Ölümü ardından yayımladığı mesajda, Netanyahu, ‘büyük devlet adamı, bilim insanı ve dost’ olarak tanımladığı Kissinger için, “Yalnız Amerika’nın dış politikasının izlediği yolu belirlemekle kalmadı, küresel alanda da derin izler bırakan kıvrak bir zeka, diplomatik güçtü” görüşüne de yer verdi
Gazze’de bütün dünyanın gözü önünde tanıklık edilen kıyım vicdan sahiplerinin tahammül sınırlarını zorluyor. Daha şimdiden çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 15 binden fazla Filistinli öldürüldü.
Konu üzerinde her düşündüğümde “Gazze’de Filistinliler için ‘Karşınıza çıkanı öldürün’ talimatı veren sivil ve asker İsrailli yetkililer geceleri nasıl uyuyabiliyor? Bir gün hesaba çekilmekten korkmuyorlar mı?” sorusunu zihnimden geçirmeden edemiyorum.
Hesaba çekilmeyeceklerinden eminler…
ABD’de dışişleri bakanlığı görevinde bulunduğu sırada, dünyanın değişik köşelerinde patlak veren Amerika’nın taraf olduğu savaşlarda, çıkardığı iç kargaşalarda, yaptırdığı askeri darbelerde ve sonrasında hayatını kaybetmiş, sayılarının bir hesaba göre üç milyon bir başka hesaba göre dört milyon olduğu düşünülen insanın ölümünden sorumlu olan kişi hesaba çekilebildi mi?
Dün 100 yaşında ölen Henry Kissinger o kişi…
Önce bir anekdot aktarayım:
Bir dönemin ünlü artisti Zsa Zsa Gabor ile yakınlaşmış Kissinger. İlk buluşmalarının ardından bakana bir demet çiçek gönderen Gabor, ondan “Sizden gelen çiçeklerden sonra bakanlıktakiler bana daha başka bakıyor” cümlesini de içeren bir tebrik notu almış. İkinci defa buluşacakları gün Kissinger son anda randevuyu iptal etmiş. Artistin “Sebep?” sorusuna Kissinger’in verdiği cevap şu: “Gelemiyorum, çünkü yarın Kamboçya’yı işgal ediyoruz. Bu büyük bir sır ve Beyaz Saray dışında bunu bilen tek kişi sensin.”
Henry Kissinger, ABD başkanları Richard Nixon ve ardından Gerald Ford dönemlerinde -önce ulusal güvenlik danışmanı (1969-1975), daha sonra dışişleri bakanı (1973-1977) görevini yürütürken, dünyanın en etkili kişilerindendi.
En etkili kişisi bile sayılabilir.
Onun doğrudan müdahil olduğu veya akıl verdiği başkanlar vasıtasıyla meydana gelen olaylarda milyonlarca insan hayatını kaybetti.
Ulusal güvenlik danışmanı olarak atanmasından sadece bir ay sonra, Şubat 1969’dan 1970 yılının Nisan ayına kadar, Amerikan savaş uçakları Kamboçya’ya toplam 110 bin tondan fazla bomba attı. Gazeteci Seymour Hersh, ‘The Price of Power’ (İktidarın Bedeli) adlı kitabında, komuta hiyerarşisinde yeri olmadığı halde, Kissinger’ın, nerelerin bombalanacağını bizzat belirlediğini tanıklıklarla aktarıyor.
Kamboçya üzerine yağdırılan bombalarda, nüfusu 7 milyon olan ülkede en az 100 bin insan katledildi.
İngiliz yazar Christopher Hitchens Türkçeye de çevrilmiş ‘The Trial of Henry Kissinger’ (Kissinger’ın Yargılanması) adlı kitabında, şahsen taraf olduğu ABD’nin başka ülkelere karşı giriştiği kanlı eylemlerde -Vietnam, Bangladeş, Timor, Şili ve benzerlerinde- işlenen insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları yüzünden, Kissinger’in uluslararası ceza mahkemelerinde -Nuremberg’te Nazilerin başına gelen gibi- yargılanması gerektiği görüşünü savunur. Kitap bir tür Kissinger hakkında yazılmış savcılık iddianamesi gibidir.
Kissinger’ın görev süresince ölümünden sorumlu olduğu insanların sayısının üç-dört milyonu bulduğu bilgisini yukarıda vermiştim; o bilgi Yale Üniversitesi profesörü Greg Grandin’e ait. Prof. Grandin, Kissinger biyografisi ‘Kissinger’s Shadow’ (Kissinger’ın hayaleti) adlı eserinde, hayatını sergilediği adamın, Kamboçya ve Şili’de doğrudan, Doğu Timor ve Bangladeş’te de dolaylı olarak katliamlardan sorumlu olduğunu yazıyor.
Yargılandı mı Kissinger?
Hayır.
Netanyahu, İsrail’de muhalif partilerin liderlerini de ortak ettiği savaş kabinesinin üyeleri ile onların aldığı kanlı operasyon kararlarını uygulatan komutanlar ve uygulayan askerler de, ne yaparlarsa yapsınlar, ne kadar kan dökerlerse döksünler, yargılanmayacaklarını düşünüyorlar.
Döktükleri kan yüzünden yargılanacaklar mı?
Sanmıyorum.
Kissinger’in ABD devletinde görevi 1977’de sona erdi. Ancak Bill Clinton, George W. Bush, hatta Barack Obama gibi başkanlara ve dışişleri bakanlığı sırasında Hillary Clinton’a resmi olmayan danışmanlığını sürdürdüğü biliniyor.
Bush onu 11 Eylül (2001) uğursuz eylemlerinin iç yüzünü araştırmak için oluşturduğu ilk ’11 Eylül Komisyonu’na başkan olarak atamıştı (27 Kasım 2002-14 Aralık 2002).
Netanyahu her fırsatta Kissinger ile gizli-açık görüşen biri. En son görüşmeleri, 21 Eylül 2023 tarihinde -7 Ekim Hamas saldırısı ve Gazze savaşının başlamasından sadece iki hafta önce-, Birleşmiş Milletler’in yıllık toplantısı vesilesiyle geldiği New York’taydı.
Ölümü ardından yayımladığı mesajda, Netanyahu, ‘büyük devlet adamı, bilim insanı ve dost’ olarak tanımladığı Kissinger için, “Yalnız Amerika’nın dış politikasının izlediği yolu belirlemekle kalmadı, küresel alanda da derin izler bırakan kıvrak bir zeka, diplomatik güçtü” görüşüne de yer verdi.
Kısacası, dünyada ne kadar Netanyahu gibiler olduysa ve bugün de varsa, tanısınlar, tanımasınlar- hepsinin yön göstericisi sayılabilir Kissinger.
Burada hesabını vermeden o da göçtü işte.
Kaynak: fehmikoru.com
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.