Şimdi kapitalizmin “eski” merkezleri ABD ve AB hem Çin’in rekabetiyle hem de “eski sömürgelerinin” pazarları ve kaynakları üzerinde denetimi kaybetme riskiyle karşı karşıyalar. Bu durumda, “eski dünyanın” lideri ABD, ekonomik ve güvenlik anlaşmalarıyla Çin’e karşı bir blok inşa etmeye çalışıyor
Son aylarda üzerinde düşündüğüm kimi konular, salı günü, Financial Times’da yayımlanan bir yorum ve haberin yardımıyla birleşerek anlağımda Orwell’in “1984” romanına benzeyen bir resim oluşturdu.
“1984” dünyasında, totaliter bir rejim, sürekli bir savaş ortamı egemendir. Totaliter rejime bakınca teknoloji kullanarak konutların içine, özel yaşama kadar “her şeyi gören bir göz” (big brother), bir “yeni-dil” (newspeak) ve söylem yoluyla, yeni teknolojilerin yardımıyla gerçekle yalan arasındaki farkı silebilen (doublethink), tarihi yeniden yazabilen, bireylerin kimliklerini yok edebilen, ağır duygusal, cinsel baskı uygulayan bir iktidar görüyoruz. Bu dünyanın sıradan insanları (prols), “gelecek” umudu olmayan karanlık bir varoluş içinde yaşıyorlar. Bugün, bu dünyanın birçok bileşenini, “kapitalist küreselleşmenin” dünyasında bulmak olanaklıdır.
Küreselleşme birçok kez vurguladığımız gibi tarihsel bir çağ değil, ABD hegemonyasıyla, kapitalizmin yapısal krizini yönetmeye yönelik “serbest piyasa modelinin” bileşkesiydi, o anlamda da krizin ürünüydü. Bu küreselleşme, hem kapitalizmin krizini aşmak için gereken dönüşümleri üretemedi hem de giderek verimliliğini kaybetti. Böylece kapitalizmin dönüşemeyen ekonomik, siyasi ve kültürel sistemi “1984” dünyasını anımsatan bir canavarlaşma üretmeye başladı.
Bloklaşma ve sürekli rekabet: Kapitalizmin krizi içinde, serbest ticaret rejimi (küreselleşme), Çin’in DTÖ içine alınmasını getirdi ama onu var olan hegemonya düzenine ekleyemedi. Ancak kapitalizm, kriz eğilimlerini “dışlaştırırken” dünyanın potansiyel olarak en büyük pazarı, Çin’e gelmeye başlayan merkez sermayesi burada yeni bir birikim ve güç merkezinin oluşmasını kolaylaştırdı. Bu sürecin, ekonomik, teknolojik ve jeopolitik dinamiklerini iyi değerlendiren Çin devleti kısa sürede bir süper güç düzeyine yükseldi.
Şimdi kapitalizmin “eski” merkezleri ABD ve AB hem Çin’in rekabetiyle hem de “eski sömürgelerinin” pazarları ve kaynakları üzerinde denetimi kaybetme riskiyle karşı karşıyalar. Bu durumda, “eski dünyanın” lideri ABD, ekonomik ve güvenlik anlaşmalarıyla Çin’e karşı bir blok inşa etmeye çalışıyor. FT’nin aktardığına göre, hafta sonundaki BM toplantıları sırasında, ABD, Atlantik’e kıyısı olan 12 Avrupa, Amerika ve Afrika ülkesiyle bir “Atlantik işbirliği için ortaklık” anlaşması imzalamış. Daha önce de Hindistan’dan Avrupa’ya ulaşan bir enerji/ticaret koridoru projesi imzalanmıştı. FT’den Gideon Rachman da AB’nin Çin otomotiv sanayisinin rekabeti karşısında ezilmeye başladığını, korumacılığa yöneldiğini aktarıyor.
Sürekli gözetim: Dijitalleşme, yeni teknolojik devrim olarak başlayan süreç içinde, bilgisayar, internet, uydu, cep telefonu/tablet teknolojisi, arama motorlarıyla, sosyal medya, ticaret-finans platformlarıyla birleşti. Bu karmaşıklığın ürettiği “büyük veriyi” yönetmek için geliştirilen algoritmalar “yapay zekâ” alanında beklenmedik sıçramalara yol açmaya başladı. Şimdi hepimiz bu bilişim ağları ve bunların tepesindeki kapitalist işletmeler, devletler tarafından kullanılan yaygın ve derin bir gözetim sistemine hem de gönüllü olarak bağlanmış durumdayız. “Big brother” artık cebimizde.
Gerçek ve yalan: Yukarıdaki teknolojik gelişme, sosyal medya platformlarında, karşımıza önce, tüketicinin hatta seçmenin kararlarını etkileyen “fake news” (sahte haber) olarak çıktı, sonra da artık gerçeğinden ayırt edilemeyen, hatta gerçeği olmayan birer kopya biçiminde “deep fake” fotoğraf ve filmler olarak çıkıyor. Henüz, “gerçek bakanlığı” yok ama “yeni söylem” “çift-düşün” pratiği sosyal medyada, QAnon benzeri irili ufaklı komplo teorisi platformlarıyla biz farkında olmadan yaygınlaşıyor.
Totaliter rejimler: Son haftalarda ABD ve Avrupa’nın en etkili ana akım medyası, yoğun biçimde, dünyada yükselmekte ve yaygınlaşmakta olan otokratik rejimleri, yeni faşist hareketleri tartışıyor. Macaristan, Hindistan Türkiye mükemmele yakın örnekler oluşturuyor.
Bu sırada dünya halkları daha iyi bir gelecek umudu olmadan yaşamaya, yerini yurdunu tek etmeye, ölmeye devam ediyor.
Kaynak: Cumhuriyet
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.