Ankara’da Mahsa Amini’nin ölümünün yıldönümü ve artan kadına yönelik şiddete karşı basın toplantısı yapıldı
Ankara Kadın Platformu tarafından Mülkiyeliler Birliği’de Mahsa Amini’nin ölümünün yıldönümü ve artan kadına yönelik şiddete karşı basın toplantısı yapıldı.
Kadınlar açıklamada şunları söyledi:
Bugün burada erkek egemen iktidarların kadın düşmanı politikalarına karşı sesimizi duyurmak, sözümüzü söylemek, isyanımızı haykırmak için toplanmış bulunmaktayız.
Biliyorsunuz; geçen yıl 16 Eylül’de İran’ın Rojhilat bölgesinde Kürt kadın Jina Mahsa Amini’ni katledildi. Jina Amini’nin ölümü, İranlı kadınların özgürlük mücadelesinde bir dönüm noktasıydı. Kadınlar, örgütlü bir şekilde sokaklara çıkarak seslerini duyurdu ve toplumsal muhalefeti güçlendirdi. Ancak, bu sadece bir başlangıçtı.
Jina’nın ölümünden sonra İran’da başlayan eylemler tüm dünyaya yayıldı ve sesi, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyayı yeniden dizayn ederek derinleşen krizlerinden çıkmayı hedefleyen erkek egemen devlet yapılanmalarına çarparak “jin, jiyan, azadî” oldu.
Jina Amini’nin katli, İran’da kadınların yaşamın her alanında maruz bırakıldığı şiddet ve kısıtlamalara, kadın haklarına yönelik saldırılara dair daha fazla farkındalık yaratmış ve binlerce kişiyi sokaklara çıkarmıştır. Ancak bu protestolar sadece bir yıl öncesinin bir yankısı değil, İranlı kadınların uzun ve kararlı mücadelesinin bir parçasıdır.
İran’da kadınlar, uzun yıllardır zorunlu başörtüsü yasası ve her alana sinen toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan sorunlara karşı seslerini yükseltiyor. Kadınlar, sadece başörtülerini çıkarmakla kalmıyor, aynı zamanda yönetimin sözde İslami yaşam dayatmalarına karşı çıkarak daha fazla eşitlik, daha fazla özgürlük ve daha fazla adalet talep ediyorlar.
Kadına yönelik şiddet ve katliamlara karşı İran’dan yükselen bu isyan, bugün tüm dünyada direniş ve mücadelenin sesi olmuştur. Sokakları dolduran kadınlara yönelik erkek-devlet şiddetinin bu kadar yoğunlaşmasının nedeni, bu sesten ve isyandan ne kadar korkulduğunun göstergesidir.
Türkiye’de Kürt kadınların da yıllardır özgürlük mücadelesinin sesi olan ve İranlı kadınların da direnişinin önemli bir parçası olan “Jin Jiyan Azadi” sloganı bölgede ve tüm dünyada yankılandı.” Kadın, Yaşam Özgürlük” her dil de, her sınıftan kadının ortak talebi ortak sesi oldu.
İran ve tüm dünyadaki kadınların özgürlük mücadelesi, sınırların ötesine geçiyor ve birçok ortak noktada birleşiyor. Bu mücadelede kadınlar olarak dayanışma içinde olduğumuzun farklı coğrafyalarda farklı şartlarda farklı erkek egemenliklerine ve erkek devlet iktidarlarına karşı birlikte mücadele ettiğimizi ve birbirimizin mücadelesinden aldığımız güçle devam ettiğimizi belirtmek istiyoruz.
Türkiye’de de AKP-MHP iktidarı baskı ve zor aygıtlarını kullanarak başta Kürt kadın hareketi olmak üzere, feminist harekete, LGBTİ+ ve bir bütünen kadın hareketine yönelik şiddet ve saldırganlığı körüklüyor. Elbette bu politikalar, erkek egemen politikalarından bağımsız değildir.
Fail erkekleri koruma altına alarak AKP-MHP iktidarı eliyle kurumsallaşan ve artan erkek şiddetini görüyoruz, biliyoruz, tanıyoruz. Bu saldırılar tümüyle kadın mücadelesine yönelik devam ederken; Kürt illerinde de devletin özel savaş politikasının bir yansıması olarak sürmektedir. Son olarak Mardin’de 22 yaşındaki kadına tecavüz etmekle yargılanan korucu Yakup A. ve Çetin T., Harun Y., Suud Ö’nün sevk edildikleri Derik Sulh Ceza Hakimliği tarafından serbest bırakılması da Kürt kadınları üzerinden yürütülen özel savaş politikalarının bir sonucudur.
Özellikle 2015’ten saldırılar ve devletin Kürt illerinde kadın mücadelesini engelleme çabası artmasıyla kolluk güçlerinin Kürt kadınlara yönelik cinsel taciz ve saldırıları da arttı. Öyle ki, Kürt illerinde belediyelere atanan kayyımların ilk işi olarak kadın derneklerini ve belediyelere ait dayanışma merkezlerini kapattı.
Buralara erkek atayarak kadına yönelik şiddete karşı kadın merkezlerimizde çalışan arkadaşlarımızı gözaltına aldılar ve tutukladılar. Son yıllarda bölgede artan kadın cinayetlerinin, ”kaybedilme” tecavüz ve farklı şiddet biçimlerinin faillerine “tesadüftür ki ”çoğunluk korucu, uzman çavuş ya da herhangi bir resmi kurumda çalışan ve bazı siyasi partilere üye olan erkekler olması tesadüf değildir.
Açıklamada şunlar hatırlatıldı:
5 Ocak 2020 Dersim’de kaybedilen GÜLİSTAN DOKU’nun faili ZAYNAL ABARAKOV’un babasının polis olması TESADDÜF DEĞİL!
18 Ağustos 2021’de İPEK Er’in faili MUSA Orhan’ın uzman çavuş olması ve oy çokluğu ile “nitelikli cinsel saldırı suçundan en alt sınırdan”10 yıl ceza almasına rağmen hala tutuklanmaması TESADDÜF DEĞİL!
18 Ağustos 2022’de Şırnak’ta kaybolan ve daha sonra tecavüz edilip öldürülen 17 yaşındaki FİRDEVS BABAT’ın failinin korucu olması TESADDÜF DEĞİL!
Yaşadıkları medyaya yansımayan, şiddet alanından çıkmayan, tehdit edilen, failleri açıklasa bile cezalandırılmayacaklarını ya da bu failler tarafından öldürüleceğini düşünen onlarca hatta yüzlerce kadın var. Bu kadınların bir çoğunun erkek yargıya güvenmedikleri için şikayetçi olmaları dahi mümkün olmuyor. Fatma Altınmakas gibi erkek şiddetine maruz kalıp şikâyet için giden kadınlar, anadilinde başvuru mekanizmalara erişmesi kolluk kuvvetleri tarafından engellendiği için gerekli işlemler yapılmadan şiddet gördüğü ortama geri dönüyor ve katlediliyor.
Bugün Kürt kadınlar üzerinde özel savaş politikaları devam ederken, Türkiye’nin batısında da kadınları katleden fail erkekler çeşitli bahanelerle erkek yargı tarafından salıveriliyor. Cinsel saldırı ya da kadın cinayeti faili erkekler türlü bahanelerle ceza indirimi alıyor ya da serbest bırakılıyor. “Çok seviyordum, beni aldattı”, “kadınlık görevlerini yapmadı…” dedikleri için serbest bırakıldılar. Takım elbise giymek, milliyetçi duyguları besleyen anlatılar iyi hal indirimine sebep; kadın düşmanı iktidarın faillere sağladığı bir çıkış yolu olarak sunuluyor.
AKP-MHP iktidarı eliyle kurumsallaşan, artan erkek şiddetini görüyoruz, biliyoruz, tanıyoruz. Bu saldırılar tümüyle kadın mücadelesine yönelik; özellikle kürt illerinde de devletin özel savaş politikasının bir yansıması olarak sürmektedir. Kadına yönelik şiddetin failleri cezasız kaldıkça, devlet bu faillerin arkasında durdukça hiç birimiz güvende değiliz. Ancak bizler bu örgütlü şiddete karşı nerede olursak olalım kadın mücadelemizi büyüterek ve şiddete maruz bırakılan tüm kadınlarla yan yana durmak zorundayız.
Yine; LGBTİ+ düşmanlığı AKP-MHP ittifakı tarafından körükleniyor. LGBTİ+’lar hedef gösteriliyor. Onur yürüyüşlerine katılanlar işkenceyle gözaltına alınarak, LGBTİ+’ların barınma, sağlık, iş yaşamı, eğitim hakları engellenerek Devlet desteğiyle nefret ve ayrımcılık yaygınlaştırılıyor.
Çocukların istismar edildiği, gençlerin, kadınların LGBTİ+’ların şiddet, baskı ve katledildiği aile karşısında hayatımızı nasıl yaşayacağımız, kimi sevip sevmeyeceğimizi biz seçeriz.
Nefret eylemi için yapılan Kamu Stopu RTÜK tarafından onaylanıyor, yürüyüşleri valilik tarafından destekleniyor. LGBTİ+’lara karşı ayrımcılık, şiddet ve nefret devletin tüm kurumları ile güçlendiriliyor. Devletin işlediği bu nefret suçu karşısında bizlerde hayatın her alanında birlikte ve bir arada mücadele etmeye devam edeceğiz. Birlikteyiz, bir aradayız.
Açıklamada “Kadın düşmanlığında sınır tanımayan AKP-MHP iktidarı ne yapıyor?” sorusu sorularak şunlar söylendi:
Aile politikaları ile Diyanetin bütçesini artıyor, tarikatlara kaynak aktarıyor. Kadın dayanışma merkezlerini kapatırken aile irşat bürolarının sayısını her geçen gün artırıyor. Din ile aile üzerinden toplumsal yaşam dizayn etmeye çalışıyor.
Aileyi merkezine koyan AKP-MHP faşist iktidarı, Kürtlerin 5-10 çocuk yaptığını söyleyerek milliyetçiliği körüklüyor ve milliyetçilik aile üzerinden yüceltilmeye çalışılıyor. Kadınlara biçtiği annelik görevini milliyetçilik üzerinden pekiştiriyor.
Mücadele ederek kazandığımız İstanbul Sözleşmesi’nden aileler dağılıyor bahanesiyle çıkarak, kadınları şiddet dolu ilişkilere mahkum ederek boşanmaları engelleyerek nafaka hakkını gasp etmeye çalışan devlet alenen nefret suçu işliyor.
İstismarcılara af getirmeye çalışırken çocuk istismarının yaşandığı aileler birer suç şebekesi gibi çalışıyor.
Biz kadınlar, bu ayrımcılığa karşı durmaya ve nefreti reddetmeye, nefrete ve şiddete karşı dayanışma içinde mücadele etmeye birbirimizin yaşamını ve özgürlüklerini savunmaya kararlıyız.
Biz kadınlar, barış, adalet, özgürlük, yaşam ve eşitlik mücadelemizi sürdürmek için dayanışma içinde olacağımızın altını çiziyoruz. Mahsa Amini’nin anısına ve İranlı kadınların hayatı için mücadelelerini sürdürme kararlılığından aldığımız güçle İran’da, Türkiye’de ve tüm dünya genelinde geleceğimiz için birlikte mücadeleye devam edeceğiz.
Sendika.Org