Hem Erdoğan’ın hem de Çalışma Bakanı’nın ifade ettiği gibi asgari ücretin yılda bir kez belirlenmesi gibi yasal bir zorunluluk yoktur. Çalışma Bakanı asgari ücret yönetmeliğine atıfta bulunurken, yine aynı yönetmeliğin üçüncü maddesinde yer alan “4857 sayılı İş Kanunu’nun 39 uncu maddesine dayanılarak hazırlanmıştır’’ ifadesini bilinçli bir şekilde görmezden geliyor
İktidar tarafından gelecek yıl için asgari ücretin bir kez belirleneceği yönündeki açıklamalar, asgari ücretin ne kadar olacağı yönündeki tartışmaların önüne geçmiş oldu. Mevcut yapısı ve işleyişi bakımından zaten iktidarın ve sermaye kesiminin denetiminde olan asgari ücret tespit komisyonu, son yıllarda Saray tarafından iyiden iyiye baskı altına alınıp hukuki varlığı kâğıt üzerinde kalmıştı. Çalışma Bakanı’nın son açıklamaları ile mevcut iş hukukunun da fiilen askıya alındığı açığa çıkmış oldu.
Çalışma Bakanı Vedat Işıkhan “Çünkü yönetmeliğimizde de öyle. Asgari Ücret Yönetmeliği’mizde yılda 1 kere. Çok zorunlu koşullarda, deprem gibi geçen yıl Sayın Cumhurbaşkanı’mızın talimatı ile asgari ücrete ikinci zammı yaptık” açıklamasında bulunurken aslında halihazırdaki iş hukukunu ve mevcut yönetmeliği çarpıtıyor. Bilinçli bir cahillik edasıyla yapılan açıklamaya ise ne gariptir ki sendikalardan da itiraz gelmiyor. Sendikalar ürkek ve çekingen ifadelerle yüksek enflasyon ortamında asgari ücret bir kez belirlenmemeli derken, iktidarın ayan beyan ortada duran hukuki hükümleri yok saymasına sesini çıkarmıyor.
Hem Erdoğan’ın hem de Çalışma Bakanı’nın ifade ettiği gibi asgari ücretin yılda bir kez belirlenmesi gibi yasal bir zorunluluk yoktur. Çalışma Bakanı asgari ücret yönetmeliğine atıfta bulunurken, yine aynı yönetmeliğin üçüncü maddesinde yer alan “4857 sayılı İş Kanunu’nun 39 uncu maddesine dayanılarak hazırlanmıştır’’ ifadesini bilinçli bir şekilde görmezden geliyor.
İş Kanunu’nun 39.maddesinde yer alan “İşçinin ekonomik ve sosyal durumlarının düzenlenmesi için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca Asgari Ücret Tespit Komisyonu aracılığı ile ücretlerin asgari sınırları en geç iki yılda bir belirlenir’’ ifadesinde asgari ücretin yılda bir kez belirlenir anlamının çıkarılması zaten imkânsız. Kanun asgari ücrete yılda birden fazla kez zam yapılmasının önünü açmaktadır. Kaldı ki AKP iktidarları döneminde asgari ücret toplamda 12 defa olmak üzere yılda iki kez tespit edilmiştir. Bir başka deyişle iktidar, bundan önce defalarca uygulamış olduğu hukuki hükümleri bir anda kenara atmış oluyor.
Böylesine bir gerçeklik ortada dururken, var olan hukuki ifadeleri yokmuş gibi göstermek ve çarpıtmak baskılanmış ücretler döneminin ilerleyen süreçlerde hızlanarak devam edeceğinin açık itirafı oluyor. Türkiye’de son üç yıldır iktidar ve sermaye eliyle tek tip ücret politikasının güdüldüğü aşikâr. İktidar kamu ve özel sektör ayrımı yapmadan, kendi denetiminde olan çarpıtılmış TÜİK verileri ile ortalama tek tip zam politikasını halihazırda zaten uyguluyor.
Asgari ücret tespit komisyonunun henüz toplanmadığı bugünlerde yapılan bu açıklamalar, yerel seçimler sonrası baskılanmış ücretler ve hızlandırılmış kemer sıkma politikalarına geçişişin ilk evresini oluşturuyor.
Gelecek yıl için bütçede öngörülen gelir ve kazanç üzerinden alınması beklenen 2,5 trilyon liralık vergi beklentisinin 1,2 trilyon lirasının gelir vergisi yani emekçilerin ücretlerine el konulması yoluyla elde edileceğini düşündüğümüzde, asgari ücretin bir kez belirleneceği açıklamaları ve ücret zamlarına hedef enflasyon vurgusunun anlamı bir kez daha açığa çıkmış oluyor. Yine MESS grup toplu sözleşmelerinde sermaye gruplarının yüzde 35 zam vurgusunu da bu şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.
Mevcut iş hukukunu açık ve net bir şekilde yok sayan, hedef enflasyon vurgusu ile ücretlere müdahale edeceğini belirten iktidar, toplu sözleşme süreçlerinde de sermaye lehine dikensiz bir gül bahçesi yaratıyor. Türkiye’de sermaye ve iktidar desteği ile askıya alınan ücretler dönemine geçilirken, emeğin gündelik mücadele pratiklerinden kopan ve karşıt saldırılara çoktan teslim olmuş sözde emek örgütleri ve temsilcileri ise halen kendisine yol bulmaya çalışıyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.