derhal serbest bırakın.
İlgili haberler:
Sendika.Org