Seçim oyununun doğası gereği aşırı köpürtülen umutlar şu veya bu şekilde patladıkça yalnızca bu hileli oyuna gereğinden fazla bel bağlamış sosyalistler bu gerçeği hatırlamakla kalmamakta, halk kitleleri de alternatifsizlik yüzünden mahkûm oldukları bu seçeneğin sahteliğini yeniden ve yeniden deneylemektedir. Tek yol devrim’in bir slogan değil olgunun ta kendisi olduğu daha çok görülecektir. Durum iyidir
Olası durumların en iyisi değildir ama durum iyidir. Çeyrek yüzyıla yakındır yasayı ve mahkemeyi, askeri ve polisi, okulu ve camiyi, gazeteyi ve televizyonu bütünüyle elinde tutan, milyonlarca kişiyi arpalıklarında istihdam eden, on milyonları berbat bir yoksullukta rehin tutan bir faşist iktidarın ilk güçlü rüzgârda yıkılmaması sürpriz sayılmaz. Fakat rüzgâr sahiden güçlüdür. Halklarımız bu total cenderenin içinde bile faşizmden uzaklaşmaktadır ve insanlarımızın yarısından fazlası muktedirin tehditlerine, rüşvetlerine, şantajlarına boyun eğmemiştir. Durum iyidir.
Sosyalist muhalefetin olsa olsa sıradan bir mevziisi olabilecek ve asıl olarak faşizmin yüzünün önündeki bir paravan olan parlamento neredeyse muhalefetin tek merkezi haline gelmiştir, bu kötüdür. Yine de birden fazla partiden birçok sosyalist vekil parlamentodadır, parlamentoya girmeyen sosyalist partiler de yüz bin kadar oy almıştır. Dünyada sosyalizmin prestijinin korunduğu ülkelerden biri olmamızda en büyük pay, kendileri yasal siyasetle hiç ilgilenmemiş olsalar da destansı kavgalarıyla halklarımızda saygı uyandıran devrimcilerdedir ve bu kavganın hatırası Gazi’de ve Gezi’de uyandığı gibi er geç uyanacaktır. Durum iyidir.
Bu toprakların yarım yüzyıllık devrimci radikalizmi törpülenmiştir, bu kötüdür, aslında durumumuzun en kötü yanı budur. Ancak devrimciliğin tasfiyesi sürecinde oligarşinin zor ve propaganda yoluyla körüklediği anti-komünist hezeyan berhava olmuştur. Sosyalist programa sahip bir parti, içinde çok sayıda gencin olduğu yüz binlerin oyunu alarak kendi listeleriyle parlamentoya girmiştir. Durum iyidir.
Sosyalist muhalefet gibi Kürt halk muhalefeti de büyük ölçüde parlamentoya endekslenmiştir, bu kötüdür. Ne var ki, Kürt halkının büyük çoğunluğunun iradesini yansıtan parti, sömürge tipi faşizmin halkları bütünüyle meclisten uzak tutmak için dayattığı barajları öz-gücüyle parçalamıştır. Önceki seçimlerdeki emanet oylar olmaksızın, içlerinde sosyalistlerin de olduğu onlarca vekili Kürt halkının çoğunluğunun ve Türk halkının en ilerici kesimlerinin oyuyla parlamentoya gönderebilmiştir. Bu vekillerin sayısı bir parça azalmış da olsa bu başarıyı, ilk paragrafta tarif edilen total baskının, hapisliklerin, kayyumların, cinayetlerin rağmında gerçekleştirmiştir. Durum iyidir.
Türkiye solunun ve Kürt yurtseverliğinin koşulsuz destek sunduğu parti, sosyal demokrat bile değildir ve bünyesinde liberalinden faşistine dek sayısız gericiyi barındırmaktadır. Bunda şaşıracak bir şey olmasa da kötüdür. Yine de sosyalistlerin ve Kürt halkının on yıllardır verdiği mücadele burjuva siyasete de yansımış, ülkenin kurucu partisinde de diğer burjuva partilerinde de Kürtlere ve Alevilere dönük önyargılar hayli yara almıştır. Sözde millet aşığı sağcılar kirli pazarlıklarla ikbal kovalarken sol ve Kürt muhalefetinin, üstünde yaşadığı toprağı bütün halklara yurt etmek üzere öyle veya böyle bir olasılık, doğru veya yanlış bir plan ortaya çıktığında tereddütsüz bir fedakârlık içine girebildiğini, dahası bunu yalnız onların yaptığını dost da düşman da görmüştür. Durum iyidir.
Yeni-sömürgelere özgü faşizmin en kalın perdesi olan parlamento, dünyanın birçok ülkesinden fersah fersah ileride bir seçime katılma oranıyla umut niteliğini korumaktadır, bu bilhassa kötüdür çünkü parlamenter derelerden halk toprağının yüz yıllık kuraklığına birkaç damladan fazla su akmayacağını iyi bilmekteyiz. Fakat seçim oyununun doğası gereği aşırı köpürtülen umutlar şu veya bu şekilde patladıkça yalnızca bu hileli oyuna gereğinden fazla bel bağlamış sosyalistler bu gerçeği hatırlamakla kalmamakta, halk kitleleri de alternatifsizlik yüzünden mahkûm oldukları bu seçeneğin sahteliğini yeniden ve yeniden deneylemektedir. Tek yol devrim’in bir slogan değil olgunun ta kendisi olduğu daha çok görülecektir. Durum iyidir.
İktidarın 20 yıllık vahşi kapitalist siyaseti yüzünden en az 10 kat daha fazla insanımızın ölümüne neden olan depremin ve bütün nüfusu rezil bir yoksulluk uçurumunun kıyısına iten ekonomik krizin çok daha büyük kitleleri bu iktidardan koparmamış olması üzücüdür, kötüdür ama şaşırtıcı değildir. Riskini göze alarak bir tıp metaforuna başvuralım: Beceriksiz ve kötü niyetli bir doktorun yıllardır ölümün kıyısında yaşattığı bir hastanın, tam da durumunun en kötüleştiği anda, geçiş sürecinde ölümü göze alarak doktorunu değiştirmesi nasıl pek yaygın bir durum değilse totaliter iktidarların rehinesi olarak bir bardak suya muhtaç bırakılmış insanların olası bir iyileşme için mevcut palyatif “tedavi”den vazgeçmeleri de kolay değildir. Yeni doktor adayının iyi niyetli olduğunu kabul etsek bile toydur ve eski doktorun tedavi protokolünün en kötü yanına -kapitalizme- bir alternatif önermemektedir. Dahası, ekibinin önemli bir kısmı eski doktorla aynıdır. Uzak bir sağalma ihtimaline karşı yakın bir ölüm ihtimali: Siz hangisini seçerdiniz? Ne var ki, hastanın hastalığı doğal değildir, hastamız yalanla ve sömürüyle zehirlenmektedir ve panzehir yalnızca sosyalistlerin elindedir. Durum iyidir.
Seçimler kitlelerin nasıl yaşamak istediği hakkında hiçbir şey söylemez, hayatta kalmak için neyi çare olarak gördüklerine dair çok şey söyler. Denize düşenin sarılmak için hangi yılanı seçeceğini anlatır seçim sonuçları. Bir seçimden henüz çıktık ve yenisine iki hafta var. Bu yüzden bu yazı sosyalist bir metnin işleyeceği en büyük günahı işleyerek parlamentoya ve legal muhalefete haddinden fazla ağırlık verdi, derdini net olarak dile getirmek için bilinçli olarak -mektedir’li, -miştir’li bir dil benimsedi, bu günahları biraz daha işleyerek de bitecek.
Seçimlerin ikinci turunda sosyalistler umut kırmadan, moral bozmadan fakat parlamenter boş umutları beslemeden söyleşmeli ve eylemelidir. Yenilgi havalarında (büyük zafer beklentilerinin gerçekleşmediği durumlar yenilgi havasından da kötüdür) saflar dağılır ve sık sık birbirine girer. Grupçu ihtirasları ve bel altı vurma ayartmalarını bir kenara bırakıp müttefiklik etiğine uygun davranmalıdır. Hepimizin hepimize eleştiri hakkı bakidir ve koşullardan bağımsız olarak her an gerçekleştirilebilir, demek ki burada eleştiriyi askıya almaktan bahsetmiyoruz. Fakat antifaşist muhalefetin herhangi bir kanadına muhalefet içinden yapılan düpedüz saldırılar bozgunculuktur. Kazanamadığını bizden de iyi bilen ve provokasyon mimarisi konusunda çok deneyimli olan faşizm bu pis havalara bayılır. Düşmanı sevindirmeyelim.
Halk kazanmadı ama kaybetmedi de. Faşist blokun eli zayıfladı. Oligarşi içi dengelerin durumuna göre ilk turda ikisi de kazanamayan seçeneklerden kötü olanı veya daha az kötü olanı kazanabilir. Daha az kötü olanı kazanırsa üzülmeyiz, seviniriz ama mevcut bileşenleri ve programıyla bozalarını çok değil üç vakte dek bizim ensemizde pişirmelerinin kesin olduğunu da biliriz. Bize vaat edilen fakat gelmeyen, iktidar değişse de doğru dürüst gelmeyecek olan baharların gelmesi için durumumuzda kötü olanı bilip baltalamalı iyi olanı besleyip büyütmeliyiz. Bir seçimle, iki darbeyle, üç hileyle umudunuz kırılıyorsa faşizm koşullarında devrimcilik sizin kaleminiz olmayabilir. Devrimcilik yapmıyorsanız da bozgunculuk yapmayın, umutsuzluk yaymayın, dostunuza saldırmayın. Tarihimiz yenilgilerle ve zaferlerle doludur ve sosyalizme doğru giderken neler yapmamız gerektiğini hepimiz ana hatlarıyla biliyoruz.
Yola devam, tarihe söz: Gerçek baharlar gelecek.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.