Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in tam da ekonomide güven sağlandığını açıkladığı bir zamanlamada bu kadar ağır içerikli bir raporun yayımı özel bir anlam içeriyor mu?
Türkiye, yeni yayımlanan “Küresel Organize Suç Endeksi 2023″te düşük puanların yanı sıra, hayli olumsuz ve ağır ifadeler içeren değerlendirmeler ile anılıyor.
Merkezi Cenevre’de bulunan Ulusötesi Organize Suçlara Karşı Küresel İnisiyatif’in hazırladığı “Küresel Organize Suç Endeksi 2023” raporu yayımlandı
Euronews Türkçe’nin iki gün önce özetine yer verdiği rapor, dün bazı gazete ve internet haber sitelerinde geniş bir biçimde yer aldı. Ancak Türkiye için hazırlanan 7 sayfalık bu raporda, söz konusu haberlerde bulunmayan farklı nitelemeler de mevcut.
Söz gelimi, Merkez Bankası’nın “bağımsızlık eksikliğinden muzdarip olduğu” belirtiliyor. Ek olarak, kamu bankalarının hükümetin siyasi gündemine göre faaliyet gösterdiği, bunun da hem yurt içinde hem de uluslararası sahnede güvenilirlik kaybına yol açtığının altı çiziliyor.
Rapordaki bu benzeri ifadeler, iktidarın son günlerde ekonomi için yaydığı olumlu hava ile suç örgütlerine yönelik operasyonlar ile verilen mücadele algısı ile tamamen karşıtlık oluşturuyor.
Rapor hazırlanırken, uzmanların doğruluğunu teyit ettiği veri ve yayınlar izlenerek hazırlanan bu çalışmada, 1 ile 10 arasında skorlar belirleniyor. Sayının büyümesi, ilgili ülkede organize suç oranının yüksekliğini yansıtıyor. Endeks, BM üyesi 193 ülke içinde gelişen organize suç faaliyetlerini karşılaştırıyor. Araştırma için organize suça ilişkin yayınlar incelenerek veriler toplanıyor. Yerel uzmanlar ve gruplar bunların doğruluğunu kontrol ediyor. Sonra da endeks skoru ortaya çıkıyor. 1 en düşük, 10 ise en yüksek skor. Yüksek skorlar bu ülkede organize suç oranının yüksek olduğunu gösteriyor.
Rapora göre dünyada 14’üncü sırada bulunan Türkiye’nin 2023 yılı genel organize suç skoru 7,03 olarak yer aldı.
Suç ve olay bazındaki puanlamada skorlar büyüyor. Söz gelimi insan ticareti 8, silah, eroin ticareti 8,5.
Raporda değerlendirilen 20 alt başlık, mali suçlardan sentetik uyuşturucu ticaretine, silah kaçakçılığından insan ticaretine uzunan geniş bir alana yayılıyor.
Türkiye’de insan ticaretinin, özellikle cinsel sömürü ve zorla çalıştırma şeklinde yaygınlaştığı belirtilen raporda şu ifadeler geçiyor:
Türkiye büyük bir mülteci nüfusuna ev sahipliği yapmaya devam ederken insan tacirleri, kadınları ve çocukları cinsel istismar amacıyla insan ticaretine maruz bırakmaya zorlayarak bu tür toplulukların savunmasızlığından yararlanıyor. Ekonomik bir başa çıkma mekanizması olarak genç kızların resmi olmayan dini törenler yoluyla zorla evlendirilmesi artıyor. Organ kaçakçılığı ağları aynı zamanda savunmasız toplulukları, özellikle de mali zorluklarla karşı karşıya kalan mültecileri de istismar ediyor. Suç ağlarına ek olarak, devletin yerleşik aktörleri de insan kaçakçılığına karışıyor veya en azından kolaylaştırıyor
İnsan kaçakçılığı pazarında faaliyet gösteren suç ağlarının, birbirleriyle gevşek bir şekilde bağlantılı ve gerektiğinde kısa vadeli olarak iş birliği yapan bağımsız ağlar olduğu belirtilen raporda, dikkat çeken bir diğer ifade şöyle:
İnsan kaçakçılığı da yolsuzluğa bulaşmış hükümet yetkilileri tarafından kolaylaştırılmaktadır. Raporlar, devletin yerleşik aktörlerinin ve meşru işletmelerin bu pazara doğrudan dahil olduğunu iddia ediyor
Rapora göre Türkiye’deki silah kaçakçılığı piyasasında üç farklı “oyuncu tipi” mevcut.
Son olarak, hükümetle yakın bağları olduğu bilinen devlet bağlantılı kişilerin yanı sıra özel sektör aktörlerinin de Suriye ve Libya’da savaşan gruplara yasa dışı silah transferi faaliyetlerine karıştıkları düşünülüyor. Bu nedenle silah kaçakçılığı pazarının Türk devletinin dış siyasi hedeflerine hizmet ettiği iddia ediliyor. Ayrıca, Bulgaristan üzerinden Avrupa pazarına yasadışı ateşli silah kaçakçılığı yapılmasında Türkiye’nin rolünü ortaya koyan raporlar da var
Tütün ve alkol gibi özel tüketim mallarının yasa dışı ticaretinin yaygın olduğu, kolayca ulaşılabilen bu tür malların Türk vatandaşları tarafından büyük suç gibi algılanmadığı belirtiliyor.
ÖTV oranlarındaki artış, fiyatlar, sınır bölgelerindeki yoksulluk ve işsizlikle birleştiğinde hem arz hem de talebin körüklendiği ifade ediliyor.
Küresel organize suç endeksi raporunda, Türkiye için sayılan olumsuzluklar bitmek bilmiyor. Yargının bağımsız olmadığı, hakim ve savcılar üzerinde siyasal baskı bulunduğu, hükümetin şeffaflık ve hesap verebilirliğinin düşük olduğun, devam eden mali krizle bu eksikliğin belirgin hale geldiği vurgulanıyor.
Kamu ihaleleri konusunda rapordan bir alıntı:
Büyük projelere ilişkin kamu ihalelerinde yolsuzluk ve adam kayırma iddialarının yanı sıra rüşvet iddiaları da son yıllarda artmaya devam etti. Yolsuzlukla mücadele yasalarının uygulanması tutarsız olmaya devam ediyor ve Türkiye’nin yolsuzlukla mücadele kurumları genel olarak etkisiz, bu da cezasızlık kültürüne katkıda bulunuyor
Yedi sayfalık “Global Organized Crime Index- Turkey” başlıklı bu raporun son sayfasının en altında bir not var. Yazıyı bu notla bitirelim:
“Bu özet kısmen Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı’ndan alınan bir bağışla finanse edildi. Burada belirtilen görüşler, bulgular ve sonuçlar yazarlara ait olup, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı’nın görüşlerini yansıtmayabilir.”
Ve soralım: Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek‘in tam da ekonomide güven sağlandığını açıkladığı bir zamanlamada bu kadar ağır içerikli bir raporun yayımı özel bir anlam içeriyor mu?
Kaynak: T24
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.