Mersin Kadın Platformu’nun çağrısıyla Pozcu’da bir araya gelenler Hiranur Vakfı davasından tek tutuklu sanığın serbest bırakılması ve Mardin’de tecavüz ile yargılanan bir korucunun adli kontrol ile serbest bırakılması üzerine basın açıklaması yaptı
Mersin Kadın Platformu, Hiranur Vakfı’ndaki çocuğa cinsel istismar davasında tek tutuklu Mehmet Emin Marankoz hakkında tahliye kararı verilmesi ve Mardin’de tecavüz ile yargılanan korucu Yakup A. ve Çetin T., Harun Y., Suud Ö’nün “ağır olacağı” için “adli kontrol” ile serbest bırakılmasına karşı eyleme çağırmıştı. Bugün (13 Eylül) saat 18.00’de Pozcu’da bir araya gelenler basın açıklaması yaptı. Açıklamada şunlar söylendi:
Biz kadınlara yönelik ardı arkası kesilmeyen toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık ve eşitsizliğin yapısal bir sorun olmasına bağlı olarak kadına yönelik şiddet politikaları toplumsallığın en temel sorunlarından biri haline gelmiş bulunuyor.
Açıklamada Hiranur Vakfı’nda tek tutuklu sanığın serbest bırakılmasına dair şunlar söylendi:
Din kisvesine bürünerek çocuk evliliğini rahmani bir şekilde helal olarak yorumlayan ve bu ahlaksız yaklaşımı sergilemekten çekinmeyen kesimler biz kadınların yaşam hakkını tehdit ediyor. Kadına yönelik şiddet, kadınların haklarını ihlal eden, topluma katılımlarını sınırlayan, bedenlerine ve yaşamlarına zarar veren bir şiddet biçimi olarak anayasadaki tanımını korurken, bu yasaların uygulanması ise kadına karşı aleyhte yaşamsal kılınıyor.
Nitekim; daha dün Hiranur Vakfı’nın istismar sanığı yasalara ve anayasaya aykırı bir şekilde serbest bırakılarak tahliye edildi. Kemik yaşı büyütmekten, rızası vardı demeye, bir kereden bir şey olmaz demekten, çocuk tacizi vakalarında anti-toplumsal yasa zırhına bürünerek çocuğa şahit fiilini yasa altına alan bu zihniyet kesinlikle biz kadınların düşmanıdır. Yine Mardin’de köy korucuları tarafından sistematik bir şekilde tecavüze uğrayan kadının mağduriyeti 2015 yılından bu yana ülkemizde yükselen faşizm ve sonucunda tırmanan kirli ve özel savaşın güvenlik politikaları adı altında meşrulaştırılıyor.
Kadına yönelik şiddetin yaygınlaşmasının en önemli nedenlerinden birinin yasaların uygulanmaması olduğu söylenen açıklama şöyle devam etti:
Türkiyeli kadınların uzun soluklu mücadeleleri sonucu kadına yönelik şiddetle mücadelede hayati öneme sahip olan birçok kanun yasalaşarak güvence altına alınmıştır. Kadın mücadelesinin önemli bir kazanımı olarak “Kadına Yönelik Şiddet, Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan İstanbul Sözleşmesi, 2012 yılında Türkiye tarafından imzalanmıştır. İstanbul Sözleşmesi esas alınarak hazırlanan 6284 Sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” ve bu kanunun uygulama yönetmeliği şiddete yönelik temel hukuki düzenlemeleri içermektedir. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun devlete kapsamlı ve etkin politikaları hayata geçirme yükümlülüğü getirmektedir. Ancak, bu kanunların etkin uygulanması bir yana, uzun zamandır iktidarın saldırılarının hedefinde yer almaktadır.
Biz kadınlar; istismarı, tecavüzü aklayamazsınız diye haykırarak, erkek şiddetine karşı yaşamın tüm alanlarında mücadele ederek, kadın eliyle özgür, eşit ve demokratik bir yaşamı inşa etmek için mücadelemizden bir adım geri atmadan direneceğimizi bir kez daha belirtiyoruz.
Eylem “Jin, jiyan, azadi” ve “Kadın, yaşam, özgürlük” sloganları ile sona erdi.
Sendika.Org