Paralar tefecilerde fakat mağdurlar da var. Mart ayında Seçil Erzan’ın paralarını batırdığını anlayan mağdurlar, yüzlerini bu sefer bankaya çevirdiler. Erzan’dan para alamayacaklarını anlamış, daha doğrusu Erzan’ın battığını kavramış, paraları belki bankadan alabiliriz diye umutlanmışlardı. İşte mağdurların büyük kısmı, bu süreçte, bankaya karşı elimizde bir belge olsun diyerek Erzan’dan belge istediler. Bugün ortalığa saçılan belgelerin çoğu, aslında Erzan’ın parayı batırdığının anlaşılmasının ardından bankadan para isteyebilmek için el yordamıyla toplanmış kağıt parçalarıydı. Bu kağıtların bir kısmı Erzan’dan zorla alınmıştı
İçlerinde Fatih Terim, Emre Belözoğlu, Arda Turan gibi futbolcuların da bulunduğu bir “Hayali Fon Davası” Türkiye gündemini meşgul ediyor. Davanın sanığı Erzan, bir ponzi sistemi kurmak, bu sisteme insanların milyon dolarlarını dahil etmek ve bu sayede menfaat elde etmekle suçlanıyor. Seçil Erzan’a istenen ceza ise 216 yıl. Savcılık makamı suçlamayı kabul ettirirse, Seçil Erzan belki de hayatının sonuna kadar cezaevinde kalacak. Fakat, hem olayın kamuya mal olması hem de Seçil Erzan’a istenen 216 yıl bir araya geldiğinde, Erzan’ın suçunu doğru tespit etmek elzem hale geliyor. Ortada gerçekten bir ponzi mi var? Eğer böyle bir ponzi sistemi varsa, paralar nerede? Bu soruları hakkını vererek yanıtlamak bu aşamada zor ama yine de dava dosyasına giren delillerden yola çıkarak “Seçil Erzan’ın suçu ne” sorusuna yanıt bulabiliriz. Ama bunun için Seçil Erzan’ı daha yakından tanımak gerekiyor.
1976’da Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde, ailenin tek kızı olarak dünyaya geldi Seçil. Pazarcılıkla ailenin geçimini sağlayan baba 2020 yılında vefat etti. Anne ise ev hanımı. Emekçi sınıftan bir aileye mensuptu Seçil Erzan. Liseyi Çorlu’da okudu, üniversite eğitimi için Kocaeli’ye gitti. Belki Kocaeli’nde kalmayı düşünüyordu ama mezun olduğu sene 1999 Gölcük Depremi yaşandı. O da okulu bitirip, Çorlu’ya baba evine geri döndü. İş aramaya koyuldu. Böylece Denizbank’ın Çorlu’da bulunan Orion Şubesi’ne “şube müdür sekreteri” olarak bankacılık kariyerine başladı. 2000 Kasım Bankacılık Krizi ve 2001 Şubat Krizleri’nde yaşanan iflasları gözleriyle gördü. Bu esnada henüz 25 yaşında bir banka personeliydi. 2002’de gişe personeli oldu. Fakat gişede durmak, gelen müşterilere hizmet vermek Seçil’in ilgisini cezbedemedi. Talebi üzerine 2003 yılında görev yaptığı şubenin “Asistan Müşteri Danışmanı” oldu. Artık, finansal piyasalara ilişkin kendisini yetiştirmeye başlamış, bireysel danışmanların, müşterilerle neler konuştuğunu kavramıştı. 1 yıldan uzun süre Asistan Müşteri Danışmanı olan Erzan, 2004 yılının ortasında yine aynı şubenin Bireysel Bankacılık Portföy Yöneticisi görevine, 2007 yılında da Bireysel Danışmanlık görevine yükseldi. Son olarak 2010’da, şubede geçirdiği 10’uncu yılın sonunda Şube Müdürü oldu.
Şube Müdürü olduğunda, ömrünün 34 yılının 30 yılını Çorlu’da geçirmişti. Çorlu artık ona küçük geliyordu. Kendi talebi de İstanbul şubelerinden birine müdür olmaktı. Nitekim, Orion Şubesi müdürü olduğu 1 Temmuz 2010’dan sadece 5 gün sonra 6 Temmuz 2010’da aynı bankanın İstanbul Bahçeşehir Şubesi müdürlüğüne atandı.
Seçil Erzan’ın hayatını derinden etkileyecek bir olay da Bahçeşehir Şube Müdürüyken yaşanacaktı. Zaten yıllardır bireysel danışmanlık görevini yürütüyor, insanlara finansal piyasalardaki fırsatları sunuyordu. Kendi birikimini de bu piyasalarda değerlendiriyor, bu şekilde para kazanıyordu. Mayıs 2011’de kendisi gibi finansal piyasaları takip eden teyzesinin oğlunun tavsiyesi üzerine HATEK isimli bir hisseye birikiminin büyük bölümünü yatırdı. 13 Mayıs 2011’de 7,22 TL’den halka arz edilen bu hisse 1 ay içinde 10 TL’ye dayanacak, fakat bu seviyeyi gördükten 2 hafta sonra 5 liranın altına inecekti. Çok açık ki, birileri kağıdı manipüle etmiş, milyonlar kaldırmıştı. Seçil Erzan ise bu manipülasyonda kaybeden taraftaydı. Kaybı 1 milyon liraya ulaşıyordu.
Fakat bu kayıp, Seçil Erzan’ın ayaklarını daha sağlam basması yerine daha da açılmasına neden olacaktı. Borsada bu kadar hızlı ara kaybedilebiliyorsa aynı hızda kazanmak da mümkündü. Kaldı ki, o bir banka müdürüydü, manipülasyonları önceden haber alabilirdi.
Seçil Erzan, bu kaybı telafi etmeye çalışırken son derece agresif davrandı. Borcu daha da arttı. Derken 14 Kasım 2011’de hayatını değiştirecek bir olay daha yaşandı, Erzan Bahçeşehir Şubesi’nden aynı bankanın Florya Şubesi’ne müdür olarak tayin edildi. Galatasaray’ın karargahına…
Tüm bu süre içinde Seçil Erzan’ın borsa yatırımcısı olması ve Florya Şubesi’ne atanmasından daha büyük olay belki de 2012’de yaşanacaktı. Bu tarihte, Vadeli İşlem Opsiyon Piyasası, kısa adıyla VİOP açılmış, bu piyasa sayesinde kaldıraçlı işlemler mümkün hale gelmişti. Bu yazıda, uzun uzun VİOP’u tarif etmek mümkün değil fakat bu piyasanın imkan verdiği “Kaldıraç” mekanizmasını bir örnek üzerinden anlatmak şart.
VİOP sayesinde, elinizdeki sermayeyi, bir bankaya veya başka bir fon kaynağına teminat olarak gösterip, bu teminatınızın karşılığında, teminatın birkaç misli büyüklükte yatırım yapabilirsiniz. Örneğin, 100 liralık yatırımınızdan 10 lira getiri hedefliyorsunuz. Spot piyasada işlem gören bir hisseye 100 lira yatırıp, yüzde 10 getiri hedefine ulaştığınızda bu hisseyi satarak hedefinize ulaşabilirsiniz. Fakat bu size sıkıcı gelebilir. O halde, 100 lirayı bankaya teminat olarak gösterip, 1’e 2 kaldıraç oranıyla sanki 200 liranız varmış gibi yatırım yapabilirsiniz. Bu sayede yüzde 10 getiri size 20 TL kazandıracak, 1’e 2 kaldıraç sayesinde net getiri oranınız yüzde 20 olacaktır. Kaldıraç oranı büyüdükçe risk de artar. Kazançlar dudak uçuklatabilir fakat kayıpların da telafisi son derece zorlu olur. Seçil Erzan ise, yıllar içinde VİOP’un müdavimlerinden olacaktı.
Seçil Erzan’ın hayatını değiştiren olaylar zincirinden bir diğeri 25 Mart 2013 tarihinde yaşandı. Galatasaray o tarihte KAP’a, Denizbank’la imzaladıkları 4,5 milyon dolarlık sponsorluk sözleşmesini duyurdu. Sözleşme gereği, futbolcular ve teknik ekip de dahil olmak üzere Galatasaray personelinin maaş hesabı Denizbank Florya şubesi olacaktı. Böylece Galatasaraylı futbolcularla Seçil Erzan’ın ilk teması bir banka müdürü olarak gerçekleşti. Fakat Fatih Terim’le daha önce 2012’den beri tanışıyorlardı. Çünkü Seçil Erzan, her şube müdürünün yapması gerektiği gibi, şubeye atandıktan sonra, bölgenin yüksek mevduat sahibi müşterileriyle tanışmış, bu esnada Fatih Terim’le de ilişki kurmuştu. Erzan, Asistan Müşteri Danışmanı olduğu 2003 yılından bu yana yaptığı işi yapmaya devam ediyor, finansal piyasaları takip ediyor, bankanın ürünlerini müşterilere tanıtıyor, bir banka müdürünün yapması gereken olağan süreçleri işletiyordu. Ancak zaman ilerledikçe, müşterilerle kurduğu ilişki, banka müdürlüğü sorumluluğunun ötesine geçecekti. Ahbap olduğu kişilerin zaman zaman paralarını işletiyor, hem kendisi para kazanıyor, hem de ona yatırım yapanlara para kazandırıyordu. Bu durum, Seçil Erzan’a para verenler tarafından da biliniyordu. Yani aslında ortada 2 Seçil Erzan vardı; birincisi Şube Müdürü Seçil Erzan, ikincisi Fon Yöneticisi Seçil Erzan.
Başkasının fonunu yönetmek ya da banka müdürü olmak yasadışı bir iş değil. Fakat bu ikisini aynı anda yapmak yasal değil. Buna karşın, para kazandıran bu kişinin bu yaptığı kimseyi rahatsız etmiyordu. Burası Türkiye’ydi. Seçil Erzan kimi zaman borsa manipülasyonlardan haberdar oluyor, hem kendi parasına para katıyor, hem de ahbaplık kurduğu müşterilere para kazandırıyordu. Yeri geliyor, Erzan tefeciye gidiyor para istiyor, piyasada parayı kazandıktan sonra tefeciye borcunu ödüyordu. Bu süreçte, yani 2012’den 2022’ye kadar da ortada ponzi ya da hayali fon satışı falan yoktu.
2012’den 2022’ye kadar, 10 yıl süre boyunca, Seçil Erzan kimseye mi borç takmamıştı? Bilemeyiz ama şunu BDDK Raporu’ndan biliyoruz; bu 10 yıl boyunca, Seçil Erzan hakkında ne Denizbank’a, ne BDDK’ya ne de CİMER’e ulaşan tek bir şikayet bulunmuyordu. Sadece bu da değil, Seçil Erzan, aynı süre içinde tam 5 kez bankanın olağan denetiminden geçmiş ve bu denetimlerde de puanını her seferinde artırmıştı. 70 ve üzeri puanın olumlu sayıldığı bu denetimlerde, Seçil Erzan’ın şube müdürü olduğu Florya Şubesi 2013’te 79 puan almış, puanını her denetimde yükseltebilmiş ve 2021 yılı denetiminde 92 puanla Türkiye 3’üncüsü olmuştu.
Yani, 2012 ila 2022 yıllarındaki Seçil Erzan, borcuna sadık, itibarlı, iyi bir banka müdürü imajı veriyordu. Para kazanıyor, para kazandırıyor, ailesinin Bozcaada’daki arsasına villa yaptırabiliyor, Rolex saat takıyor, dolar milyonerleriyle oturup kalkıyordu. Bu geçmiş bilinmediğinde Seçil Erzan’ı doğru değerlendirmek mümkün olamıyor. Zira, bu geçmiş bilinmeden yapılan değerlendirmede bugün dolandırılanlara “ne de saflarmış” deniliyor. Halbuki tablo, algılanandan çok ama çok daha farklı.
2012’den 2022’ye kadar süren 10 yıllık saadet, 2022 yazının sonunda yıkılıyor. Halbuki Eylül ayının başında her şey gerçek olamayacak kadar iyi gidiyordu. 10 Eylül’de Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Borsa’da 17 yılın rekorunu kıran bir ralli yaşandığını müjdeliyor, insanları borsaya yatırım yaptıkları için kutluyordu. Bankacılık hisseleri son 2 ayda yüzde 150 değerlenmişti. Bu rüzgara BİST ana endeksi de katılmış, ana endeks 2 ayda yüzde 50 yükselmişti. Faizler bu kadar düşükken tasarrufları TL’de tutmanın KKM’den sonraki tek yolu olarak görülen Borsa’da yüzyılın manipülasyonu yaşandığını 13 Eylül’de öğrenecektik. Siyasi iradeyle ortak olduğu izlenimi veren bir sermaye grubu, VİOP’ta tam anlamıyla bir vurguna kalkıştı. Önce banka hisselerini satın alıyor, böylece hisselerin fiyatını yükseltiyorlardı. Sonra bu fiyatı yükselen hisseleri bankaya teminat olarak gösteriyor ve kaldıraçlı işlemlerle daha yüksek hacimli yatırımlar yapıyorlardı. Hisselerle beraber teminatlar yükseliyor, teminatlar yükselince yatırım hacmi büyüyor, hisseler yine yükseliyor ve sonsuza kadar kazanılabilecek bir çark yaratılıyordu. Fakat, bu çarkta riski üstlenen bankacılık kesimi oluyordu. Kamu bankaları belli ki, tezgahın içindeydi ama özel bankalar mırın kırın etmeye başlamıştı. 13 Eylül 2022’de kan gövdeyi götürdü. O sabah, Akbank Emekli Sandığının 150 milyon TL’lik Akbank hissesi satmasıyla, panik dalga dalga yayıldı. Yolun sonuna gelindiğini düşünen yatırımcılar, karlarını alıp kaçtılar. Fakat aynı gün kaldıraçlı işlemler yaparak terste kalan binlerce yatırımcı için kabusa döndü. O gün bankacılık hisseleri yüzde 7,5 değer kaybetti. Aynı gün kaldıraç oranları ise 1’e 20’ye kadar çıkmıştı. Yani zarar, 20 kat daha yüksekti. Teminatların da üzerine çıkan zarar, aracı kurumları iflasa sürükleyebilirdi. Panik 1 hafta kadar sürdü.
Eylül 2022 manipülasyonundan ağır hasarla çıkan Seçil Erzan’ın işi artık mucizelere kalıyordu. Zarar ettirdiği kimseler içinde tefeciler de vardı. Tehdit edilmeye başladı. Kaçırıldı, darp edildi, evinin önüne mermi bırakıldı, zorla senet imzalatıldı. Bu tarihten itibaren Seçil Erzan tam anlamıyla köşeye sıkışmıştı. Bu süreçte Seçil Erzan’ın nasıl bir kişiliği olduğunu Whatsapp mesajlaşmaları ortaya koyuyordu. 28 Eylül’de, Florya’dan sonra atandığı Levent Şubesi’nde önemli bir toplantı yapacak olan Seçil Erzan, manevi danışmanlık hizmeti satın aldığı Nursel Abla’sına şöyle yazıyordu;
Canım günaydın. Mutlu bir gün olsun. Bugün çözmem gereken çok önemli bir sorun var. Öğlen bir görüşme yapıcam. Her şey ona bağlı. Bana yardımcı olur musun bebeğim?
Dalgalı finansal piyasalarda yüksek risk alarak yatırım yapan çoğu kimsede olduğu gibi Seçil Erzan da spritüel anlatılara inanan biriydi. 28 Eylül’deki toplantıdan önce Nursel Ablası’ndan yardım istiyordu. Nursel abla ise ona şöyle cevap veriyordu;
Günaydın canım, toplantı nerede olacak. Birazdan seansa giricem. Hemen şifa indireyim. Bu işi kolaylıkla çözebilmem için kim ya da kimler bana kolaylıkla katkı sağlar? De lütfen gerisi bende.
Ve Seçil Erzan cevap veriyor.
Canım benim şubede olacak. Levent Büyükdere Caddesi.
Seçil Erzan, 2022 Borsa manipülasyonunda o kadar terste kalmıştı ki, artık umudunu spritüel danışmanlarda arıyordu. Fakat ekim ve kasım aylarında umduğunu bulamadı. Böylece Aralık 2022’de “Hayali Fon” tezgahını kurdu.
Söz konusu bu hayali fon için ponzi denebilir mi? Sorunun cevabı uzmanlara kalsın ama söz konusu hayali fonun ne olduğuna ilişkin Ponzi değil diyenler de var. Çünkü Seçil Erzan, Eylül 2022’den itibaren tehdit görürken, tefecilere kolunu daha fazla kaptıran, yana yakıla para arayan bir kişiydi. Günlük yüzde 100’ü bulan, (evet günlük yüzde 100!) faizlerle borç edinmeye başlamıştı. Borcunu borçla döndürüyor, bu esnada yeni fon kaynakları arıyordu. Tefeci kaynakları bittikten sonra Aralık 2022’de yakınlarından “Hayali Fon” vaadiyle para toplamaya başladı. İnsanların ona güvenmesi için Fatih Terim’in ya da Sabancı’ların da bu fona yatırım yaptığını söylüyor, bu şekilde insanları kandırıyordu. Kandırdığı kişiler içinde en yakınları da vardı. Tüm bunları da hem savcılıkta, hem de mahkemede itiraf edecekti. Bu haliyle suçunu kabul de ediyordu. Hayali fon ile muradı, 1-2 ay daha kazanmak, bu 1-2 ay içinde yaşanacak bir mucize sonrası, borçlarını kapatmaktı. Fakat işler umduğu gibi gitmedi, Şubat 2023’te battığı ortaya çıktı. Mart 2023’te alacaklılar kapısına dayandı. Nisan’da ise tutuklandı.
Ortada 81 Bankerler Krizi’nde, Titan Saadet Zinciri’nde ya da Çiftlik Bank’ta gördüğümüz gibi bir ponzi sistemi yok. Toplamda 20 küsur kişiden hayali bir fon vaadiyle toplanan paralar var. Peki paralar nerede? Cevap tefecilerde. Erzan, ondan topladığı ile bunun borcunu, bundan topladığı ile şunun borcunu kapatmış. Bu esnada fahiş faizlerin altına girmiş, kandırdığı insanların paralarıyla tefecilere olan borçlarını eritmiş. Yani paralar tefecilerde…
Paralar tefecilerde fakat mağdurlar da var. Mart ayında Seçil Erzan’ın paralarını batırdığını anlayan mağdurlar, yüzlerini bu sefer bankaya çevirdiler. Erzan’dan para alamayacaklarını anlamış, daha doğrusu Erzan’ın battığını kavramış, paraları belki bankadan alabiliriz diye umutlanmışlardı. İşte mağdurların büyük kısmı, bu süreçte, bankaya karşı elimizde bir belge olsun diyerek Erzan’dan belge istediler. Bugün ortalığa saçılan belgelerin çoğu, aslında Erzan’ın parayı batırdığının anlaşılmasının ardından bankadan para isteyebilmek için el yordamıyla toplanmış kağıt parçalarıydı. Bu kağıtların bir kısmı Erzan’dan zorla alınmıştı. Yani kimse bu kağıt parçalarına güvenip, paralarını Denizbank’a yatırdığını düşünmüyordu. Zaten Denizbank Teftiş Kurulu raporunda geçen “Ortalama Zeka” ifadesi de bunu vurguluyordu. Mağdurların hepsi, Seçil Erzan’ın 10 küsür yıldır bu şekilde çalıştığını ve para kazandırdığını biliyordu. Bu zamana dek aynı şekilde defalarca kez para almış ve vermişti Erzan. Dolandırıcılık 2022 Aralık’tan sonra başladı. Daha önce bu muhitte bilinen kimselere para kazandıran Erzan’a paralarını gönül rahatlığıyla yatırdılar. Herkesin her şeyi farkında olduğu, daha önce defalarca kez çalışmış bir mekanizmaydı. Yine çalışırdı ama battı.
İşte Seçil Erzan böyle dolandırıcı oldu. Mahkemedeki ifadesine atıfla söyleyelim; Kazandırırken Seçil’di, kaybedince dolandırıcı oldu.
Kaynak: BirGün
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.