Sarıgazi Halkevi’nin aylık çıkarttığı yerel bültenin on ikinci sayısı çıktı
Bülten, “Kurtuluş halkın kendi ellerinde. Söz, yetki, karar, iktidar halka” manşetiyle çıktı.
Bülten’de Sarıgazi Halkevi’nin 10. yılında yapılan etkinliğe yer verildi. “1 Mayıs’ta meydanlarda buluştuk” başlığı altında çalışmalara yer verildi ve “Emeğin dayanışma ve mücadelesini büyütmeye devam edeğiz” denildi. “Deprem bölgesiyle dayanışmayı sürdürüyoruz” başlığı altında Sarıgazili kadınların amigurimi oyuncak örerek deprem bölgesindeki çocuklara gönderdiklerini anlattılar ve örgü atölyesine çağrı yaptılar. Ayrıca bültenin ilk sayfasında bültenin 1 yaşında olduğuna da yer verildi.
Arka sayfada ise Nazım Hikmet’in “Akın var güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz, güneşin zaptı yakın” dizelerine yer verildi.
📢 Sarıgazi Halkevi Bülteni 12.sayısı çıktı!
“Sarıgazi halkının sesi Sarıgazi Halkevi bülteni 1 yaşında!”
📌 Bülten hakkında bilgi almak için Sarıgazi Halkevi’ne gelebilir, bize mesaj atabilirsin. pic.twitter.com/tvjDyPMbVw
— Sarıgazi Halkevi (@halkevisarigazi) May 24, 2023
Bültenin arka sayfasında ayrıca şu yazı yer alıyor:
KURTULUŞ KENDİ ELLERİMİZDE!
AKP eliyle uygulanan 21 yıllık politikaların ülkemizde yarattığı enkaz nedeniyle halkın Erdoğan’dan kurtulma isteği ve iradesi, seçimlerde tüm muhalefeti Erdoğan karşısındaki en güçlü aday arkasında toplanmaya zorlayan bir basınç üretti ancak seçmen davranışının ötesinde bir politik mücadele potansiyeli söz konusudur. Gezi’nin ardından bir kez daha yaygın biçimlerde yükselen “Hükümet istifa!” sloganlarında ifadesini bulduğu üzere halkın geniş kesimleri, bu iktidarı seçimi kazanıp kaybetmesinden bağımsız olarak ülkeyi yönetmesi kabul edilemeyecek gayrimeşru bir iktidar olarak görüyor. Erdoğan’ın halka karşı işlediği suçların ardından ve üstelik Anayasa’yı hiçe sayarak aday olduğu bir hileli seçimle kendine yeniden meşruiyet üretmesini kabul etmiyoruz.
Bu gerçekler açıkça ortadayken Erdoğan’ın başka türlü alt edilemeyeceği gerekçesiyle, temsil alanını esas alan bütün muhalefet güçleri seçimlere odaklandı ve bütün parlamenter muhalefet aktörleri Kılıçdaroğlu’nun adaylığı etrafında birleşti. Bu formülle Erdoğan’ın kaybetme ihtimalinin olabileceği öngörüldü. 14 Mayıs ilk tur seçimleri sonunda Tayyip Erdoğan’ın oyu yüzde 50’nin altına düştü, AKP ise yüzde 35’lere geriledi. Tayyip Erdoğan ilk turda seçilemese de Kılıçdaroğlu’ndan daha yüksek oy aldı ve Cumhur İttifakı meclis çoğunluğunu elde etti. Bu gerici-faşist bileşen karşısında Millet İttifakı CHP marifetiyle, kendi kanadına hiçbir oy katkısı olmadığı anlaşılan Deva, Gelecek, Saadet, Demokrat Parti milletvekillerini meclise taşıdı. Bu sandık sonuçları, düzen siyasetinin bir kriz içinde olduğunu ve Cumhur İttifakı’nın da Millet İttifakı’nın da kurdukları geniş koalisyonlara rağmen istedikleri toplumsal desteği alamadığını gösterdi. Ayrıca bu zeminin karşımıza çıkardığı şey üçte ikisi İslamcı-faşist partilerden oluşan bir meclistir.
Bir kez daha görüldü ki; ekonomik kriz, pandemi ya da deprem gibi toplumsal altüst oluşlar geniş halk kitlelerini kendiliğinden “muhalefete” yöneltmiyor. Devrimci siyaset tarafından; yoksullaştırılan, temel hakları gasp edilmiş geniş halk kitlelerinin somut sorunları örgütlenmiyor, onun politik hareketi yaratılmıyorsa bu yıkım, gericiliğin ve faşizmin kitle temelini besliyor.
Gün ne bu çürümüş, gayri-meşru ve çözülmesini geri çeviremeyen faşist iktidar karşısında karamsarlığa gömülmenin ne de yeni hayal kırıklıklarına doğru yol almanın günüdür. Örgütsüz bir halkın ve gerçek bir toplumsal harekete yaslanmayan bir muhalefetin faşizmi alt etmesi mümkün değildir. Solun, anti-faşist güçlerin sandık sonuçlarına etki etmesi de ancak güçlü bir sokağın, güçlü bir toplumsal hareketin varlığıyla mümkündür.
Biz bu halkın sisteme ve iktidara karşı büyüyen hoşnutsuzluğunun, öfkesinin ve değişim arzusunun sandıklara sığmadığını ve herhangi bir seçim sonucuyla ortadan kalkmayacağını biliyoruz. Erzurum mitingine yönelik faşist saldırıda yüzü kana bulanan halkın, özsavunma ihtiyacını görüyoruz. Deprem bölgelerinde şaşırtıcı oy oranları değil, halkın hâlâ karşılanmayan temel ihtiyaçları olduğunu, bu ihtiyaçlar doğrultusunda halkın talepleri, çözüm önerileri ve yeniden inşa için kurucu bir kapasitesi olduğunu görüyoruz. Yaşanılan yıkım karşısında halkın yeşerttiği umudun, geliştirdiği dayanışma pratiklerinin henüz politikleşmemiş olduğunu ama bağrında yatan potansiyeli görüyoruz.
Faşizme karşı mücadelenin imkânını da işçi sınıfı hareketinin yavaş ama direngen ve kararlı seyrinde, kent ve kır yoksullarının, kadınların, üniversite gençliğinin, Alevilerin, Kürtlerin, faşizmin saldırıları karşısında Hopa’dan Gezi’ye, Fırat’ın doğusundan batısına, fabrikalardan kampüslere, sınıf dayanışmasından deprem sonrası toplumsal dayanışmaya, mahallelerden meydanlara barikat örerek direnenlerde görüyoruz.
Biliyoruz ki bu düzen çürüyor ve çözülüyor, biliyoruz ki bu düzenin karşısında milyonlarız ve biliyoruz ki şiddetlenerek sürecek kesintisiz sınıf mücadelelerinin içindeyiz. Halkı kendi bağımsız çıkarları etrafında saflaştıracak bir mücadeleyi örgütlemek gerektiğinin bilincindeyiz. Bu yolda bugüne dek birlikte yürüdüğümüz dostlarımızla, mücadele arkadaşlarımızla bu kavgayı ve dayanışmayı büyüteceğiz.
Halkımızı bu eşitsizlik, sömürü, yağma, talan düzenine ve bu düzen sürsün diye tırmandırılan hukuksuzluğa, adaletsizliğe, şovenizme, dinci gericiliğe, kadın düşmanlığına, savaş politikalarına, yani neoliberalizme ve faşizme karşı direnişe, örgütlenmeye çağırıyoruz!
Kurtuluş halkın kendi ellerindedir!
Söz, yetki, karar, iktidar halka!
- Bültene Sarıgazi Halkevi’nden ve Sarıgazi sokaklarından ulaşabilirsiniz.
Sendika.Org