Basın emek ve meslek örgütleri, MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu “yargı raporunu” gündeme getiren T24 yazarı gazeteci Tolga Şardan’ın tutuklanmasına karşı ortak açıklama yayımladı
Aralarında Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, DİSK Basın-İş, Gazeteciler Cemiyeti, Haber-Sen, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın bulunduğu basın emek ve meslek örgütleri MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na sunduğu “yargı raporunu” gündeme getiren T24 yazarı gazeteci Tolga Şardan’ın tutuklanmasına karşı ortak açıklama yayımladı.
Sansür yasası uygulamalarıyla basının susturulmaya, korkutulmaya, hizaya getirilmeye çalışılmakta olduğunu belirten gazeteciler, gazeteciliğin suç olmadığını haykırmaya ve halkın haber alma hakkı için çalışmaya devam edeceklerini belirtti. Şardan’ın söz konusu yazısında yargıda son günlerde ortaya saçılan usulsüzlük iddiaları üzerine devletin ilgili kurumlarının da inceleme yürüttüğü bilgisini paylaştığı belirtilirken şunlar eklendi:
Ancak bu yazı bazı yetkililer tarafından tepkiyle karşılanmış ve sonuç olarak meslektaşımız tutuklanarak cezaevine gönderilmiştir. Şardan’a apar topar soruşturma açılması, evinde ve belgelerinde arama yapılarak gözaltına alınması ve tutuklanması ülkemizdeki tüm gazetecilere yönelik ağır bir gözdağıdır.
Adalet sistemindeki sorunları araştırıp kamuoyunun bilgisine sunmanın gazetecinin görevi olduğu vurgulanan açıklamada Hakimler Savcılar Kurulu’na yazılan dilekçelere ve MİT raporlarına kadar giren çarpıklıklar karşısında yargıçların, bu sorunları gündeme getiren gazetecileri tutuklamak yerine adalet sisteminin iyi işlemesine odaklanmaları gerektiği söylendi:
Gazeteci Tolga Şardan’ın bu sorunları yazdığı için tutuklanması sorunları örtme çabasından başka bir anlama gelmez. İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, Tolga Şardan’a tutuklama kararı verilmesinden 10 dakika sonra Şardan’ın yazdığı gibi bir MİT raporu olmadığını, yazının dezenformasyon içerdiğini duyurmuştur. Yayınlanmasının üzerinden 43 saat geçmesine karşın ilgili kurumlar tarafından yalanlanmayan yazının, tutuklama kararıyla eş zamanlı olarak dezenformasyon merkezince yalanlanması manidardır. Biz gazeteciler bu tür haberlerde yanlış bir bilgi olduğunda ilgili kurumların jet hızıyla yalanlama yaptığını gayet iyi biliyoruz. Şardan’ın bir buçuk gün boyunca dezenformasyon olarak değerlendirilmeyen yazısının tutuklama kararıyla birlikte yalanlanmasını inandırıcı bulmuyoruz.
Yalan haberin en başta bir gazetecilik suçu olduğu belirtildi ve şu ifadelere yer verildi:
Şardan bu suçu hiç işlememiş, dürüst ve saygın bir meslektaşımızdır. Türkiye’de son 35 yıldır içişleri, emniyet, yargı bürokrasisi ve ilgili siyasetçilerle her zaman gazetecilik çerçevesinde ilişki kuran Şardan, işlediği konuları titizlikle kaleme alan, yazdığı haber ve kulis bilgileriyle kurumlardaki sorunlara büyüteç tutan kıdemli ve saygın bir gazetecidir. Meslektaşımız Şardan’a ve gazeteciliğine kefiliz.
Şardan’la aynı gün İstanbul’da gazeteci Dinçer Gökçe’nin de “Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla gözaltına alındığı ve ifadesinin ardından serbest bırakıldığı ifade edildi.
Halkı bilgilendirme faaliyeti gerçekleştiren, sadece gazetecilik yapanlara yönelik bu sistematik gözdağı asla kabul edilemez. Bu son örneklerle bir kez daha görünür olan gazetecilere yönelik hukuk dışı çabalar düşünce ve ifade özgürlüğüne indirilen birer darbe haline gelmiştir ve ülkemize büyük zarar vermektedir
Gazetecileri tutuklanmasının halkın haber alma hakkının önlenmesine ve basın aracılığıyla kamuoyu denetiminin sakatlanmasına yol açtığı belirtilirdi. Gazetecilerin, sansür yasası diye adlandırılan “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunu ceza kanununa ekleyen yasaya da bu nedenle karşı çıktıkları vurgulanırken bu yasa Anayasa’ya aykırılıktan Anayasa Mahkemesi’ne taşındığı ve aylardır yüksek mahkemenin vereceği karar beklendiğini vurgulandı.
Bu karar çıkana kadar pek çok meslektaşımızın çerçevesi belli olmayan bu suçlama ile demir parmaklıklar arkasına gitmesi işten bile değildir. Anayasa Mahkemesi bir an önce sansür yasasıyla ilgili kararını vermelidir. Bizler basın meslek örgütleri olarak Tolga Şardan’ın ve tüm tutuklu gazetecilerin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Tolga Şardan arkadaşımızın tutuklandıktan sonra söylediği gibi: Biz gazeteciyiz, gazetecilik yapmaya devam edeceğiz.
Sendika.Org