Sverdlov hapisten çıktıktan sonra durmamış, kısa bir süre dinlendikten hemen sonra devrimci faaliyete koyulmuştur. Yoldaşlarının ona en çok ihtiyaç duyduğu anda Sverdlov oradadır. Ajitatördür, propagandacıdır, bunun yanı sıra kitlelerin örgütleyicisidir
Sverdlov’un 138. doğum gününü, seçim sonrasında ve solun, toplumsal dönüşümün koşul ve araçlarına dair tartışmaları yeni yeni açığa çıkarken kutluyoruz. Faşizmin şiddetine ve baskısına direnmeyi önüne koyan ve ilerici halk yığınlarını kavgaya dahil edecek “sihirli formülleri” arayanlar için Sverdlov’un kısacık yaşam deneyimindeki devrimciliği “sihirli formülü” ete kemiğe büründürüyor.
Sverdlov’u anıyoruz çünkü emekçilerin güncel tercihini yansıtan seçim sonuçları, yıllardır saldırılara ve yıkıma karşı direnenler için umutsuzluk dalgaları yaratırken, siyasal iktidarın manipülasyon ve zor araçlarıyla kendisine eklemlediği emekçilerin mevcut siyasal tercihlerini nasıl dönüştüreceğimize dair bir cevap sunmuyor.
Sverdlov’u politik hayatının izini içine doğduğu sınıfın ve ailenin kendine has koşullarında sürebiliriz. Çocuk yaşta annesini yitirmesi sonrasında ailece ekonomik olarak zorlanmaya başlarlar. Çalışmak için eğitime ara verir. Ancak yaşamı boyunca kendini eğitme konusunda o kadar inatçıdır ki eğitmenlik yapacak düzeyde kendini geliştirmiş ve donatmıştır. Erken yaşta karşısına çıkan zorluklara göğüs gerip bu süreçlerden alnının akıyla çıkmış olması, Sverdlov’un karakterinin alt yapısını oluşturur.
Çaresizlik anlarında bir yol bulma, yol açma iradesi onu özel kılan özelliklerinden biridir. Etrafında yaygın olan çaresizlik duygusuna teslim olmadığı gibi devrimci düşüncelerinden kaynaklanan coşkusunu çevresine de yayabilmiştir.
Çocuk yaşta ev ekonomisine katkıda bulunmak için çalıştığı dönemde çalışma koşullarının acımasızlığına karşı patronlara karşı verdiği mücadelede çevresindekileri ortak taleplerle bir araya getirmesi Sverdlov’un bulunduğu her ortamda iyileştiren ve dönüştüren bir örgütleyici karaktere sahip olmasına örnektir.
Devrimcilerin halkla kurdukları bağların nitel ve nicel zayıflığına baktığımızda bu toprakların hatırı sayılır etkide özgün devrimci hareketlere ve nevi şahsına münhasır biricik devrimcilere kucak açtığını görürüz. Üniversitelerinden çıkıp halk hareketi yaratma yeteneği göstermiş devrimci kuşaklar bizim tarihimizdir. Sverdlov’un yaşam öyküsü de bu topraklardaki isimsiz pek çok devrimci gibi halkın bağrında, onların sorunlarının çözümünü kendi sorunu haline getirip devrimci ufuklarla halkın gündelik sorunlarını harmanlayanların öyküsünü anlatıyor.
Sverdlov yaşamında devrimciliği yaşam tarzı haline getirmiş, içinde bulunduğu koşulları analiz etmiş ve en ince ayrıntısına kadar düşünerek hareket etmiştir.
Sverdlov için, gizli polis teşkilatı Ohrana tarafından arandığı koşullarda dahi devrimci yayınların basılabilmesi için çaba sarf etmesi gibi her zaman alternatif yöntemler düşünmek basit bir gündelik refleksi haline dönüşmüştür. Ohrana’nın kaçaklık sürecinde Sverdlov’un matbaa faaliyetini sürdürebilmesi karşısındaki etkisizliği, onun bir işi yaparken ne kadar özenli davrandığına iyi bir örnektir. Fakat Ohrana Sverdlov’un bağlarını halktan koparmakta ve devrimcilikle bağını kesmekte kararlıdır ve bunun için bir operasyonla Sverdlov’u tekrar tutuklar.
Sverdlov hapis ve sürgün yaşamı boyunca birçok konuya odaklanarak kendisini ve yoldaşlarını eğitmiştir. Hapishane günlerinde şiirden ekonomiye, tarihten matematiğe kadar çalıştığı kitaplardan tuttuğu notları da içeren günlüğü sonrasında Moskova Devrim Müzesi’nde sergilenmiştir. Tüm bunları yaparken dış dünya ile ilişki kurmayı, dışarıyla içerisinin bağını kurmayı kendine görev edinmiş, dışarıya çıkan yoldaşlarıyla bir haberleşme ağı oluşturmuştur. Aynı zamanda dışarıya çıkan yoldaşlarının kiminle nasıl ilişki kuracağına kadar plan yapmış ve uygulanmasını sağlamıştır. Tutuklu olan yoldaşlarıyla eğitim çalışmaları yapmış, onlara hangi kitapları okumaları gerektiğini, okurken nelere dikkat etmeleri gerektiğini söylemiş ve genç devrimcilere sorguda nasıl davranmaları gerektiğini öğretmiştir.
Sverdlov hapisten çıktıktan sonra durmamış, kısa bir süre dinlendikten hemen sonra devrimci faaliyete koyulmuştur. Yoldaşlarının ona en çok ihtiyaç duyduğu anda Sverdlov oradadır. Ajitatördür, propagandacıdır, bunun yanı sıra kitlelerin örgütleyicisidir. Aynı zamanda Sormova’daki korsan gösterilerin örgütleyicisi ve katılımcısıdır.
Bolşevik devrim sürecinin ilk sınıf isyanlarından zafer anına, 34 yaşında gözlerini kapayana kadar, “göğsümde kalbim çarptığı, damarlarımda kan aktığı müddetçe mücadele edeceğim” şiarıyla gerçek bir sıra neferi gibi çalışan Sverdlov’un devrimciliği romantik bir kahramanı değil gerçekçi bir devrim hamallığını temsil eder. Lenin’in 29 Mart 1920’de 9. Parti kongresinde söylediği gibi; “…. Örgütsel ve siyasi faaliyeti bir insanda birleştirmeyi hiç kimse Sverdlov yoldaş gibi anlayamadı”
Yakov Mihayloviç’in ölümü aslında devrimci yaşamının bir izdüşümü olmuştur. Ukrayna Sovyeti kongresine katılmak üzere gittiği Ukrayna’da, dönemin pandemik İspanyol gribinin ilk işaretlerini vücudunda hissetmeye başlamış ancak Ukraynalı Bolşeviklerin birliği sorununun çözümüne duyduğu tutku bedeninin sesini dinlemesine engel olmuştur. Ukrayna’dan Moskova’ya dönüş treninde neredeyse her istasyonda durup küçük işçi ve köylü topluluklarıyla en az bir saatlik görüşmeler yaparak devrimin geleceği ve önlerindeki görevler konusunda sohbetler etmiştir. Tren yolculuğu boyunca üzerinde, 10 yıl önce hapishaneden çıktığında sempatizanlar tarafından kendisine verilen ince bir pardösü vardır. Döndüğünde hastalığı 39 derece ateş ve göğüs ağrısıyla Sverdlov’u hareket edemez hale getirmiştir. Yeraltı yıllarından devrimin zafer günlerine kadar birlikte savaştığı Bolşevikler Sverdlov’un 34 yaşındaki ölümü karşısında çaresiz ve eksik hissederler.
Bugün de halkla iç içe halkın sorunlarının çözümünü örgütlemek, propagandasını yapmak, kitle eylemleri gerçekleştirmek, mücadele içerisinde örgütlenen halkı özne haline getirmek ve aynı zamanda bu sorunu en geniş kitle eylemleriyle ifade etmek gibi bir görev önümüzde duruyor. Bir diğer görev de bunları yaparken günün militan çizgisini ve o çizgiyi örgütleyecek kadroyu bu mücadelelerin içerisinde örgütlemektir. Sverdlov bu açıdan kendi yaşadığı süreçte devrim tarihine güzel bir örnek olmuştur. En zor koşullarda bile mücadelenin yürütülebileceğini bize göstermiştir.
Sverdlov’un 138. yaşında bu yazıyı yazıyor olmamızın sebebi sadece bir devrimciyi anmak değildir. Amacımız, Sverdlov’un yaşamına bakarken bugünü düşünmek ve ona göre hareket edebilmektir.
Devrim daima güncel! Devrimcilik de!
Bugünün somut ihtiyacı da karşımızda duruyor. Bu topraklarda gündelik yaşamını toplumun yaşadığı derin krizleri çözmeye adamış yeni kuşaklara ihtiyaç var her şeyden önce. Bugün geldiğimiz nokta ve yükselen halk dalgaları nasıl ki bir anda çözülmediyse aynı şekilde bir anda da oluşmayacak ve yükselmeyecek elbette. Lakin Sverdlovvari bir kararlılık ve ısrarla, gündelik yaşamda temas ettiğimiz herkesi bu çelişkilerin karşısında bir savaşçı haline getirme azmiyle hareket edersek yeni bir başlangıç için önemli bir adım atmış olacağız.
Son sözü Sverdlov’un kalbinin çarptığı son anda gözlerine baktığı yoldaşı Lenin’e bırakalım:
Kendisinde olağanüstü bir örgütçülük yeteneğini geliştirmiş olan bu insanın yerine asla başka birini koyamayız, onun boşluğunu asla telafi edemeyiz; şayet telafi kavramından, böylesi yetenekleri kendisinde birleştiren bir insanı, tek tek yoldaşları bulmayı anlıyorsak…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.